knj
Özür dilerim miniğim.
Gecenin bir yarısı davetsiz
misafirle uğraştım :(Sonrasında geç olmuştu,
seni uyandırmak istemedim.park.mochi
Miniğim ne demek kalbime iniyordu sabah sabahI
Miniğim ne demek kalbil
Kim o davetsiz paçoz getir saçını yolacaml
Kim o davetsl
Sorun değil Namjoonie, bunun için
üzülmene gerek yok :)knj
İyi uyudun mu?
park.mochi
Uyuyakaldım ama ara ara uyanıp telefona
baktımlUyuyakaldım amal
Rüyamda seni gördüm sencel
Rüyamda senil
Hmhm :)
Sen?
knj
Her zamanki gibi
Park Jimin'in tam cevap yazacağı sırada telefonu çalmış, eli ayağı birbirine dolanmıştı. Zira arayan Kim Namjoon'dan başkası değildi.
Elindeki jambonlu tostu tabağa bırakıp -neredeyse boğazında kalıyordu, meyve suyundan büyük bir yudum aldı- serçe parmağıyla yeşil tuşu kaydırıp kulağına götürdü.
"Günaydın, Jimin-ah." dedi karşıdaki fazla alımlı ses. "Rahatsız etmiyorum değil mi?"
Jimin hayır anlamında bir ses çıkardıktan sonra "Ben de kahvaltımı bitirmek üzereydim." dedi.
"Oh peki, güzelce ye."
İki saniyelik bir sessizlik olmuştu. "Namjoon?"
"Efendim miniğim?"
Lanet olsun, bana miniğim deme. Kalbimin ritmini bozuyorsun, demek istedi Jimin.
Ya da çoktan demişti çünkü sesli düşünmüştü.
Namjoon hafif gülüşünün ardından "Öyle mi yapıyorum?" diye sordu.
"Neyi öyle mi yapıyorsun? Aaa, bak sana ne diyeceğim! Hafta sonu işin var mı?"
Namjoon onun konuyu değiştirme çabası karşısında bozuntuya vermeden "Senin için her zaman boşluk yaratabilirim." dedi.
Jimin ise yine bilmemezliğe vurarak ve büyük bir coşkuyla "Ah, harika!" dedi. "O zaman seni ziyarete gelmemem için hiçbir sebep yok! Tabii beni görmek istemiyorsan o başka, kendimi zorla davet ettirmek iste-"
"Jimin, saçmalıyorsun. Seni görmek istemez miyim hiç? Seni çağıran bendim, Sevimli Burun."
"Peki, öyle diyorsan..." Jimin epeyce saçmaladığını şimdi fark ediyordu.
"Palaiseau'ya, seni almaya geleceğim. Rahat bir yolculuk geçirmeni isterim."
"Buna hiç gerek yok Namjoonie, ben bulduğum ilk-"
"Hayır var, Jimin. İtiraz kabul etmiyorum." Namjoon bunu oldukça kibar fakat otoriter bir tınıyla söylemişti. Jimin'in bu durumda kabullenmekten başka şansı yoktu.
"Pekâlâ, cuma dersim on ikide bitiyor..."
"Hmm, o zaman üç gibi orada olurum. Uygun mudur?"
"Hmhm." Jimin'in söyleyeceği pek fazla şey kalmamıştı. Kontrol tamamen Namjoon'daydı.
Namjoon "O zaman, cuma görüşürüz Jimin-ah. Sevimli burnundan öpüyorum." dedikten sonra aramayı sonlandırdı.
Ve Park Jimin, belki de ilk defa burnunu sevdiğini hissetti.
❀
Gife uzun süre bakmayın,
hipnotize ediyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
world's most beautiful scent ✓
FanfictionKim Namjoon, Fransa'da şirin bir kasabada yaşamaktadır ve mütevazi dükkanında kişiye özel parfüm yapan bir parfüm ustasıdır. Park Jimin ise, dünyanın en güzel kokusunu arayan kendi halinde bir çocuktur. [minific] #1 nammin ❦ #2 minjoon ❦