•1•

29.9K 37 1
                                    

 Ben Okyanus Uluöz 20 yaşındayım ve Tıp Fakültesi 1. sınıf öğrencisiyim. Kendimden bahsedecek olursam 1.68 boyundayım ve 50 kiloyum. Belime kadar uzanan küllü kumral renginde saçlarım var. Ela gözlerimi tamamlayan uzun kirpiklere ve annemin deyişiyle hokka bir buruna sahibim. Ayrıca tam anlamıyla bir kitap kurduyum. Özellikle de doğaüstü olayları ele alan kitaplara bayılırım. Çocukluğumdan beri bu tarz kitaplar okurum ve bu beni korkutmaz. Bu kitapların hayatımdaki tek etkisi doğaüstü yaratıklara inandırarak sebepsizce beni fallara yönlendirmesiydi. Fallara o kadar kaptırmıştım ki kendimi staj paramın yarısını fala harcamış olabilirim. Kısacası bir hayat ne kadar normal olabilirse, o kadar normal bir hayatım var. Şuan da bir arkadaşımın tavsiyesiyle fal baktırmaya gidiyorum. Fakat ilk önce annemin avukatlık bürosuna uğramam lazım. İçeri girmeden annemin fallara olan düşkünlüğüm hakkında nutuk çekmesine kendimi hazırlamalıydım. Hukuk bürosunun önünde durup derin bir nefes aldım. Artık hazırdım bir tanecik annemin söyleyeceklerine. Çünkü her falcıya gideceğimi öğrendiği zaman aynı şeyler yaşanıyordu. Hafif bir tebessüm eşliğinde büroya adım attım. Gamze ablaya selam verdim ve doğruca annemin odasına girdim, yüzümdeki tebessüm annemi görünce daha da genişledi. Bu kadar güzel ve bir o kadar da başarılı olmasına öylesine imreniyordum ki, bir gün onun gibi olabilmek için elimden gelen her şeyi yapıyordum. Hemen yanına gidip sarıldım anneme, sonrasındaysa yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. Annemde beni gördüğü anda gülümsemişti.

"Hoş geldin güzel kızım." diyerek tekrar sarıldı bana.

"Hoş buldum anneciğim."

"Yaren'le buluşacağını söylemiştin, hangi rüzgar uçurdu seni buraya?" yüzümde istemsizce şeytani bir sırıtış belirdi.

"Falcı yolumun üzerindeydi, geçerken uğramak istedim. Yaren'le orada buluşacağız." annemin gülen yüzü yavaştan solarken gözlerini devirerek bana baktı.

"Yine mi falcıya gidiyorsun Okyanus? Ben boşuna konuşuyorum galiba anneciğim."

Hızlıca anneme son bir kez daha  sarılıp kapıya yöneldim, çıkmadan önce anneme bakıp bir öpücük yollayarak dışarı çıktım. Yaklaşık beş dakika yürüdükten sonra Yaren ile buluşacağımız kafeye varmıştım. Köşedeki masada oturmuş beni bekliyordu. Yanına gidip karşısına oturdum. Garsona seslenerek bir Türk kahvesi sipariş ettim ve gelmesini beklerken Yaren'in falcıyı övmesini dinledim. Nihayet kahveleri içip fallarımızı kapatmıştık ve sıranın bize gelmesini beklemiştik. Yarım saat sonra falcı Yaren'in falını bitirmiş benim falıma bakmak için dinleniyordu. Fincanımı önüne çekip bana baktı ve derin bir nefes alıp fincanı açtı. Birkaç dakika fincanı inceledikten sonra kaşları çatık bir şekilde konuşmaya başladı.

"20 yaşındaki bir kıza göre hayatını bu kadar sıradan görmemelisin tatlım. Çünkü kader acımasızdır. 1.5 yıl sonra hayatın şimdi olduğu gibi pembe bulutlar içerisinde olmayacak. Zamanının tadını çıkarmalısın, kara bulutlar yakındır. Aşk hayatınla ilgili birtakım sorularının olduğunu düşünüyorum, fakat merak etme sıradan denilemeyecek bir aşk yaşayacaksın ve bu aşk için göze aldıklarına sen bile inanamayacaksın." kaşlarımı çattım çünkü her zaman söylenilen şeyler değildi bu adamın kurduğu cümleler. Şaşırmıştım bir o kadar da korkmuştum.

"Üzgünüm ama anlayamadım nasıl bir kara bulut? Yağmurları beni ıslatacak cinsten mi yoksa görünüp sonra da kaybolacak cinsten mi?"

"Öyle bir kara bulut ki bu gölgesinin dokunduğu her yere acı verecek. Üzgünüm tatlım ama daha fazla falına bakamam fakat  bilmeni isterim ki kendini çıkmazda hissettiğin her an kapım açık." Şaşırmıştım ama şaşkınlığımı bastıran daha yoğun bir duygu vardı, korku. 

Falcının masadan kalkmasının üzerinden tam 10 dakika geçmişti ama içimdeki sıkıntı geçen dakikalara inat eder gibi hızla büyüyordu. 1.5 yıl sonra hayatımda neler olacaktı? Ne kadar kötü şeyler olacaktı? Neler yapacaktım o anlarda gerçekten hiç bilmiyorum. Yaren artık kalkmamız gerektiğini ve umursamayı bırakmamı söylemişti. Yapmayın... Falları kafaya takan birine bunu söylerseniz emin olun söyledikleriniz kulağına bile ulaşamadan uçup gidecektir. Tıpkı bende olduğu gibi. Hesabı ödeyip oradan çıktıktan sonra Yaren'le vedalaştık yolda yürürken neler olabilir diye senaryolar kuruyordum kafamda ama hepsi bir öncekini eleyerek merakıma merak katmaktan başka bir şey yapmıyordu. Yolda dalgın dalgın yürürken minik bir yakınan ses duyunca kendime geldim. Sesin geldiği yöne kafamı çevirdiğimde 2 yavru köpeği görmemle birlikte etrafımdaki düşünce bulutundan sıyrılarak gülümsedim. Benden korkmamaları için temkinli ve yavaş bir şekilde 2 mükemmelliğe yaklaştım ve onları sevmeye başladım. En yakın veteriner 10 dakika uzaklıktaydı ve yavruların tok olduğundan emin değildim. İlk önce yakındaki bir markete girip 4 paket yaş mama, bir şişe su ve iki orta boy kap alarak yanlarına döndüm. Mamaları ve suyu kaplara doldurup biraz geri çekildim ve yemelerine izin verdim. Öylesine tatlı ve masumlar ki yemek yerken onları izlerken gülümsemeden duramıyordum. Hayatta değer verip karşılıksız bağlandığım şeyler arasında ikinci sırada hayvanlar var. İlk sırada tabi ki de annem ve babam vardı. Belki merak ediyor olabilirsiniz bu kadar çok seviyorken neden hayvan beslemediğimi. Emin olun bende çok isterdim ama annemin hayvan tüyüne alerjisi var ve ona fazlasıyla değer veriyorum. Yemeklerini bitiren minikleri kucağıma alıp veterinere doğru yürümeye başladım. Oyalanarak yürüdüğüm için 10 dakikalık yolu 25 dakikada tamamlamıştım. Veteriner kliniğine girip doktora selam verdim ve 2 miniğin kontrollerini yapması için doktorun yanında çalışan bayana verdim. 1 saat sonra testlerini yapmış aşılarını olmuş minikleri alıp barınağımıza götürmüştüm. Evet barınağımız dedim. Annemle babam 19. yaşıma girdiğim zaman bana barınak hediye etmişlerdi. Hayatımda aldığım en güzel hediye olabilirdi. Bazılarınız madem barınağın var neden köpekleri tedavi için oraya götürmedin diyebilir ve fazlasıyla da haklı olabilirler ama ben sabretmeyi başarabilen biri değilim bu yüzden en yakındaki veterinere götürmek daha cazip gelmişti o an bana. Yavruları Cem abiye emanet ettim ve oradaki bütün hayvanları tek tek kontrol edip onlara vakit ayırdım daha sonrasında ise eve döndüm. Ne yorucu bir gün geçirmiştim, bunu duşumu alıp yatağa uzandığımda fark ettim. Saate baktığımda annem ve babamın en erken 1 saat sonra geleceğini kesinleştirdikten sonra gözlerimi dinlendirmeye karar vermiştim.

Berceste.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin