"Jimin, çiçekleri koklamaktan sıkılmadın mı? Hadi yurda dönelim artık."
Boş bulduğu ilk banka kendini atmış, güneş gözlüklerinin arkasından bana bakarken elindeki broşürle serinlemeye çalışan Taehyung'u duymamazlıktan geldim. Bu ağacın çiçekleri o kadar güzel kokuyordu ki ağacı kökünden koparıp odama dikmek istiyordum.
"Bu çiçeklerin adı ne acaba, Taehyung? Daha önce hiç görmemiştim."
Bıkkınlıkla ayağa kalkıp kolumdan çekiştirmeye başladı. "Biliyor musun? Şu an en son umrumda olan şey çiçeklerin ismi! Bir otobüs bulup yurda dönmeliyiz, yoksa bu köyde mahsur kalacağız!"
Taehyung'la Fransa'daki bir okula değişim öğrencisi olarak gelmiştik ve önümüzdeki 2 ay burada kalacaktık. BuzzFeed'de 'görülmesi gereken Fransız köyleri' hakkında bir makale okumuştum ve Taehyung'u ısrarla buraya, Roussillon'a getirmiştim.
Şimdi ise sanırım kaybolmuştuk.
Yaklaşık yarım saattir sokaklarda dolanıyor fakat otobüsten indiğimiz durağı bir türlü bulamıyorduk.
Sonunda Taehyung, bir dükkanın önünde beni durdurarak burada beklememi ve insanlara yol sorup geleceğini söyleyerek gitti. Fransızcası benimkinden daha iyiydi bu yüzden itiraz etmedim.
Siyah supreme şapkamı çıkarıp yüzüme yellemeye başladım. Bugün gerçekten çok sıcaktı. Güneş sanki Dünyanın içine girmeye çalışıyordu.
Biraz dinlenmek adına cam vitrine yaslanmak istedim ama arkaya doğru dengemi kaybedip kıç üstü düştüm.
Galiba kapıya yaslanmıştım.
Cebimdeki telefon kıçıma batarken kapının ahenkli ziliyle beraber yaklaşan ayak sesleri işittim. Bir adam kolumdan tutup çekik gözlerini kocaman açarak Fransızca bir şeyler söyledi fakat anlamamıştım.
O da Asyalı olmalıydı. Bir ihtimal Korelidir diye Korece "Üzgünüm, Fransızca'yı pek iyi bilmiyorum." dedim.
Sonrasında "Koreli misiniz?" dedi.
Gülümsedim. "Evet, ve sanırım siz de." Ayağa kalkmama yardım ettiğinde teşekkür ettim.
Bu arada ortam serindi, aşırı güzel kokuyordu ve ben çoktan sarhoş olmuştum.
Adam nazikçe elini uzatarak "Kim Namjoon." dedi.
Uzattığı elini sıktım. "Park Jimin. Sakarlığım için özür dilerim." Saçlarımı karıştırdım.
"Önemli değil. Sizi gördüğüme sevindim. Demek istediğim, buralarda pek Koreli bulunmuyor."
"Ah, burada yaşıyorsunuz demek?"
Başını sallayıp tebessüm etti. Kollarını iki yana açarak "Senteur d'un Paradis." dedi mükemmel aksanıyla. "Cennet'in Kokusu'na hoş geldin, yabancı."
Gözlerimi etrafta gezdirdiğimde buranın benim için gerçekten de bir cennet olabileceğini fark etmiştim.
❀
Minik ama şirin bir şeyler yazmayı planlıyorum hadi hayırlısı kkk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
world's most beautiful scent ✓
FanfictionKim Namjoon, Fransa'da şirin bir kasabada yaşamaktadır ve mütevazi dükkanında kişiye özel parfüm yapan bir parfüm ustasıdır. Park Jimin ise, dünyanın en güzel kokusunu arayan kendi halinde bir çocuktur. [minific] #1 nammin ❦ #2 minjoon ❦