Son anda yetiştirebildim bölümü... 6 ay oldu... 6 ayda 15 bölüm... 6. ayın 15'i doğum günüm bilginize :d Seneye artık :p bilgisayardan yazmak çok zor ühü,,,
Ve farkındaysanız veda etmedim, belki özel bölüm? Telefonum elime geçinceee
.
.
.
"Jungkook? Ne oldu? Kimi buldular?" Jungkook'a sorular sıralarken, az çok tahmin edebiliyordum aslında.
Elleri titrerken kapı aralığından bana sarılıp dudaklarıma bir öpücük bıraktı eşim. "Ben geleceğim güzelim, dışarıda dolaşabilirsin, tamam mı?" Titretmemek için zor tuttuğu sesiyle fıslıdadı dudaklarıma.
Ben daha onu onaylayamadan arkasına dönüp uzaklaşmaya başladı.
Evde içim içimi yerken oturamayacağımı bildiğim için, nehre doğru yavaş yavaş yürümeye başladım. Ya Jungkook'a bir şey olursa, ya canavarı yenemezse, o olmadan yapamazdım ki ben. Hem ben ona yardım da edemezdim, fazlasıyla güçsüz bir omegaydım ben..
Uzun, fazlasıyla düşünceli bir yürüyüşten sonra, nehirdeki kayaya geldiğimi fark edip sırtımı kayaya vererek yere oturdum ve bacaklarımı kendime çekip kollarımı etrafına sardım.
Daha fazla kötü şeyler düşünmek istemediğim için, başımı dizlerimin üzerine koyup sıcak rüzgarın Jungkook yerine saçlarımı okşamasına izin verdim.
Kendi kendime fısıldayarak kendimi her şeyin iyi gideceğine ikna etmeye çalışıyordum. "Her şey iyi olacak.. Hem Jungkook çok güçlü ki, onu hiç kimse yenemez." kendi söylediğim şeylere kıkırdadım, çocuk gibiydim. O iyi olacaktı.
"O iyi olacak." Göz yaşlarım gözlerimden firar ederken defalarca fısıldadım. "Jungkook iyi olacak, Jungkook iyi olacak, Jungkook iyi olacak..."
"Jungkook, gel artık." içimde aniden büyüyen kötü bir hisle fısıldadım. "Jungkook!?" Ben daha ne olduğunu anlayamadan mutlulukla kıvrılan dudaklarım, boğazımı sıkan güçlü eller yüzünden normal haline döndü.
Sertçe yere çarpan bedenimle titrerken, sımsıkı kapattığım gözlerimi açmaya korkuyordum. Çok korkuyordum.
Cesaretimi toplayıp gözlerimi açabildiğimde ise, gözyaşlarım daha hızlı akmaya başladı. "Jung-" boğazımı sıkan eller daha sıkılaştığında zorlukla tamamlayabildim. "-kook"
Gözlerimi onunkilerle birleştirdiğimde gördüm, öfke bürünmüş kırmızının en koyu tonu gözlerini. Simsiyah şimşekler çakan, ölüm için parlayan gözlerini.
Tek elini havaya kaldırıp yumruk yaptığında diğer eliyle boğazımı daha fazla sıktı. "Sen!" diye kükredi yüzüme daha da eğilip. "O sensin!"
Nedenini bilmediğim bir şekilde hiç şaşırmazken, sadece yumruk yaptığı eline korkuyla bakıyordum.
"Seni kendi ellerimle öldüreceğim!" Elini daha da sıkmasıyla, gözlerimi kapatıp kendimi sıkarak yüzüme inecek olan yumruğu bekledim. Ona karşı çıkamazdım, çıkmayı da düşünmüyordum.
Yüzüme çoktan inmesi gereken yumruğun daha inmediğini fark edip titreyen göz kapaklarımı açmaya yeltendim.
Ama güçlü bir sesle irkilip aniden açmak zorunda kaldım.
"Kestiiiiiiik! Bay Jeon, Bay Kim'e vurmanız gerekiyordu! Bu sahneyi kaç defa daha çekeceğiz!?"
