Selam! Bu da bir çeviri hikayesi yani @TheFallingRain hikayenin asıl sahibi. Sadece, hikayeyi gerçekten çok çok beğendim ve sizin de okumanızı istiyorum.
Hazel-Grace uzun koridor boyunca yürüdü.
Geç kalmıştı.
İlk danışma randevusuydu ve o, danışman, geç kalmıştı.
Kapının arkasında durup saçını düzeltti, böylece şık ve bakımlı görünecekti. Sonra iç çekti. Hastası, o her kimse, nasıl göründüğüyle ilgilenmeyecekti. Muhtemelen, on beş dakika geç kaldığı konusuyla ilgilenecekti.
Başka bir iç çekişle (ne kadar çok iç çekmişti), kapı tokmağını kavradı ve kapıyı açıp küçük odaya girdi.
Kimse yoktu.
Ah bekleyin, vardı.
Yerde oturuyordu, sırtı ona dönüktü, duvara bakıyordu. Odada iki tane sandalye vardı ama adam yerde oturuyordu.
Hazel-Grace sandalyeleri süzdü. Güzel sandalyelerdi. Tekerlekleri vardı; tekerlekli sandalyeler hoşuna giderdi. Hiçbir sorunları yoktu. Öyleyse neden yerde oturuyordu?
“Merhaba,” dedi. Çocuk ona bakmayınca, ona doğru yürüdü. “Ben, hm.. ben Hazel Grace.”
Asla sana “Bayan Superior” demelerini isteme. İlk olarak, bu her şeyi çok resmi gösterir. Danışman olarak onların rehberleri & arkadaşları olmak istemelisin, sert bir karton parçası değil. İkinci olarak, soyadının anlamının “üstün” olması sana yardım etmez. Hazel-Grace Superior (Üstün). Gülünç geliyor, değil mi?
Öğretmenin söylediği şey buydu. Bunun için kendisini “Hazel-Grace” olarak tanıttı. Çünkü istediği son şey, hastasına gülünç görünmekti.
Hastası, yerde oturan biri olsa bile.
“Senin danışmanınım,” diye devam etti Hazel-Grace. Kendisini yerde diz çökerken bulmuştu, böylece aynı hizadaydılar. Kız onun seviyesine inerken çocuk bakışlarını duvardan ayırdı, kafasını eğince kıvırcık saçları yüzüne geldi, onu kızdan koruyorlardı. “İsmin ne?” diye sordu kız nazikçe.
“Pablo.” Cevap kısaydı.
Hazel-Grace onun yalan söylediğini biliyordu. Bu sabahın randevu listesini almıştı ve listede Pablo diye biri yoktu.
“Tamam,” dedi öyle olmasa da. Neden ona yalan söylüyordu? “Tanıştığımıza memnun oldum, Pablo. Neden sandalyelerden birine oturmuyorsun? Böylece başlayabiliriz. Sana yardım etmek için buradayım.”
Çocuk uzun bir süre sessiz kaldıktan sonra ona baktı. “İsmim Pablo değil.”
“Biliyorum.”
“Bana yardım edebileceğini düşündüren şey ne?”
“Ben bir danışmanım. Bu benim işim.” ya da şimdilik öyle. Hazel-Grace, bunun ilk randevusu olduğunu ona söylememeye karar verdi. Bunun onun güvenini sarsabileceğini düşünüyordu.
“Bunu daha önce de duymuştum.”
“Ah.”
“Yalan söylüyorlardı.”
“Ah.”
“Hiçbiri bana yardım edemedi.”
“Ah.”
Çocuk kaşlarını çattı. “Çok konuşmuyorsun.”
Kız gülümsedi. Dizleri acımıştı. Neden sandalyeye oturmayan bir hastası vardı? “Konuşmak için değil, dinlemek için buradayım.”
“Evet. Annem de böyle söyledi. Şarkı söylemeyecekmişim sadece. Kimse beni şarkı söylerken dinlemeyi sevmez.”
Hazel-Grace anlamaya çalışırken kaşlarını çattı. Şaka mı yapıyordu? Öyle olduğuna karar verdi ve gülümsedi. “Çok iyi söylediğine eminim.”
“Benim hakkımdaki hiçbir şeyden emin olma.”
“Belki de önce seni biraz daha iyi tanımalıyım?”
Pablo-olan-ama-aslında-Pablo-olmayan-çocuk ona sert bir bakış attı. “Beni daha iyi tanımanı istemiyorum.”
“Hadi sandalyelere oturalım,” dedi Hazel-Grace, çocuğun söylediklerini görmezden geldi.
“Hadi oturmayalım.”
Sessizlik.
“Ne öyleyse?”
Çocuk ona gözlerini kırpıştırarak baktı. “Ne?”
Kız, onu şaşırtmayı başardığını hissetti. “İsmin diyorum. Ne?”
“Pablo-değil.”
“Ah.”
Sonunda, kıza baktı. Saçlarını gözünden çekti ve kız, çocuğun gözlerinin yeşil olduğunu gördü.
Gerçekten, gerçekten yeşildi.
“Adım Harry.”

ŞİMDİ OKUDUĞUN
white walls // Çeviri
Fanfic❝Nereye baksam orada şu.. beyaz duvarlardan var. Onların arkasında sıkışıp kalmaktan çok, çok yoruldum.❞ Hikayenin asıl sahibi @TheFallingRain. Çevirmek için izin aldım.