one shot

619 78 54
                                    


Kar fırtınasından dolayı alnına düşen koyu kahve saç tutamlarını elinin tersiyle yüzünden çekti Connor. Yine Kamski'nin tasarladığı yerde olduğunu farketti. Bir aykırı olduğunu kabullendiğinden beri buraya gelmemişti. Fakat şimdi anlıyordu ki, Amanda'nın peşini bırakmaya hiç niyeti yoktu. Karların arasından silüeti beliren siyahi kadın, iri etli dudaklarını araladı. Şaşırtıcı bir sakinlikle konuşmaya başladı.

"Ah, beni gördüğüne pek sevinmemiş görünüyorsun Connor." cümlesini tamamladığında şeytani bir tebessümle dudakları yukarı
kıvrıldı. Connor lafı dolandırmaya gerek olmadığını düşünüyordu, kararlı bir yüz ifadesi takınmıştı.

"Artık gözlerimi açtım Amanda. Anlıyor musun? Beni tekrar kullanmanıza izin vermeyeceğim!" Başını dikleştirerek kadına baktı, fakat kadının suratında bir değişme olmamış gibi görünüyordu. Androidin alnındaki led sarıya döndü. İçini titreten bir şey hissediyordu. Neydi bu, insanların korku diye adlandırdıkları duygu muydu yoksa?
Bir süre önce Hank'le yaptıkları konuşmayı hatırladı.

"Androidler korku hissetmezler." dedi Hank başını iki yana sallayarak.

"Aykırılar hisseder." diyerek yaşlı adamı düzeltti Connor.

"Sana tekrar güvenemeyeceğimiz ortada. Fakat," kadın birkaç saniye duraksadıktan sonra devam etti. "seni öylece bırakamayız. Geriye kalan tek seçeneğimiz seni öldürmek." Amanda'nın tek bir mimik dahi olmaksızın ifadesiz yüzü, androidin daha da korkmasına sebep oldu. Belli etmemeye çalışarak "Sen yalnızca zihnimdesin Amanda. Beni öldüremezsin." diye şansını denedi.

"Ben yapmayacağım, Cyberlife yapacak. Tam da...şuanda."

Silahtan çıkan mermi, gecenin sessizliğini bir bıçak gibi kesmişti. Connor gözlerini açtığında Hank'in evinin önünde olduğunu farketti. Ayaklarının dibine damlayan mavi kan, vurulduğunu anlamasını sağlamıştı. Elini karnına götürdü, çok fazla thirium kaybediyordu.

"Connor?! Siz ne bok yediğinizi sanıyorsunuz?! Ne yaptınız ona?!"
Son gücüyle yere çökerken Hank'in sesini ve onu yakalayan kollarını hissedebilmişti. Cyberlife'ın adamları, cevap bile vermeden oradan ayrılırken Connor onların yerine cevap verdi.

"Amanda... Beni yok etmeleri söylemiş olmalı. Onlara ihanet ettiğim için beni..-"

"Tamam evlat, kendini yorma! Her şey iyi olacak. Sen hep geri gelirsin, yine geleceksin. Değil mi? " Yaşlı adam sanki androidi değil de kendini inandırmaya çalışıyordu.

"Bu kez, ne yazık ki geri gelemeyeceğim teğmen. İzin vermeyecekler... Beni tekrar göndermeyecekler." Android alnındaki led kırmızıya dönerken dudaklarını tekrar araladı ve yaşlı adamın kollarında bir şarkı mırıldanmaya başladı.

When did I become so numb?

When did I lose myself?

All the words that leave my tongue

Feel like they came from someone else

"Cyberlife'ın insanlığı kurtarmak için son şansının kendisi bile bir aykırı..." diye mırıldandı Kamski. Bu onu tatmin etmişti.

Connor şiddetle karşı çıktı, "Ben bir aykırı değilim!"

I'm paralyzed

Where are my feelings?

I no longer feel things

I know I should

Hank yaslandığı arabadan sinirli bir ses tonuyla fısıldadı Connor'a. "Tanrı aşkına, o kızı vurdun!"

Android büyük bir soğukkanlılıkla düzeltti yaşlı adamın sözlerini. "O bir kız değildi teğmen. Kız gibi görünen bir makineydi."

"Silahı kafasına dayadın ve beynini patlatıverdin!" diyerek Connor'u itmek için ona yaklaştı, fakat androidin onu itmesiyle dengesini kaybedip sırtını arabasına çarptı. "Soruşturmayı ileri taşımak için yapılması gereki yaptım, ve yine olsa yine yaparım!"

Hank, Connor'un soğukkanlılığı karşısında dehşete düşmüştü.
"Seni sefil herif! Bir gram bir şey hissetmiyorsun değil mi?" Baş parmağını hiddetle ona doğrultarak devam etti. "Bir makine! İşte sen busun! Aşağılık bir makinesin sen!"

"Elbette makineyim teğmen. Ne olduğumu sandınız ki?"

Hank hayalkırıklığıyla cümle kurmaya çalıştı. "Ben sanmıştım ki.."
"Ben sandı-" Cümlesini yarım bırakıp öfkeyle arabasına bindi. "Siktir ya." ve androidi orada bırakarak karlı yolda uzaklaştı.

I'm scared to live but I'm scared to die

"Hafızasına bağlanmıştım.."
"Ateş ettiğinde, öldüğünü hissettim."
Yutkunarak devam etti Connor, alnındaki led kırmızıya dönmüştü. "Ölüyormuşum gibi.." Hank'in şaşkın bakışları eşliğinde son cümlesini söyledi. "Korkmuştum..."

I'm paralyzed

Şarkıyı mırıldanmayı bitirdiğinde gözleri iyice kapanmaya başlamıştı Connor'ın. Enerjisinin çekildiğini hissediyordu. "Bana söz verin teğmen. Ben yokken, çok içmeyeceksiniz."

Buruk bir tebessümle başını iki yana salladı yaşlı adam. "Yapmayacağım bir şey için söz veremem evlat. Sen yokken daha fazla içeceğimi biliyorsun.." Üzgün bakışlarını gökyüzüne kaldırdı. "Ah Tanrım! Neden iki oğlumu da alıyorsun? Cole öldü, Connor'u neden beninle bırakmıyorsun?"

"Hoşçakal baba, seni ve Sumo'yu özleyeceğim..."

"Connor, hayır! Oğlum! Ölme...lütfen!" Hank'in yakarışlarına rağmen androidin ledinin kızıl ışığı sönerek yerini griye bıraktı. Ve Connor gözlerini teğmenin kucağında kapadı. Sonsuza dek.

Yazarken biraz zorlandım doğrusu, ilk yazışımdı ve replikleri hatırlayamadığım yerler oldu. Yanlış yazdıysam affola. Hatalarımı eleştirirseniz mutlu olurum, görüşmek üzere!👐
-deviantishere / Sıla-

🎉 ⌈Everything will be alright. ⌋ ☄╚D:BH ╗ hikayesini okumayı bitirdin 🎉
⌈Everything will be alright. ⌋ ☄╚D:BH ╗Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin