Geri dönüş için kayıtlar kısa sürede tamamlanmış ve provalar çok yoğun geçmişti. Promosyon dönemine ise sadece bir gün kalmıştı. Çocuklar yine heyecan içinde ilk müzik Show kayıtlarına gidiyorlardı. Sonrası ise çorap söküğü gibi gelmişti. Klip çıkmış, yine aynı heyecanları yaşamış ve bir sürü programa, showa katılmışlardı. Ancak bu sefer, son sefere göre bir şey farklıydı: Jackson ve Jaebum artık birbirleriyle oldukça yakınlardı. Jaebum ayrılıklarının öncesinde olduğu gibi Jackson ona yakınlaştığında tepkisiz kalmıyordu. Jackson elini tutarsa o da elini güven verircesine sıkıyordu; ona cilveli bir şeyler söylediğinde gülmesini tutamıyordu. Her dokunuşunda yüreğindeki hoplamalara, teninin karıncalanmalarına rağmen kendine karşı koymaya çalışırken yine de ona karşılık verirken buluyordu kendini. O kadar özlemişti ki bu eski hallerini, Jackson her kendisiyle bir etkileşimde bulunduğunda içi geçiyormuş gibi sırıtıyordu bile. Sevgi böyle bir şeydi, karşı konulamazdı ama sergilenemezdi bazen. Bazen de geri kalınamazdı ve korkulurdu yeniden kaybetmekten...
Sonunda şarkı ilk birinciliğini almıştı. Herkes sahnede şarkıyı tekrar söylerken coşuyordu. Jackson kendi başına "Im Jaebum, Im Jaebum!" diyerek şarkısına, liderine ve özellikle sevdiği adama tezahürat yapıyordu.
Kulise geçtiklerinde birinci olmanın şerefine fotoğraflarını çekinip hemen imza gününe geçmişlerdi.
Jackson, Jaebum'u kutlayabilecek zamanı ancak gece yarısından sonra bulabilmişti. Etraflarında o kadar insan, çalışan varken yan yana gelmeleri mümkün bile olmuyordu ancak sonunda Jackson'ın evinde, yatağında baş başa kalmışlardı.
"Benim liderim yine en iyisi miymiş?" Jackson bebek sever gibi kafası kucağında olan Jaebum'un yanaklarını sıkıyordu. Jaebum ise utanmış şekilde gülüyordu.
"Seninle gurur duyuyorum." Jackson en son ciddileşmişti ve ellerini Jaebum'un yanaklarından çekip bağrına doğru kaydırdı.
Jaebum tepesinde ters duran Jackson'a gözlerini dikti. "Ben de seninle gurur duyuyorum."
"Şu anda iltifatları ben almıyorum, bugün senin günün." Derken Jaebum'un yanağına sıkı ve yapışkan bir öpücük kondurdu. Jaebum memnun olmuşçasına sırıttı.
"Bugün kötü şeyler düşünmüyorsun değil mi? Artık o öldürücü stresini azaltmanı istiyorum."
Jaebum bağrında bulunan Jackson'ın elini okşuyordu. "Öyle söylemekle geçse..."
"Tamam, öpünce geçsin o zaman?" Jackson cilveli bir şekilde sırıttı. Jaebum'un cevabını beklemeden dudaklarına eğilip onu öpmeye başlamıştı bile. Jaebum durumun tersliğini fark edince geri çekilip yerinde doğruldu ve iki kolunu Jackson'ın bacaklarının yanlarına koyup yüzünü onunla aynı hizaya getirdikten sonra öpmeye devam etti. Jackson da onu iki yanağından tuttu. Az önce çocuklar gibi olan iki adam şimdi şehvetle birbirlerinde boğuluyorlardı.
Bir süre sonra durduklarında artık Jackson tek bacağını Jaebum'un bacakları arasına yerleştirmiş, ona karşı oturuyor ve yine Jaebum'un ensesindeki uzun saçlarıyla oynuyordu. "Bunları kısaltmayacaksın, değil mi?"
Jaebum kaşlarını "hayır" dercesine kaldırdı.
"Kısaltmamı ister misin ki?""Hayır."
Jackson bir süre saçlarıyla oynamaya devam ederken hayaller alemine dalmış gibi Jaebum'un gözlerine bakarak yüzünü izledi. Sonra bir anda göz kapağındaki benlerine işaret parmağıyla dokundu. "Daha koyu gibi sanki bunlar..."
Jaebum hala Jackson'ı dikkatle inceliyordu. "Evet, yokluğunda daha çok solmalarını beklerdim ama acıdan besleniyorlarmış belli ki."
Jaebum'un ciddiyetine karşılık Jackson kahkaha atıp eliyle Jaebum'un başını tutup kendine doğru çekti ve benlerini öptü.
YOU ARE READING
COMPLEX - Jackbum
RomanceHer şey bir kıvılcımla başlar ve her yeri ateşe verir. Önce kendini yakar sonra etrafındakileri. Acımaz hiçbir şeye ve küle döner her şey, herkes... Oysaki kimse ateşe sormaz, yanmak onun sadece görevi. Yaşamak için yanması gerek. Onların da yanmas...