Gereğinden fazla duyduğumuz cümleyle, Jungkook'un suratına baktım, ne söyleyeceğini biliyordum. "Hadi ama! O benim sevgilim, ona vuramam! Bunu benden nasıl bekleyebilirsiniz?" Beklediğim cümleyi söyleyince, sinirden damarları belli olan boynuna kollarımı dolayarak, dişlerini sıktığı için belli olan gamzesine bir öpücük kondurup, yüzümdeki gülümsemeyle beraber beni yerden kaldırmasına ve setten dışarıya çıkarmasına izin verdim.
Ağaçların altında kalan tuğla duvara sırtımı yaslayıp kollarımı tekrar boynuna doladım. "Sevgilim, sadece göstermelik bir yumruk atacaksın, yavaş olacak, hissetmeyeceğim bile." Kollarını belime sıkıca dolayıp burnunu burnuma sürttü. "Yapmayacağım dediysem yapmayacağım, eninde sonunda pes edecekler zaten."
Dudaklarıma öpücük konduracakken arkadan gelen Hoseok hyungun sesiyle ikimizin de kaşları çatıldı. "Jungkook! Şu sahneyi neden çekemiyorsunuz, sizin yüzünüzden sonraki bölümleri öğrenemedim!" Jin hyung da bağırarak ona katıldı. "Benim sahneme hala giremedik mesela, çekin de girelim! Hem ben de ne olacağını merak ediyorum!"
"İyi de senaryoyu zaten biliyorsunuz, neyini merak ediyorsunuz?" Jin hyung, Hoseok hyungun koluna girip yanımızdan geçerken ağzıma vurdu. "Aaaaa, şuna bak, hem suçlu hem güçlü!" Jungkook ile nasıl bir surat ifadesiyle bakakalmışsak hyunglarımız yüksek sesli kahkahalar atarak uzaklaştı.
Jungkook, onlar gidince tekrar kollarını belime dolayıp sıkıca sarılarak dudaklarımızı birleştirdi.
Ben ensesindeki saçları çekiştirirken Jimin, Yoongi hyung ve Namjoon hyungun senaryolar hakkında konuştuğunu duydum. "Aşk kuşlarına bakın, bari ortalık yerde yapmayın ya!" Jimin anlamsızca kahkaha atarken, Jungkook dudaklarımızı ayırıp söylendi. "Gidin başımızdan hyung!" Tabii sonrasına hemen, tekrar birleştirdi dudaklarımızı.
Ama bu hiçbir şeye yaramamış olmalı ki, yüzümüze patlayan flaşlar yüzünden Jungkook benden ayrılıp onlara bağırmaya başlarken, Hoseok hyung ve Jin hyung da koşarak geldiğinde Jungkook'un sinirli ve benim kızarmış suratımı çekmeye başladı.
Önümüzde durup bizim fazlasıyla komik çıkan fotoğraflarımızı çekip birbirlerine göstererek kahkaha atarken, biz de dayanamamış, gülmeye başlamıştık.
Jungkook, tekrar yanıma gelip beni kucağına alarak bağırdı. "Hadi bunu da çekin!" Beni etrafında birkaç kere döndürerek dudaklarıma kapandı. "Seni seviyorum güzelim."
.
.
.
Bir süre yokum, biliyorsunuz, birazını yazdığım bölümü yayınlayabildim son anda.
Eh kısa bir final oldu, bence batırdım...
Sizleri seviyorum, TaeKook ile kalın...
*Bilgisayarda yok olan kalpler.
*Bir sürü kalp,,,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
unique, taekook
Fanfiction-Tamamlandı.- •Omegaverse• • Benzersizdi. Işıldayan gözleri, parlayan kürkü... Güzeldi. Tek bir bakışta önüne diz çökmelerini sağlayacak kadar güzeldi. • Benzersizdi. Ölümcül bakan gözleri, günahkar meleklerin kanatlarından daha koyu kürkü... Güçlüy...