Üçüncü Bölüm

16 4 0
                                    

... Uyanmıştım. Yaklaşık 1 buçuk saattir uyanık halde tavana bakıyordum. Neden mi? Çünkü bu olan şeyler bana şaka gibi geliyordu. Nasıl böyle gıcık bir insan olabilirdi? Ve neden beni bulmuştu? Kafamda deli sorular¿¿ 'Neyse, umarım bir daha asla onunla karşılaşmam' diye düşünüp lavaboya gittim.Elimi yüzümü yıkadıktan sonra yukarı çıktım. Canım annem çoktan kahvaltıyı hazırlamıştı. Mis gibi poğaça kokuyordu. Anneme öpücük verdikten sonra konuştum:
"Günaydın, annelerin en tatlısı."
"Günaydın kuzum. İyi uyudun mu. Bak en sevdiğin zeytinli poğaçadan yaptım. Hadi gel otur."diye cevap verdi.
Çok güzel hazırlanmış kahvaltı masasına oturdum. Sonra ağzıma bir parça peynir attıktan sonra merakla sordum:
"Bu arada anne. Babam ne zaman gelecek.Aradı mı. Yine özletti kendini."
"Ben de tam onu söyleyecektim kızım. Cumartesi günü gelecekmiş baban."
"Oo iyi iyi. Umarım yine bana o güzel almanya çikolatalarından getirir."

Babam tır şoförüydü. Yurtdışına gelip giderdi. Eve ise ayda bir veya iki kere gelirdi. Bazen çok yoğun olunca hiç gelemezdi. Ve bana hep almanya çikolatalarından getirirdi.

Yemeğim tam bitmişken kapı zili çaldı.Ağzımda ki son lokmamı çiğnerken bir yandan da "Ben bakarım." dedim ve kapıyı açmaya koyuldum. Kapıyı açtım.Şaşkınlıkla bakakaldım. Kim geldi dersiniz. Yine o gıcık çocuktu. Annem mutfaktan seslendi:
"Kimmiş?"
"H..hiç anne ya çocuklar işte zile basıp kaçmışlar." dedim ve onu iterek kapıyı arkadan kapattım ikimizde dışardaydık. Neyse ki evimizin önü çitlerle kapalıydı,pek görünmüyordu. Sinir ve merakla kaplı garip duygular içerisinde sordum:
"Burayı nasıl buldun? Neden geldin? Birileri görecek, yanlış anlayacak.Git çabuk!"
"Bir sonra ki mahallede oturuyorum.Bulmam zor olmadı."
"İyi ne güzel. Şimdi gidebilirsin."
"Seninle hesaplaşmam bitmedi, gitmem."
"Ne hesaplaşması ya. Saçma sapan konuşma. Biri görecek git artık!"
"Kimse görmez." demesiyle beraber annem kapıyı açtı.Şaşkınlıkla önce bana sonra çocuğa baktı. Ve sonra gülümsedi.
"Kim bu beyefendi?"
"Ş..şey anne,birini arıyormuş, ben de tam 'bu ev değil', diyordum.Değil mi?" dedim ve çocuğa onaylaması için kaş göz yaptım. O da:
"Evet, evet. Kusura bakmayın, sizi rahatsız ettim."dedi.Annem gayet mutlu bir şekilde:
"Olur mu çocuğum, hiç önemli değil." diye cevap verdi ve içeri gitti.

"Tamam. Tamam istediğin gibi, konuşalım. Ama şimdi değil."
"Ya ne zaman?"
"Aşağı ki mahallede bir cafe var. Adı-"
"Mutlu Cafe."
"Evet orası.Yarın saat tam 14:00'de orada ol. Bitirelim artık şu hesaplaşmamı neyse artık onu. Gerçi ne hesaplaşmasıysa.."
"Bana uyar.Görüşürüz." diyip gitti. Bi oh çektim. İnşallah birileri görmemiştir diye düşünüp eve girdim.Tam kapıyı kapattım annem karşımda belirdi. Damağımı kaldırdım. Hemen lafa girdi:
"Kimdi o? Arkadaşın mı? Yoksa erkek arkadaşın mı?"
"Yuh anne!Kimse değil ya ben nereden tanıyayım.Birini arıyormuş işte. Bende ilk defa görüyorum çocuğu."
"Hemen tanış onunla. Çok yakışıklı çocuk maşallah. Seninle de çok yakışıyor. Evde kaldın zaten. Kısmetin kapanmış diye üzülüyordum. Demek ki kapanmamış."
"Anne ne diyorsun Allah aşkına ya. Ben odama gidiyorum." dedim ve odama gittim.Yatağıma oturup düşünmeye başladım.Çocuğun evime kadar gelmesine mi, annemin böyle konuşmasına mı şaşırayım bilememiştim.

Kafamı biraz dağıtmak için dışarı çıktım. Hem bisikletimi de tamirden alacaktım. Yukarıdan topuz, üstümde beyaz bir blüz, altımda ise açık mavi renk şort vardı. Beyaz spor ayakkabılarımı da giydim mi tamamdım. Hava çok sıcaktı. Biraz yürüdüm ve tamirci dükkanına vardım.
Büyük bir sevinçle Nihat abiye sordum:
"Benim tatlı şeyim iyileşti mi?"
"Evet,hem de turp gibi oldu. Ben de seni arayacaktım gel al diye.Buyur bakalım. Tıpkı yeni gibi yaptım."
"Ya sen birtanesin Nihat abi çok teşekkür ederim. Eskisinden eser yok" diyip bisikletimi aldım. Boyası ve sepeti yenilenmişti. Çok şirin duruyordu.Aslında büyük babamın bana aldığı şekilde kalmasını isterdim. Ama rengi güneşten dolayı çok açılmıştı. Sepeti de çok eskimişti. Bu yüzden renginin de yenilenmesini istemiştim. Bisikletime binip oradan uzaklaştım. Sahile doğru indim. Sahilde bisiklet sürmek bir başka güzel oluyordu. Bir iki saat gezindikten sonra geri dönmek için rotamı değiştirdim. Mahalleye girmeden önce ileride tartışan iki kişi gördüm. Biraz daha yaklaştığımda baktım ki bunlardan biri bu gıcık çocuktu. Yanında ondan yaşça büyük biri vardı. Sanırım babasıydı. Ciddi bir şekilde tartışıyorlardı. Tartışmaları bittikten sonra çocuk arabasına binip uzaklaştı.Şaşkınlıkla izliyordum. Çocuk arabasıyla uzaklaştıktan sonra ben de evin yolunu tuttum. Eve girdiğimde saat 18:30'du. Ne ara bu kadar saat geçmişti? Eve girdim ve duş aldım. Giyinip biraz bahçede oturayım diye düşündüm. Bahçe salıncağında sallanırken düşüncelere dalmıştım. Acaba neden tartışıyorlardı? Gerçekten de babası mıydı? Yoksa temelli gitmişmiydi. Biraz üzülmüştüm çocuğa. İçimde iki ses vardı. Biri, 'o çok gıcık, gıcıklıkta master yapmış' diyor, bir diğeri ise 'çok yazık ya, sanırım çok zor bir hayatı var, üzüldüm' diyordu. Yine kafam allak bullak olmuştu.Düşüncelerimin içinde kaybolmuştum...


SERAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin