Günlerim geçiyor bu adamın yanında, saatlerim su gibi akıp gidiyor belki de. Hala bir güvensizlik içindeyim ben. Kesilmiş tırnaklarım, çaresiz ve muhtaç yanlarım, yabancının bedeni, yabancının sözleri ve kendi irademi korumaya çalışmam, her şey bundan ibaret. Geceler geçiyor yabancının yanında, yabancı bir kez bile o kapıya adımını atmıyor bensiz. Benimle doğmadı belki ama her an benimle ölebilir gibi.
Yine geliyor o korku dolu geceler baş ucuma. Ben artık dayanamıyor ve o çok değer verdiğim yabancıyı daha fazla mahrum etmek istemiyorum hayatından. Benim için yaşıyor gibi, ben olmasam hayatına devam edebilecek gibi. Bir geceyi saatlerce ağlayarak geçiriyorum. Kendi hayatım için değil de yabancının hayatını çaldığım için ağlıyorum. Sessiz hıçkırıklar, içten içe vaveylalar, binbir gözyaşı ve kırıklık dolu düşüncelerim.
'Yoongi,' adıyla sesleniyorum ilk kez yabancıya, çünkü bu kez bana yabancı gelmiyor ve bir o kadar da damarlarıma yakın adı. Yoongi, içimden bu kelimeyi o gece binlerce kez geçiriyorum. Onun adı bir şaheser, yüzü en yetenekli ressamların toplanıp yıllardır uğraştığı bir resim adeta, ben bunları içimden geçirmeden yapamıyorum. Usulca veda ediyorum tüm bildiğim sözcüklerle yabancıya. Yataktan fark etmeden kalkıyor, odanın balkonuna geçiyorum. Bir süre duruyorum ve Yoongi'ye çeviriyorum kafamı. Yüzü buruşmuş, gözleri aralanıyor ve beni bulamamanın suçluluğu ile odada gezdiriyor gözlerini. Ona gülümsüyorum, sonunda beni fark ediyor. Kriz geçirdiğimi sandığı sorumluluk ifadesi yüzünde, üzülüyorum. Çok ama çok üzülüyorum. Ona çok büyük bir sorumluluk veriyorum. Yavaşça yanıma yaklaşıyor kollarını açarak.
"Hadi, gel yanıma. İyi hissedeceksin." Zorlukla ayılmış bir bedenin söylediği yıkıcı sözler bunlar. Sesindeki haykırışları duyabiliyorum, bana yardım etmek için çırpınıyor. Gülümsemem dolu gözlerim yüzünden silinmek üzere olsa da kafamı olumsuz biçimde sallıyorum. Uzun bedenim ışığı arkasına alıyor ve karanlıkta duruyor. Yoongi, o beni kurtarmak için çırpınıyor.
"Kriz değil bu, Yoongi." Adıyla seslenmem üzerine gerçeklikte olduğumu anlıyor. Gözleri hayretle açılmış, yapacağım hamlemi bekliyor. Satranç oynuyormuş gibi hissettiriyor, şu zamana kadar Yoongi'deydi, şimdi bana sıra geçmiş gibi.
"Öyleyse gel yanıma güzelim, neden balkonda duruyorsun?" Dolu gözlerim bana söylediği her kelimede daha çok zorlanıyor gözlerimde durmada. Kafamı yine olumsuzlukla sallıyorum.
"Hayır, Yoongi. Bana veda et." Hile yapıyormuşum gibi hissettiriyor. Yoongi benim için çabalıyor ve ben bu çabaların karşılığı olarak ona bu acımasız görüntüleri sunuyorum. Yoongi ağlıyor, beni kaybetmekten korkar gibi ağlıyor.
"Jungkook, yalvarırım yapma. Sensiz uyuyamam, bana bencilce cümleler söyle dersen sıralıyorum. Sensiz uyuyamam ve sensiz sarılacak bir beden bulamam." Sonunda gözyaşlarım dayanamıyor tüm bu ağırlığa ve akıyor gözlerimden.
Yoongi'ye karşı birçok şey söylemek istiyorum. Mesela onu çok sevdiğimi ve çabalarının karşılıksız olsa da bu zaman dilimine kadar ona tüm güzel duygularımla baktığımı. Ama söyleyemiyorum işte, yine. Sadece elimi sallıyorum. Veda ediyorum, bu ayrılık ikimizin de içini yakıyor ve ben, on beş katlı binadaki on birinci kata yerleşmiş olan kiracı, balkonunda, kendisine ait olmayan evden çıkıyorum. Ama kapıdan değil, kapıyı bilmediğimden de değil. Balkonun demirlerinden atıyorum kendimi aşağıya, Yoongi elini uzatsa da geç kalıyor. Tutsa bile, hep geç kaldığını bilecek. Ve ben, yabancıyı, yani artık adı Yoongi olan yabancıyı gecenin bir saatinde yalnız başına yaşama atılması için zorluyorum.
Ona çok büyük bir sorumluluk veriyorum. Kendime alıştırıyor, krizlerimin yükümlülüğünü üstüne atıyorum ve o bunları kaldırınca, bu sefer de bunu kaldır diyerek gidiyorum hiç bilmediğim yerlere. Ben yabancıyı baştan beri hiç ama hiç hak etmiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünya Sadece Kalbini Kıracak - YoonKook
Fiksi PenggemarSessiz hıçkırıklar, içten içe vaveylalar, binbir gözyaşı ve kırıklık dolu düşüncelerim.