0.1

10.5K 252 113
                                    

Herkese merhabalar. Bir cuma gününden hepinize selamlar.

Ne yazacağımı unuttum jsjddjd

Öncelikle YAZ DEVRİ'ne olan ilgi için teşekkür ederim. Maalesef ki fazla bölüm yazamıyorum zaten haziranda başladığım ve bir müddet bıraktığımdan dolayı odaklanma sıkıntısı çeksem de ben bir akıllık yaptım kdkdkkd

Karşınızda gördüğünüz bölüm okuduğunuz bölüm değil. Yani benzeyebilir ama ben yeniden yazdım, yeni sahneler ekledim. Umarım bu halini daha çok sevebilirsiniz.

Bunu neden yaptım?

Harika soru. Çünkü önce ki yazdığıma devam etmekte sıkıntı çektim. Haziran da yazmıştım ve o zaman nasıl bir kurgu yaptığımı hatırlamadığım için sıfırdan yazmak istedim işte.

Neyse sizi fazla tutmayayım bölüm sonunda konuşuruz :D

Okuma tarihinizi ve saatini buraya postayabilirsiniz. :)

O zaman başlayalım. Hadi bakalım.

MULTİ MİRAY (Hâlâ etrafı yakıyorsun Lily jsjsjs)

YAZ DEVRİ BÖLÜM 1

Zaman öyle bir geçmişti ki ardından bir sürü anı bırakmış, bırakmaya da devam ediyordu. Gözlerimi kapattığımda yaşadıklarım can buluyor; mutluluğumu, hüzünlerimi, korktuğum zamanları hâlâ capcanlı bana sunuyordu.

İzmir’i bırakıp, İstanbul'a gelmek benim için dışarıya yansıtmasam da çok zor bir yolculuk olmuştu. Annemi bir başına o şehirde bırakmak, arkadaşlarımdan ayrılmak kabus gibi gelmişti. Yani alışmışım ve bir anda yok olmuşum gibiydi her şey. İstanbul'a gidip, okula başlamam da öyle olmuştu. Merakla indiğim merdivenler benim kalbimin köprüsü olmuş, Utku’ya ulaşmamı sağlayan boğaz olmuştu. Sınıfa girip yanına oturduğum o maviş kız, dışarıdan sessiz gözüküp içinde fırtınalar koparmış. Kendimden çok başka birini korumak isteğimi ortaya sunmuştu. Onu alıp sımsıkı kucaklayarak, etraftaki insanlardan saklamak istemiştim. Bir facia yaşanmış, sevdiklerimizi kaybetmiştik. Bir facia yaşanmış birbirimize daha çok bağlanmıştık.

Pelin, Zehra ve Umut. Sahip olduğum asla vazgeçmeyeceğim arkadaşlarımken onları biraz daha büyük bir aileye sığdırıp, genişlememizi sağlamıştım. Duru, Arken, Aytaç, Uma ve Utku ile biz sımsıkı bir halat gibi birbirimize bağlanmış hayata devam ediyorduk.

Utku bir çılgınlık yapmış, Aytaç da onun ardından ilerlemişti. Koskocaman bir senelerini heba etmişlerdi. Bu davranışı yüzünden bir sene içerisinde kaç kez tartışmıştık hatırlamıyorum, saymayı bırakalı baya bir vakit olsa da bu davranışından pişmanlık duyacağını düşünmek kalbimde ağır bir yük bırakıyordu.

Şimdi ise yaz tatiline girmiştik. Liseyi ardımızda bırakmış, YKS sınavına girerek geleceğimiz de bir üniversiteli olup olmadığımızı öğrenmek amacıyla sonuçları bekliyorduk. Ne olmak istediğimi bende bilmiyordum. Sağlık alanında bir bölüm istiyor ama Utku'nun bunu istemeyerek mühendislik yazacağına adım gibi emin olunca da havada süzülen bir düşünceden ibaret kalıyordu.

Benim için bir senesi boşa gitmişken onu tek bırakmak olur muydu? Bence olmazdı.

Bu arada. Annem gelmişti. Nasıl yapmıştı bilmiyorum ama taynının istemiş ve artık İstanbul'un kapılarını açabilmişti. Onunla birlikte maalesef ki içinde bomba yaşayan hediye paketi de gelmiş. Annem şakacı şiirinin elinde taşıdığı hediye paketi gibi önüme çıkmasını sağlamıştı. Hayatımın felaketi. Ufuk Aktepe. Gelme konusunda biraz geç kalmıştı aslında ama artık onun da lisesi bittiğinden dolayı buralar da nefes almaya başlamış, her göz göze geldiğimiz  anda kavga etmeden duramaz hale gelmiştik. Hâlâ Umut ile öz kardeş olduklarına inanmıyordum. Birine sımsıkı sarılmak isterken diğerini insan çöpe atıp kaçmak ister miydi? Ufuk aynen böyle yapmam gerektiğini savunan hareketleri bana sunuyordu.

YAZ DEVRİ ( YENİ OKUL 2 )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin