2.Bölüm

140 15 43
                                    

İyi okumalar.. 📖

Günün sözü:
"Seni seversem senin canın, seni sevmezsem benim canım yanacak."

-Şşt sakin ol sana zarar vermeyeceğim dedi. Ses tonu güven veriyordu. Sesi kulağıma sert ama bir o kadarda naif ve korkutmak istemiyormuş gibi geldi.
Ben en son bu sesi babamın kollarında ağlıyorken duymuştum.

Gözlerim dolmaya başladı. Korkmuştum. Bilmediğim bir bedene çarpmıştım. Tanımadığım koku, tanımadığım ses bu beni oldukça tedirgin etmişti. Ne yapacağımı bilmiyor, dilimi oynatıp kelime dahi edemiyordum. Derin bir nefes aldım. Kafamı kaldırdım. Elin sahibinin gözlerine baktım. Gözlerine baktıkça bakasın geliyordu. Sonu olmayan bir yol gibi gözlerinin içine baktıkça arkasındaki görebilirmişsin de buna izin vermeyecekmiş gibiydi. Sonra konuşmaya başladı.
-Elimi çekiceğim. Bağırmak yok tamam mı?
Kafamı sallamakla yetindim. Güçlü eli ağzımı bıraktı. Gözlerini gözlerime çevirdi. Sorguyla bana baktı. Ardından:
-Seni bu okulda daha önce görmedim. Yeni misin?
-Iıı..şeyy evet yeniyim. Bugün kaydolduk.
-Bu saatte okulda ne işin var?
Soruları kendimi suçlu hissetmeme sebep oluyordu. Daha fazla bu mevzunun uzamaması için anlatmaya başladım.
-İlk gün olduğu için canım sıkıldı. Kütüphanede kitap okuyordum. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Ayrıca burada öylece duracağız mı? Çıkmayı mı denesek?
-Sakin ol yeni . Sadece soruyorum. Sinirlenmene gerek yok. Biraz atarlıyız sanırım?
-Geceyi okulda geçireceksin herhalde? Hala burada dikildiğine göre?
-Güzel fikir, nasılsa okulun sahibinin çocuğuyum.
-Fillerde uçuyordu zaten. Hayallerini kendine sakla. Telefonumun şarjı bitmeden okuldan çıkmak istiyorum. Yardımcı olacak mısın yoksa ben başımın çaresine bakayım mı?
-Gelmiyorum ben. Başının çaresine bakarsın.
-Bence de gelme.
En son lafı ben söylemiştim. Bana kalsa o çocuğu orada boğar. Sonra da göle atardım.
Dışımdan söyleniyordum.
-Kendini beğenmiş züppe, tipsiz, hödük, serseri Allah'ım sen bana yardım et. Sen kimsin ya!!
Ben kendi kendime söylenirken koridordan çıktım. Okulun girişine gelmiştim. Tam hareket edecektim ki kolumdan çekilip sırtımın duvara değmesi bir oldu.
Gözlerim anın şokuyla açıldı. Sonra yine o gözlere baktı gözlerim. Kalbimin ritmini değiştiren gözler.
Sonra konuşmaya başladı.
-Buğra Çınar.
Ben anlamaz gözlerle gözlerine baktım.
-Anlamadım.
Kendini biraz daha bana yaklaştırdı. Boyuma gelebilmek için eğildi. Nefesi boynuma değiyordu.
Ardından:
-Kim olduğumu sormuştun. Ben de söyledim. Karamel.
Son söylediğini idrak edemedim. Beş saniye düşündüm. Nihayet konuşabilmiştim.
-Karamel?
- Çok konuşuyorsun. Okuldan çıkmak istemiyorsun galiba
-Tabiki istiyorum. Nasıl çıkacağız?
-Müdüre Hanımın odasında okulun yedek anahtarları var. Odaya girip anahtarları bulacağız sonra da okuldan çıkacağız.
Konuşmadım çünkü aklıma fikir gelmiyordu. Yaptığımız tehlikeli bir davranıştı. Sonuçları kötü olayları arkasında getirebilirdi. Ama başka da çözüm yoktu.
Ayak sesleri duydum. Kendini beğenmiş züppe önden ilerliyordu. Ben de onu takip ettim. Müdüre Hanımın odasının kapısının önüne geldik. Kendini beğenmiş züppe yavaşça kapı kulpunu aşağıya indirdi. Ardından telefonunun feneri açtı. Geçmem için kenara çekildi. Ben de odaya girdim. Züppe çalışma masasına ilerledi. Çekmecelere bakıyordu. O çekmecelere bakarken ben de dolapları açıp içine baktım. Bulamayınca geri kapattım. Sonra diğer dolabı açtım. Bu dolapta kalemler, romanlar, fotokopi kağıtları daha birçok araç gereç vardı. Dolabın alt gözüne bakarken burada okul albümünün olduğunu gördüm. Kafamı Buğra'ya çevirdim. Çekmecelerin içine bakıyordu. Sonra tekrardan fotoğraf albümüne baktım. Yavaş hareketlerle albümün kapağını açtım. İlk sayfada bütün öğrenciler ve öğretmenler vardı. Yan sayfada müdüre hanım ve iki öğrenci vardı. İkinci sayfayı çevirdim. Ormanlık bir alanda bütün okul piknik yapıyordu. Yan sayfada öğrenciler fidan dikiyordu.Tam diğer sayfaya geçicektim ki Buğra'nın ayak seslerini duydum. Elim ayağıma dolandı. Sonuçta izinsiz müdüre hanımı eşyasına dokunmuştum. Albümü hızlıca yerine koydum. Ayağa kalktım. Önümü dönmemle Buğra ile bedenlerimizin temas etmesi bir oldu. Seslice yutkundum.
-Iıı..be ben bulamadım.
Allah benim cezamı versin kekelemiştim. Şuan biri bana buzlu su dökse yine fayda etmez. Utancımdan yerin dibine gireceğim.
Buğra elini kaldırdı. Uzun ince parmaklarının arasına aldığı anahtarları salladı
-Anahtarları buldum. Biraz daha beklemeden çıkalım.
Konuşursam rezil olacağımı düşünerek kafamı salladım.
Müdüre Hanımın odasından çıktık. Okulun kapısına ilerledik. Buğra elindeki cep telefonunu bana uzattı. Ben ne yapmam gerektiğini anlamadığım için sordum.
-Telefonunla ne yapacağım?
-El fenerini aç. Kapı kilitine doğru tut. Bir sürü anahtar var. Hangisi olduğunu bilmiyorum. Tek tek denemek zorundayım.
-Tamam dedim.
Telefonun el fenerini yakarak kilit yerine doğrultum. Buğra anahtarları sırasıyla kilite soktu. Ben de o ara onu izliyordum. Yüzü beyaz ve pürüzsüzdü. Dudakları dolgun, burnu yüzü ile uyum sağlıyordu. Kaşları normal kalınlıktaydı. Saçları simsiyahtı. Bütün kızların dikkatini çekecek bir yakışıklılığı vardı. Hatta belki fazla yakışıklıydı. Ben onu izlemeye dalmışken o bana döndü. Telaşla gözlerimi kaçırdım.
Sonra tekrar gözlerimi ona diktim. Yüzünde ufak ama tatlı olan bir tebessüm vardı.
-Kapıyı açtım. Çıkalım hadi.
-Peki.
Geçmem için geriye çekildi. En sonunda dışarı çıkmıştık. Hava kararmış. Dolunay geceye anlam katıyordu. Korkutucu görünen ama en huzurlu saatlerimizin geçtiği geceyi masumlaştırıyordu dolunay.
Cebimden telefonu çıkardım. Sarjı bitmek üzereydi. Hemen annemi aradım.
-Anne ben okuldan çıktım.
-Tamam, Ecem biz yoldayız. Birazdan orada oluruz. Eve gidince bunun hesabını vereceksin. Bizi nasıl korkuttun haberin var mı? Sakın bir yere ayrılma biz hemen geliyoruz.
-Tamam anne ben okulun bahçesindeyim.
Son cümlemi söylememle telefon kapandı. Telefonumu cebime koydum ve Buğra'ya döndüm.
-Teşekkür ederim. Bir de arkandan söylediklerim için üzgünüm.
Buğra'nın dudakları kocaman bir gülümse aldı. O an farkettim ki gülünce gamzeleri çıkıyor. Bir süre gamzelerine oyalandı gözüm. Bir erkeğe bu kadar yakışabilirdi gamze. Sinirlendiğim zaman tipsiz demiştim. Cehennemi garantileyecektim söylediğim yalanla. Düşüncelerimi Buğra'nın sesi böldü.
-Teşekkürünü kabul ettim ama arkamdan söylediklerin için üzgün olduğunu pek sanmıyorum. Şimdi gitmem gerek. Ailende geldi zaten. Umarım bir daha başına iş açmassın kitap kurdu.
Göz kırptı ve yanımdan hızlıca geçip gitti. Ben son yaptığına inanamazken annemin yanıma gelip sarılmasıyla kendime geldim.
-İyi misin canım. Çok endişelendirdin bizi. Lütfen bir daha yapma böyle şeyler. Hadi şimdi arabaya.
Arabaya geldiğimde Burçak arabadan indi. Sıkıca bana sarıldı. Ayrıldığımızda ise koluma sertçe vurdu. Ben canımın acısıyla uğraşırken o söyleniyordu.
-Aptalsın sen nasıl korktum biliyor musun? Sen olmazsan ben ne yaparım? Sen de bizi bıraktın sandım.
Bunları söylerken gözleri dolmuştu. Ben de hemen Burçak'a sıkıca sarıldım
-Özür dilerim. Ama şuan çok açım bir an önce eve gitsek olur mu?
Burçak kafasını salladı ve beraber arka tarafa bindik. Annem de şoför koltuğuna oturdu ve arabayı çalıştırdı. On beş dakika sonra eve gelmiştik. Ayakkabılarımı çıkardım. Eve girdim. Arkamdan annem ve Burçak da eve girdiler. Annem mutfağa girerek benim için yiyecek hazırladı.
Karnımı doyurdum. Biliyordum ki bu konu kapanmadı. Ama kaçamazdım o yüzden kaderime razı geldim.
Annem konuşmaya başladı.
-Ecem lütfen bir daha böyle bir şey olmasın. Üstüne fazla gitmek istemiyorum. Ama sen de beni anla. Başına bir şey geldi diye çok korktum anneciğim. Daha dikkatli ol bundan sonra tamam mı?
Annem konuşmasını bitirdiği zaman gidip ona sıkıca sarıldım. Burçak'ta gelmişti. En sonunda annem:
-Haydi yataklara saat geç oldu. Yarın okulunuz var.
Burçak'ta ben de annemin yanağına sulu bir öpücük koyup odalarımıza geçtik. Üzerimi değiştirip pijamalarımı giyindim. Telefonumu sarja takıp yatağıma yattım. Kafamı tavana dikerek bugün olanları düşündüm. Birçok şey yaşamıştım. Kitap okurken saatin nasıl geçtiğini anlayamayıp okulda kilitli kalmıştım. Sonra onunla karşılaşmıştım. Buğra Çınar ile.
Tesadüflere inanan biri değilimdir. Çünkü evren tesadüflerle değil Allah'ın yaratmasıyla oluşmuştur. Bugün de aslında bir tesadüf değil Allah'ın bize yazmış olduğu kaderdi.

KÜTÜPHANE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin