Çinliler acaba alarmı işkence aleti olarak kullanmışmıdır.Bence gayet etkili bir yöntem.Bi uyutmadınız insanı.Kendimi yataktan kalmak için zorlarken saatime baktım.Eyvah 10.00 yine geç kaldım.Üstüme bir kazak altıma da bir kot geçirdim.Kulaklığımı kulağıma geçirip jeff buckleyin (hallelujah)harika sesi kulağıma dolarken çıkmaya hazırdım.Aoo bir şey unutmuştum söz defterim.Kalın bir defterdi ve her sayfasında sözler vardır hergün bakardım ve gerçekten o sözün doğruluğuna inanırdım.Bir elimle çantamı almaya çalışırken diğer elimlede söz defterimi açtım.Şu an kadar hiç aynı söz çıkmamıştı.Sayfa 257 "Zaman her şeyi kaybettirir ama sadece aşkı ebedi kılar." Sözü görmemle bir an duraksadım aşk mı.Boğazıma bir yumrunun oturduğunı hissettim.Şu ana kadar hiç aşık olmamıştım gerçi eksikliğini de hissetmemiştim.Bir fizik bilimci olma yolunda ilerleyen ve tüm uğraşı zamanı çözmek olan genç bir kıza bu söylenir mi hiç diye mırıldanıp çıktım evden.Bir taksi durdurdum ve okul yoluna gitmeye koyuldum geçen hafta zaman kavramı ile ilgili bir tez hazırlamıştım ve profösör hocamın nasıl karşılayacağı konusunda meraka düşmüştüm.Acaba beğenirmiydi?Biraz uçarı kaçarı fikirlerim vardı bir zaman makinesi gibi mesela.Ama gerçekten inanıyorum.Belki ben bulamam ama gelecekte elbet bulacaklar ve bizi ziyarete gelecekler ve belkide aramızdalar bizmiş gibi davranıyorlar turistlerimiz.Stephen hawking de birinde açıklamıştı bunu.Taksicinin geldik demesiyle kendime geldim.Taksiciye parasını verip çıktığımda derin nir nefes alıp her sabah yaptığım gibi bu sabahta üniversitemi incelemeye koyuldum.Çok seviyorum burayı havası,görünüşü,tarihi beni hep mutlu eder ve burada okuduğum için ne kadar şanslı olduğumu birkaç kez daha düşünürüm.Üniversitemin çok köklü bir tarıhi var 18. yüzyılda kurulmuş.Birçok fizik bilimciler bilim adamları burada yetişmiş ve deneyler yapmış.Bu atmosfer o kadar farklı ki.Düşüncelerimi yarıda kesip tezimi verdiğim hocanın dersine girmek için anfiye doğru yürümeye başladım.Yerdeki karolara dikkat ederek yürümeye çalışıyordum takıntı işte.Ve bir anda sert bir şeye çarpmamla yere düşmem bir oldu.Kafamı kaldırdığımda koyu mavi gözlü yakışıklı kaslı bir çocuk bana bakıyordu.Bu çocuk bana aşırı bir şekilde tanıdık geliyordu ama daha önce görmediğime emindim."Dikkat etsene be kızım ya" Hah havalara bak hem suçlu hem güçlü."Hıh bana çarpan sendin ve şuanda yere yapışan benim ama istersen kalkayımda egon otursun büyüklere yer vermek lazım nede olsa" deyip ayağa kalktım.Kaşlarını çattı ve bir şey diyecekmiş gibi oldu ama ona fırsat vermeden omzuna çarpıp yürümeye devam ettim.Ah benim omzum acımıştı.Tamam belki biraz çocukça bulacaksınız ama bende henüz 19 yaşındayım.Ve bu tür öküzler her şeyi hakeder.Bunları düşünürken yine önüme birisi çıkmıştı.Sarı uzun saçlı,kahverengi gözlü beyaz tenli okulumuzun gözdesi (sürtüğü) kız :Christina."Hayırdır." dedim gözlerine bakarak cidden sinir olmaya başlamıştım ama.Olum bunlar anlaşıyormu acaba biri öküz biri sürtük. "Önünü kesiyorum.""Farkettim şimdide çekil"dedim tıslamaya benzer bir ses çıkararak.Tüm koridor bizi izliyordu."Çekilmezsem ne olur güzelim beni Adolf hitler zamanına mı gönderirsin yoksa zaman makinenle."Bu bardağı taşıran son damlaydı hem nereden okumuştu benim tezimi.Etraftan da gülme sesleri gelince iyice sinir olmuştum.Benim emeğimi böyle alay konusu yapacak kız ha?! "Ya gönderirdim inanki canım seve seve ama Hollandaya gönderiyim bence orada peynirlere karşı ayrı bir sevgi var.Tam memleketin ne dersiin?Hem almanyada çok kötü işlere kurban gidersin mazallah."dememle cristinanın sinirden kızarmış kıpkırmızı suratıyla karşılaştım.Tam saçımdan çekecekti ki biri onu kendine çekip"Kızı rahat bırak."dedi.Sesin sahibi tanıdık gelmişti.Bu bu sabah karşılaştığım blueöküzman idi.Ben olayın şaşkınlığını yaşarken beni kolumdan tutup kalabalığın arasından çıkarmaya çalıştı.Sırtımda koridordaki kızların ve cristinanın delici ve şaşkın bakışlarını hissedebiliyordum.Bir süre yürüdükten sonra kimsenin olmadığı bir yere geldik ve kolumu çektim.İnatla mavi gözlerine bakmaya devam ediyordum.Pek bir şey belli olmuyordu.Sanki mavi gözlerinin içine mürekkeple yazılmış birşeyler vardı.Onda yanlış bir şeyler vardı.Buraya ait olmayan değişik bir şeyler.Bu onu esrarengiz kılıyordu."Yüzümü taciz etmeyi ne. zaman bitireceksin."dedi sırıtarak.Ama bir an sanki küçük bir an endişe gibi bir şeyin geçmiş olduğunu düşündüm.Ve bu kendini beğenmiş tavırları beni çılgına çeviriyordu."Sen kimsin ve neden benim işlerime burnunu sokuyorsun.Ayrıca seni taciz ettiğim felan da yok. "dedim soluksuz."Ya o yüzden dünyadaki tek erkek benmişim gibi bakıyorsun değilmi?"dedi sırıtarak.Pancar gibi olduğuma emindim.Hadsiz dengesiz.Göğsünden iterek geçmeye çalıştıma ama beni bir anda duvarla kendisi arasına sıkıştırdı.Şaşkınlıktan gözlerimi büyütmüştüm.o kadar yakındık ki gözlerini kısmadan gözlerime bakıyordu.Okumaya çalışıyordum ama pek bir şey belli olmuyordu.O güzel gözleri gözlerimde istemiyordum.Ne kadar başımı çevirmek için can atsam da durup içine baktım gözlerinin ta içine.Yanlış olan birşeyler vardı.Artık bundan emindim.Peki ya o gözlerindeki yoğunluk.O an sanki duvarlarını geçmeme izin verdi gözlerindeki acıyı özlemi ihaneti öfkeyi ve aşkı görmeme izin verdi.Bunları ilk kez gördüğüm çocuğun gözlerinde mi görüyordum yanılmış olmalıydım.Gözleri kısa bir süreliğine dudaklarıma kaydı ve hemen üzerimden çekildi.Aramızdaki mesafeyi açıp "Boşversene"dedi.Ve bir daha arkasına dönmeyip gitti.Kendime toparlanmak için biraz zaman verdim.Şimdi neydi bu? Kimdi bu çocuk neden bana böyle davrandı.Ve o an gözlerine baktığında gördüğüm şeyler sadece benim psikopat bilinçaltımın ürünümüydü.Bunları düşünmeyi reddederek ve o çocuğu bir daha hiç görmemeyi dileyerek yeniden ve yeniden anfiye doğru ilerlemeye koyuldum umarım bugün oraya varabilirim.Saat de baya bi geç olmuştu.Umarım sunum bitmemiştir derken karşımdan gelen hocamı gördüm demmekki sunum bitmişti."Hocam kusura bakmayın bügünkü seminere katılamadım aslında bende tam oray.""Sina aferin sana tezini çok beğendim.Fizik ve zaman hakkında verdiğin bilgiler ve oluşturduğun paradokslar çok hoşuma gitti.Benim şimdi biraz acelem var ve gitmek zorundayım yarın 11 deki konferansı sakın kaçırma başından beri konferansta olmanı istiyorum ve konferans sonrası sana birkaç birşey daha göstericem.Süpriz."deyip gitti ardından azım açık bakakalmıştım.PRO PROFESÖR BENİM BENİM TEZİMİ BEĞENMİŞTİ :)) BENİM :)) TEZİMİ.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanın Gölgesinde
RomanceBütün hakları saklıdır. "Zaman çatlaklardan oluşan lanetli kader parçaçıkları,düzeltmek için dünyaya geldiğim" Hamlet. Zaman öyle bir kavramdır ki idrak edemeyiz,bulamayız,göremeyiz, yönetem...