'Senden nefret ediyorum.' dudaklarım arasından çıkan bu iki sözcük gözlerinin şaşkınlıkla açılmasına sebep oldu. Bileğimden kavrayarak aynanın önüne sürükledi. Tuttuğu bileğimi savurarak beni önüne itti. Çenemden tutarak aynaya bakmamı sağladı.
'Benden nefret etmenin aramızdakileri değiştireceğini düşünüyor olmalısın.' gülümsedi. 'Bana benden nefret ettiğini söylemen, aynaya söylemenle aynı şeyi ifade ediyor.' dudaklarım aralandı.
'Senin gibi.' çenemdeki elini çekti. 'Hiçliği.' beni orada öylece bırakarak arkasını döndü ve gitti.
İkimiz arasında şu anda var olan tek şey nefretti. Saf nefret. Bu nefret aramızda savaşa dönüşmüştü tam da şu anda. Gözümden akan yaşla birlikte parmağımdaki yüzüğü çıkarttım.
'Bu yaptıklarının bedelini sana tek tek ödeteceğim.' güldü. İnanmamıştı. Elimde kanıt olmadığını biliyordu. Tek başıma savaşamayacağımı da biliyordu. 'Sonunu kendi ellerinle yazmanı zevkle izleyeceğim.' arkasını döndü. Masanın üzerindeki boşanma kağdını alarak bana döndü.
'İstediklerinden hiç birini sana vermeyeceğim.' kağıdı parçalara ayırdı. Hızlıca odadan çıktı. Yetişmesi gereken biri vardı.
3 Mayıs 2017
Hayallerin ötesinde bir düğün. Birbirine aşık iki genç. Davetliler yavaş yavaş gelmeye devam ediyordu. Ailelerimiz mutlu günümüzde gelen herkesle tek tek sohbet etmeye çalışıyordu. Bu sırada ikimizde heyecanla saatin gelmesini bekliyordu.
'Çiçeğimi unutmadık değil mi?' kız kardeşime doğru döndüm. Oturduğu yerden kalkarak yanıma geldi. Ellerini omuzlarıma koydu. 'Hayır hepsi burada. Sadece bir şey eksik. Ayakkabınız gelin hanım!' elini bana uzattığında başımı olumsuz anlamda salladım.
'Ayakkabılarım ayağımda.' tebessüm ederek masanın üzerinden kalem aldı. 'Yazılacak isimler var.' yere eğilip ayakkabının altına adını yazdı. Bu sırada ben saatin gelmesini bekliyor, gözümü bir saniye dahi olsun saatten ayırmıyordum.
Kapı yavaşça açıldığında gözlerimi saatten ayırarak gelen kişiye baktım. Müstakbel kocam. En az benim kadar heyecanlı gözüküyordu.
'Gelinimi görebilir miyim izninizle?' kız kardeşim odadan çıkarken ikimiz başbaşa kalmıştık. Yanıma gelerek ellerini belime koydu. 'Çok güzel gözüküyorsun.' kızardığımı hissettiğimde hafifçe geriye gittim. Bunu fark edince kaşlarını çatarak beni kendine doğru çekti. Dudaklarını boynuma götürerek küçük bir öpücük bıraktı.
'Sakin ol.' sesi fısıldarcasına çıksa da duymuştum. Bu sırada kapı tekrar açıldı. Annem gelin çiçeğimi getirmişti. 'Birazdan çıkmanız gerekiyor.' açıkta kalan omuzlarıma değen soğuk elleriyle kendime geldim. Elini bana doğru uzattı. Uzattığı eli gülümseyerek tuttum. Gülümseyerek karşılık verdi bana. 'Gidelim.' başımı onu onaylarcasına salladım.
Odadan çıkarken kalbim ağzımda atıyor gibi hissettim. Her an bayılmaya hazırdım. Salon kapısı açıldığında ailelerimiz, sevdiklerimiz hepsi karşımızdaydı.
'Ben yanındayım.' yanımda mıydı gerçekten?
İlk dansımız için eli belimi bulduğunda parıldayan gözlerle baktım ona. Saniyelikte olsa gözlerinin parıldadığını gördüm. Diğer çiftlerde dansımıza dahil olurken kulağıma doğru yaklaştı. 'Çok güzelsin.' alt dudağımı ısırdım. Utandığımı bildiğinden yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORUNDALIK
Teen FictionHikayeden herhangi bir parça koymayacağım! Pislik gibi davranan ve amaçsız davranışlarıyla göreceğimiz narsist bir eş. Buna karşın nefret besleyeceğiniz son derece gaddar kendisi. Yeri gelecek ne yapıyor diyeceğiniz yeri gelecek haklı da bulabileceğ...