Derin bir iç çekip yutkundum: "Efendim merhaba!"
"Merhaba tatlım, nasılsın?" derken sesi uykulu geliyordu. Oldukça da genç birine ait gibiydi.
"Teşekkür ederim efendim. Teklifinizi kabul edeceğim ancak bir şartım olacak."
"Elimden gelen birşey ise tabii ki." Diye karşılık verdi.
"Üzgünüm ama size hiçbie zaman anne diyemem."
Sesimin titremesine mâni olamamıştım. Birkaç saniye durdum. Ağlamaklı bir ses ile: "Yani benden anne dememi beklemiyorsanız olur diyorum." Dedim.
Bir süre sessizlik oldu. Derin bir iç çekişin ardından benimki gibi titreyen bir ses ile: "Bunu dert etme! Dilersen Abla de..."
Teşekkür edecektim fakat kelimeler boğazımda düğümlendi. Birkaç damla gözyaşı yanağıma düşünce telefonu Canan Hanım'a uzattım.
Elimden alıp hoparlörü açarak masaya bıraktı. O da duygulanmıştı: "İşlemleri hızlandıracağım, siz almaya ne zaman gelebilirsiniz?" derken gözleri dolu dolu oldu.