meatball lips

11 3 0
                                    




*:✼✿ ✿✼:*゚

"Sen basketbol oynamazsın Hyung, nerden çıkardın bunu?" Taehyung hala karşısında ona cevap vermesini beklediği oğlana bakıyordu. Evet yaşça ondan büyük olabilirdi ama aklı kesinlikle bazen yaşını göstermiyordu. Kendi kafasında ayarlıyordu herşeyi tıpkı yaramaz bir çocuk gibi.

Yoongi bulundukları soyunma odasında yalnızca ikisinin olduklarını biliyordu ama Taehyung'un ona bağırmasından ginede rahatsız oluyordu. "Ne var bunda, oynayamaz mıyım?"

Alaylı halleri Taehyung'u bir gün katil yapacaktı. Min Yoongi bir saniyeliğine ona baktı. Ne söyleyeceğini kendide kestiremiyordu. Dolabına üstündekileri yerleştirdikten sonra çıplak kalan üstüne tişört geçirmek için çantasını yokladı.
"Anlamıyorum Hyung, sen yürümekten bile aciz bir insansın."
Bu söylediğiyle Yoongi sahte bir sinirle dolabın kapağını kapatıp bağırdı.
"Yah! Sensin aciz."
Taehyung bu haline kıkırdadı. Yaslandığı duvardan doğrulup ellerini ceplerine yerleştirdi. Ona bakan elleri belinde üstü çıplak bedene baktı. Gerçekten muazzamdı.

Ah, Cennetin yasaklanmış meyvesi gibiydi.

"Ne bileyim okul takımı için kılını kıpırdatacağın aklıma bile gelmezdi." Derin bir nefes aldı ve kafasını yana doğru yatırıp gözlerini iyice kıstı ve Yoongi'nin suratına dik dik baktı.
"Seni buna iten şey ney Hyung?"

Bilmiyordu.
Kesinlikle bilmiyordu.
Ne işi vardı gerçekten?

Hele 3 gün önce olanlardan sonra burda ne işi vardı? Jimin hakkında hatırladığı tek şey siyah maskesi ve siyah göz kalemiydi. He birde o platin sarısı saç rengini asla unutmamıştı. Adeta parlıyordu.
Belindeki ellerini bıkkınlıkla serbest bıraktı sağ elinin baş parmağını anlına getirip anlını ovdu.
"Sadece yapmak istiyorum, tek sebep bu." Taehyung'un ikna olmamış hali gözlerini tırmalıyordu. Hadi ama niye bu kadar ısrarcıydı?
"Şimdi izin verirsen seçmelere katılacağım."
Taehyung yavaşça omuz silkti ve soyunma odasının çıkışına doğru ilerledi. Eli kapı koluna gittiğinde sırtındaki bakışları hissedebiliyordu. "İyi şanslar."
Diyip kapıyı aralayıp çıktı, onun teşekkür etmesini bile beklemeden. Yoongi uzun oturağa çöküp dirseklerini dizlerine dayadı. Dolaplarla kaplı olan duvara boş bir bakış atıp cebindeki telefonu çıkardı.

~Herhangi bir bildirimiz bulunmamaktadır.~

Jimin o geceden sonra hiç yazmamıştı. Ve Yoongi mesaj atmak istemiyordu ama tuhaf bir şekilde mesaj bekliyordu. Ağır içkinin verdiği sebeple geçirdiği baş ağrıları hafızasına yeni yeni anıları iniyordu. Kendine güldü ve ayağa kalktı. Çantasından çıkardığı tişörtü hızla üzerine geçirdi. Sıfır kollu tişört üstüne bol gelirken saçlarının dağınıklığını aynıdaki yansımasında gördü. Uğraşmak istemeden kafasına siyah şapka geçirdi.
Dolabını kilitleyip spor solonuna doğru yöneldi.
Büyük ihtimalle Jimin'i görecekti.
Heycanlı mıydı ? Hayır.
Meraklı mıydı ? Hayır.
"Ne sikime burdayım ?"
Diye hatırlattı kendine. Ama bilmiyordu. Amaçı Jiminle eğlenmekti. Ama bu iş eğlenmekten çok gizemleşmeye başlamıştı. Dudakları alayla yukarı doğru kıvrıldı. Bir kaç öğrencinin olduğu spor salonunda gözleri platin sarısı saçları aramaya koyuldu. Arkası dönük uzun boylu elinde basketbol topu tutan çocuğu gördü. Arkası dönük olsa bile hafif kalıplı vücudu her haliyle belli oluyor gibiydi.
Saçları sarıydı. Ama o geceki kadar parıltılı değildi. Salondaki bir kaç kişi Yoongi'ye çevirdi kafasını. Hepsi seçmeler için bekliyor olmalıydı. Ama kimse basketbol seçmesinde Min Yoongi'yi görmeyi beklemiyordu.

☤ 𝓎𝑜𝑜𝓃𝓂𝒾𝓃 ➶  𝔰𝔢𝔫𝔱𝔦𝔢𝔯𝔬  𝔞𝔷𝔷𝔲𝔯𝔯𝔬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin