Multimedya: Mine
Merhabalarrr, çook uzun bi aradan sonra karşınızdayım. Aslında kitabı kaldırmak istedim, ama sonra arkadaşlarımın da desteğiyle vaz geçtim. Umarım tekrardan yazmaya üşenmem :)) İyi okumalarrr...
İdil'in ağzından
Bilincim yarı açık, yarı kapalı bir halde Ilgaz'ı dinliyordum. Bir ara uyuyakalmış bile olabilirdim hatta. Günün yorgunluğu üstüme çökmüştü.
Onun kokusu, rahatlamamı sağlamıştı ilginç bir şekilde.
Yukarıdan gelen sesle, aniden gözlerimi açıp doğruldum. İtfaiyeci amca seslenmişti :
"Bu mesafeden ikinize de ulaşamayacağımızdan sizi bir aşağı kata indiriceğiz, yalnız korkmayın biraz sarsılabilirsiniz. Zaten aşağı iner inmez çilingir kapınızı açacak. Şimdi lütfen hareket etmeyin." Adam hızlıca bunları söyliyince bizde "Tamam" diye bağırdık bir ağızdan.
Asansör yavaş yavaş hareket etmeye başlayınca az önceki korkum tekrar belirmişti sanki. Ilgaz' da durumu farketmiş olmalı ki omzumun altında sarılı ellerini biraz daha sıkılaştırdı ve güven verici bir suratla yüzüme baktı.
Asansör aşağı kata indiğinde, hazırda bekleyen çilingir 5 dakika gibi bir sürede kapıyı açmıştı.
Hemen karşımızda, bize şaşkınlıkla bakan bir adet Mine ve bir adet Ceyhun vardı tabii.
Yavaş bir şekilde yerimden kalktım ve dışarı çıktım. Hemen peşimden Ilgaz da gelmişti.
Bana tuaf tuaf bakan Ceyhun'un boynuna atladım aniden, o da hiç tereddüt etmeden sıkıca sarıldı bana. Mine ile Ilgaz da aynı durumdaydı. Mine ve Ceyhun'un suratından onların da en az bizim kadar korktuklarını anlamıştım.
Ben Ceyhun'dan, Ilgaz da Mine'den ayrıldığında birbirimize şaşkın şaşkın bakmaktan başka birşey yapamıyorduk. Bu durgunluğu bozan itfaiyeci oldu.
"Üzgünüm çocuklar, biraz uzun sürdü fakat anca halledebildik. İçeride çok uzun süre kaldığınız için ambulansı da aramıştık. Kontrol amaçlı hastaneye gitmemiz gerekiyor." dedi. Sonra " Zaten hanımefendi de asansöre binmeden önce bayılmış" diye ekledi işaret parmağıyla beni göstererek.
Bende 'Tamam' anlamında kafamı sallayıp ambulansa doğru ilerledim. Arkamdan Ildaz da geliyordu.
Ambulanslara binip, hastaneye doğru yol aldık. Peşimizden de Ceyhun'la Mine de geliyordu.
Ambulansda ki hemşire tam bir sürtüğü andırıyordu. O kafası kadar dekoltesiyle, yaptığı makyajla tam bir erotik film kaçkını gibiydi. Onu incelediğimi fark ettiğinde hafifçe öksürüp " Canım çok bakma nazar değer. Ee bu arada şikayetlerin ne." dedi o incecik sesiyle.
"Pardon, şuan bi film de falan mıyız yada ne biliyim bi kamera şakası. Sen o dekolteyle alet edavatsız hastayı diriltirsin aq sonra bana burda nazar değer diyosun. Zaten şikayetim falan da yok prosedur amaçlı çağırmışlar sizi."
" Diriltirim canım" dedi hemşire iğneleyici bi sesle. Pek aldırış etmedim , zaten şuan onunla laf dalaşına girecek kadar halim de yoktu.
Az sonra hastaneye vardık. Ben direk nöroloji uzmamına çıkarken llgaz da bir kaç basit test için labaratuara gitmişti. Ceyhun'la Mine'nin ise ne halt yediklerinden konusunda ben de bilgisizdim.
Doktara bayılmalarımın sıklığını, hangi durumlarda gerçekleştiğini ve ne kadar sürdüğünü anlattıktan sonra, doktor benden bir emar çektirmemi istedi. Emara daha önce hiç girmediğim için biraz tedirgindim doğrusu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HABERSİZ
Dla nastolatkówSevgilisine döndü ve "Biri bana halimi sorduğunda "iyiyim" diyecek kadar çok derdim var." diyebildi gözlerinden akan yaşlara aldırış etmeden. Hayat ona en büyük oyunu oynamıştı.. O herşeyden HABERSİZ yaşamıştı.