Bölüm 20

194 10 5
                                    

Jackson aniden doğrulup Jaebum'un yanına uçarcasına gidecekken menajer onun bedenini kollarıyla sararak zorla tuttu. "Jackson, dur!" Jackson bir yandan olduğu yerde çaresizlikle zıplayarak menajerin elinden kurtulmaya çalışıyordu. Şoktan dolayı kendini çaresiz ve güçsüz hissediyordu ama menajeri aşamıyordu. "Hyung, bırak..." Heyecanlı ve telaşlı bir şekilde yüksek sesle konuşuyordu.

"Yanına gidersen ne yapabileceksin ki? Biraz temiz hava alması lazım. Ambulans gelene kadar sağlık çalışanları dışında yaklaşamayız."

Jackson ağlamaya başlamıştı. "Ne oldu ona?"

Menajer kollarını gevşetti ve Jackson'ı bıraktı. "Sadece yüksek ateşi olduğunu biliyorum. Bize de bir şey söylemiyorlar. Hastanede yapılacak müdahale ve kontrolleri beklemeliymişiz."

Jackson bir anda yeri çöküp başını ellerinin arasına aldı. "Ben... ne... yaptım..."

Menajer de yanına eğildi ve kolunu Jackson'ın omzuna sardı. "Sakin ol, sen hiçbir şey yapmadın..."

"Hayır... Yanında olabilirdim..." Hıçkırıklarının arasından konuşuyordu.

"Şimdi de yanındasın merak etme. Kalbinle yanındasın. Ama sahneye de geri dönmek zorundasın. Çünkü şu anda ait olduğun yer orası ve dış dünyayı umursamaman gerek. Jaebum'un iyi olacağına söz veriyorum."

O sırada ellerinde sedyeyle sağlık çalışanları gözüktü.

"O da senin şu anda sahneye çıkmanı isterdi. Sence lider olarak bunu anlamaz mı? Jaebum'u çok iyi tanırım, sen de tanırsın, o hisseder..."

Jackson o sırada gözlerini ayırmadan Jaebum'u dikkatle sedyeye taşımalarını izliyordu. Ambulansa doğru giderlerken kalbinin patlayacak gibi olduğunu hissetti. Birkaç dakika boyunca öylece çöktüğü gibi kalıp boşluğu izledi ve son kalan gücüyle konuştu. "Hyung, kendine gelirse onu çok sevdiğimi söyle..."

"Tamam. Hadi şimdi git bakalım."

Jackson başını sallayıp elinin tersiyle gözyaşlarını sildi ve ayağa kalkıp derin bir nefes aldı. Sahneye geri döndü ve aniden tükenen enerjisiyle elinden gelenin en iyisini yaptı. Konser bittiğinde ise koşarak kulise gitti. Bütün üyeler endişeden ne yapacaklarını şaşırmış haldelerken Jackson hemen bir araba istetip bir yandan menajeri arıyordu. Menajer ise açmıyordu. Tam çıldırmak üzereyken arabanın hazır olduğunu duyup hiçbir şeyini almadan dışarı koştu. Bambam, Youngjae ve Yugyeom da onu takip etti. Mark ve Jinyoung ise arkalarından başka bir arabayla onları takip etti.

Hastaneye gelmişlerdi ve koşturarak içeri girip acil koridorunda menajeri aradılar. Bir yandan Bambam telefonla da arıyordu. Ama yoklardı. En sonunda Jackson dayanamayıp gördüğü bir hemşireyi durdurdu.

"Yüksek ateşi... olan birisi... geldi mi?" Hem koşturmaktan hem de korkudan artık konuşamıyordu.

"Yüksek ateş mi? Tek şikayeti bu değildi. Bu yüzden onu yoğun bakıma çıkardılar."

Jackson beyninden vurulmuşa dönmüştü.

Hiçbir şey söyleyemedi. Çocuklar bunu duyunca yıkılmışlardı ama Jackson her an bayılacak gibi duruyor ve titriyordu.

Youngjae hemşire gitmeden ona seslendi. "Hangi kat acaba?"

"Lütfen o olmasın, lütfen Jaebum olmasın..." Jackson mırıldanırken etrafında kendi kalp atışlarından ve konuşsalar bile uğultudan başka bir şey duymuyordu. Sanki ruhu çekilmiş de fiziksel olarak yaşamaya devam ediyor gibiydi. Hastane koridorları gözünün önünde dönüyordu. Yine de direndi ve yoğun bakımın önüne gidip de menajeri görünce biraz daha kendine geldi.

COMPLEX - JackbumWhere stories live. Discover now