Bir insan karanlığı neden sevmez? Aslında en güzel yerdir karanlık. Hiçbir şey göremezsin düşüncelerin boş ve anlamsız kalır. Tek yaptığın anlamsızca bakmak olur, ya da belki sesizliği dinlemek.
Şuan odamda yorganımın altında bu gün yaşadıklarımı düşünüyorum. Bunu neredeyse hergün yaparım. Günüm bittiği zaman odama girip, ışığımı kapatırım ve yorganımı kafama kadar çekip, karanlığın verdiği huzurla birlikte yaşadıklarımı düşünürüm. Her günüm çok eğlenceli geçtiği için değil bu yaptığım. Sadece ufak bi değerlendirme. Yaptıklarımın ne kadarı doğru ne kadarı yanlış diye düşünürüm.
Bugün ki düşünme odağımın başı kuşkusuz Ilgaz'ın bizim sınıfa gelmesi ve sonrasında yaşananlardı. Ada'nın Ilgaz'ı ele geçirmek uğruna tüm kızlara savurduğu tehtitler inanılmaz derecede komikti.
Beni dahi tehtit etti. Ilgaz'dan uzak durmamı, gerekmedikçe onunla konuşmamamı söyledi. Eğer ona yavşamaya kalkarsam olacaklardan sorumlu değilmiş.
Aslında tüm sınıf benim böyle bir şey yapamayacağımı bilir. E çünkü abimle aynı sınıftayım(2 sene sınıfta kaldığı için) ve o bana asla izin vermez.
Ada'da bunları bildiği halde beni bile tehtit ettiyse ya aşık olmuştur ki bu imkansız birşey o kız için. Yada ikinci ve daha mantıklı seçenek olan; onu istiyordur.
İstenmeyecek de bi çocuk sayılmaz yani, çünkü; temiz ve derin bir okyanusu andıran masmavi gözleriyle, sarı ve ipeksi görünen saçlarıyla adeta gökten inmiş bi melek gibi. Ama işte Ada onu sahiplenmişken ve ben abimle aynı sınıftayken Ilgaz'a bakmam felaket olur benim açımdan.
Düşünsenize abinizin gözü önünde birisiyle çıktığınızı. Düşünmesi bile korkunç.
Ayrıca bu gün çok önemli bir olay daha oldu. Edebiyat dersinde saçma bi soru yüzünden abim ve Ilgaz tartıştı. Çok büyük bi tartışma değildi fakat yine de abimin gözlerindeki öfkeyi çok rahat bir şekilde okuyabilmiştim.Şundan da adım gibi eminim ki, bundan sonra abim ve Ilgaz arasında herhangi bir tartışma çıkarsa bu olay büyük bir kavgaya yol açabilir.
Ben yaşadıklarımı düşünmeye devam ederken, kapının çalmasıyla tüm düşüncelerim dağıldı.
Ortalama saat 12' ye geliyordu ve bizim evdeki herkes uyumuştu.Bu yüzden kapıyı benim açmam gerektiğinin farkındaydım.
Kapı ısrarcı bir şekilde çalmaya devam ederken yatağımdan doğrulup ayağa kalktım. Işığı açıp aynamdaki yansımama bakınca ufak çaplı bi şok geçirmiş olabilirim, çünkü yüzümdeki ifadenin bi hayeletten farkı yoktu. Aldırış etmeden kapıya yöneldim.
Kapıyı açtığımda karşımda ortalama benim yaşlarımda bir kız duruyordu.Kızın kumral denilebilecek bir teni vardı ve üstünde de pembe şirin bir gecelik. Kocaman içten bir gülümsemeden sonra konuşmaya başladı.
"Merhaba ben Mine, yeni komşunuzum üst kata yeni taşındım"
"Merhaba bende İdil" dedim kuru bi sesle. Bu saatte neden geldiğini soracaktım ki anlatmaya başladı.
"Şeyyy.. gece gece rahasızlık verdim kusura bakmayın ama bişey isteyecektim de ben."
Gözümde kocaman soru işaretleriyle kıza baktım, kız da anlamış olacak ki devam etti.
"Kardeşimle birlikte eşyaları yerleştiriken bardak kırıldı ve kardeşimin eline battı, size de sargı bezi istemek için gelmiştim."
"Hımm anladım. Umarım önemli birşey değidir."
"Büyük bi kesik sayılmaz"
"Peki sen bekle 2 dakikaya hemen getiriyorum." dedim Mine'ye.
Mine olumlu anlamda kafasını sallayınca, kapıdan ayrılıp ecza dolabının yanına gittim. Bir sargı bezini elime alıp kapıya yöneldim. Kapıyı açıp, sargı bezini uzattım. Mine elimden sargı bezini alıp hafifçe gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HABERSİZ
Подростковая литератураSevgilisine döndü ve "Biri bana halimi sorduğunda "iyiyim" diyecek kadar çok derdim var." diyebildi gözlerinden akan yaşlara aldırış etmeden. Hayat ona en büyük oyunu oynamıştı.. O herşeyden HABERSİZ yaşamıştı.