"Peki efendim"
Eşyalarımı toplamak üzere odama geçtim. Eşya derken öyle valiz dolusu şeyler sanmayın. Odanın bie köşesine savrulmuş, market poşetine çok rahat sığacak birkaç temiz iç çamaşırı, diş fırçası falan.
Akşama kadar uyudum uyandım, odanın içinde tur atıp durdum. Pencereden dışarıyı izleyip düşündüm. Bon Amca düştü aklıma. Tam olarak şu an ne yapıyordur? Hiçbir fikrim yok ancak havai baskılı gömleği kesin üzerindedir. Sonra tosbağa ve Alâ'yı düşündüm. Ne maceraydı ama... kaç kez ölümün kıyısından dönmüştük. Luk'u aklıma getiremedim. Onu hatırlamak dahi bana acı veriyordu. Zaten onu görürsem ne yapacağımı siz iyi biliyorsunuz.
Akşam güneş batmadan önce beyaz renkli spor bir araç yurdun bahçe kapısından içeri girdi. Şoför kapısından çok şık beyaz takım elbiseli,alımlı,uzun boylu genç bir kadın indi. Onu gördüğüm an heyecanlanmış idim. Birde içimi o tuhaf duygular sarmıştı. Etrafa bakınmadan hızlı adımlarla binanın kapısına doğru yürüdü. Nasıl süzdüysem bir ant tökezledi. "Ayy!" Az kalsın düşüyordu. Biraz sakar ama ne yapalım idare edeceğiz artık.