Multimedia Berkant.
İyi okumalar..
_____________________
Gözüme gelen güneş ışınlarından rahatsız olup uyandım. Bir anlık neredeyim ben sorgulamasından sonra dün yaşadıklarım geldi aklıma. Pekâlâ hemen üzerimi değiştirip kahvaltı hazırlamaya Sultan teyzeye yardım etmem gerekiyor. Sultan teyze İncilerin çocukluktan hatta bebeklikten beri yanındaymış. Aileleri ölmeden önce burada çalışıyormuş hem bakıcı hemde yardımcıymış o zamanlarda. Aileleri öldükten sonra amcaları İncilere sahip çıkınca Sultan teyzeye alıştıkları için onu da işe almışlar. 5 sene önce amcaları izmirde ki şirketin başına geçince Baran da İstanbuldakinim naşına geçmiş. Sonra bu eve taşınmışlar ve hala Sultan teyze yardımcı oluyor onlara. Hizmetçi gibi değil bir anne gibi.
Burada kalmamı onlar söyleselerde kendimi mahcup hissediyorum. Daha önce evim diyebileceğim bir yer olmadı sonuçta. Bu insanlar bana bunu sağlıyorsa bir şekilde ödemeliydim. Onları bana güvendikleri için pişman etmemeliydim.
Aşağı indiğimde Sultan teyze çayın kaynamasını beklerken kahvaltı hazırlıyordu. Sultan teyzeyle 3 senedir tanışıyorduk. Buraya geldiğim zamanlar sürekli konuşur kahve içer hatta dedikodu bile yapardık. Kocaman gülümsememle "Günaydın." Diyerek içeri girdim. Sultan teyze arkasını dönünce "Deli kızım!" diye bana doğru gelip önce yanaklarımı öptü sonra sıkıca sarıldı. "Dün olanlar için çok üzgünüm güzel kızım. O cadı kadına da Allah hak ettiğini versin. Sen şuan nasılsın yavrum? Sakın canını sıkma Biz hep senin yanındayız. Bunu sakın unutma." "Yok Sultan Teyzem ben iyiyim. Oradan kurtuldum diye göbek bile atarım. O kadını bir daha görmeyeceğim ya benden mutlusu yok." Sultan teyze kahkaha atıp tekrar "Deli kıız!" deyince bende kahkaha attım. "Ben acaba poğaça mı yapsam? Hem de dereotlu." "Olur kuzum. Ama mayalanması uzun sürmez mi?" "Yok Sultan teyze Ben farklı bir şekilde yapıyorum. Çocukken Akif amcanın büfesine giderdim. Eşi orada ev yapımı poğaça yapardı. Hızlı olsun diye bir yöntemi vardı. Bende izleye izleye öğrenmişim. Arada yetimhanede bir iki kişiyle gizlice yapıp yiyorduk." "Merak ettim. Gerçi eminim güzel olacağına. Elinin lezzeti çok güzel maşallah." Gülümseyip teşekkür ettim. Utanmıştım.
Poğaça hamurunu yoğururken aklıma Sultan teyzenin olanları nereden duyduğunu merak ettim. "Sultan teyze sen dün olanları nereden biliyorsun? Yani dün akşam saatinde oldu. Onun için sordum." "Baran söyledi yavrum." "Uyanık mı ki?" "Evet, o hep erken uyanır. Üst katta spor yapıyor." "Anladım." Biraz durup ona nasıl hitap etmem gerektiğini düşündüm. Cidden nasıl hitap edecektim? "Sultan teyze bir şey sorabilir miyim?" "Tabi kızım sorabilirsin." Derin nefes alıp konuştum. "Ben ona nasıl hitap edeceğim? Yani baran abi mi demeliyim yoksa Baran mı? Şey için sordum sen tanıyorsun yani kendisine abi denmesinden hoşlanmayabilir ya da sadece ismiyle hitap etmemden. Acaba ismini kullanmasam mı?" Sultan teyze tam ağzını açmış konuşacakken arkadan onun sesi geldi. "Baran demen yeterli." Gözlerimi kocaman açıp arkamı döndüm. Karşımda boynunda havlusuyla sıfır kollu fitness tişörtüyle duruyordu. Bu ne ya rabbim. "Tamam. O-o zaman ben tepsiyi götüreyim." Hızla tepsiyi içeri götürürken Sultan teyzenin sesini duydum. "Ah be oğlum birden söylenir mi öyle utandırdın kızı." Ah be Sultan teyze Çukur kazsaydın daha rahat girerdim yerin dibine! Sofraya kahvaltılıkları yerleştirip tepsiyle mutfağa doğru gittim. Baran gitmişti. Sanırım duş alacaktı. Bir tabak bulup Sultan teyzenin fırından çıkardığı poğaçaları dizmeye başladım. Acaba beğenecekler mi? İnciye daha önce yetimhanede yaptığım poğaçalardan okula götürüp vermiştim. O beğenmişti. Acaba Baranda beğenir mi? Bide Sultan teyze. Poğaçaların olduğu tabağı da masaya yerleştirip İnciyi uyandırmaya gittim.
Odaya girdiğimde inci uyanmış hatta üzerini giyinmiş ayna karşısında süsleniyordu. "Oo hayırdır inci hanım kime bu süs?" İnci heyecanla gülümseyip konuştu. "Kahvaltıdan sonra Berkant gelecekmiş Abim telefonla konuşurken duydum. Onlar işle ilgili konuşacaklarmış." "Desene bu gün eniştemi göreceğim." Biz birlikte şakalaşıp gülüşürken Sultan teyze seslenip aşağı çağırdı. Bizde bekletmemek için aşağı indik hemen. 6 kişilik masanın başköşesinde takım elbiseli bir adet Baran oturuyordu. Fazla dikkat çekici bir tipi vardı. İnci Baranın bir yanına Ben bir yanına geçmiştim. Daha doğrusu zorunda kalmıştım. Sultan teyze çaya yakın olayım deyip yan tarafımdaki sandalyeye oturmuştu bende el mahkûm buraya oturdum. Adam öldürmüyor evet ama çok geriliyordum Baranın yanında. Baran demekte garip geliyor. Adamda tam bir Baran Bey hazretleri tipi var. Sessizce kahvaltı yaparken Baran beğenmiş gibi sesler çıkararak konuştu. "Sultanım tarifini mi değiştirdin. Bu poğaçalar çok lezzetli olmuş. Ellerine sağlık." Beğendimi yani. Rahatlamıştım. "Afiyet olsun yavrum ama onları ben değil Duru kızım yaptı." Sultan teyze sözünü bitirince Baranın yüzü çok şaşkın bir hal aldı. Ne yani yemek yapamaz gibi mi duruyordum. "Hadi ya cidden mi?" asıl sen ciddi misin? "Tabi abi ne sandın sen benim kankamı. Benim için yaptıklarından okula getirirdi." Baran hımm gibi bir ses çıkardıktan sonra bana döndü. Döndüğü an kaşları havalandı ve gülmeye başladı. Sultan teyze ve İnci de ona katılınca acaba yüzümde ne var da gülüyorlar diye düşündüm. "Tamam tamam düzelt şu kaşını. Eline sağlık Çok güzel olmuş. Sadece yaşından dolayı şaşırdım. Yanlış anlama yani." Baranın sözleriyle kaşlarımı çattığımı yeni fark ettim. Kaşımı tekrar normal haline getirip afiyet olsun dedikten sonra yemeye devam edecektim ki İnciyle Sultan Teyzenin şaşkın bakışlarını far ettim. Bir bana bir Barana bakıyorlardı. "Ne oldu neden öyle bakıyorsunuz?" İnci konuştu. "Abim az önce birinin gönlünü mü aldı Sultan teyze yoksa bana mı öyle geldi?" Sultan teyze şaşkınca inciye bakıp "Hayır kızım bende sana soracaktım." Neydi bu adam canavar falan mı? "Ne olmuş yani? Bunda garip ne var?" "Ağabeyciğim sen kimsenin gönlünü almaya çalışmazsın ki. Yani seni yanlış anlayanlara laf anlatmazsın." Öyle miydi cidden. Tamda göründüğü gibi soğuk bir adammış. Gerçi bana çok soğuk davranmadı. Sadece görünüşü öyle. "Duru kimse değil. Sonuçta artık o da ailemizden biri." Hepimiz gülümsedik. "Teşekkür ederim." Teşekkürüme hafif bir tebessümle karşılık verdi. Kahvaltının devamında Sultan teyze İnci ve ben sohbet ettik. Baran kalkınca bizde kalktık ve birlikte masayı ve mutfağı toparladık. İşimiz bitince geniş Siyah ve beyaz ve gri ve turkuaz renklerinin hâkim olduğu geniş salona geçtik. Oturup konuşmaya başladıktan kısa bir süre sonra kapı çaldı. İnci kapıya koşarak gidince Sultan teyze ve ben kahkaha krizine girdik. Eminim şuan kapının yan tarafındaki aynadan kıyafetini saçını başını düzeltiyordur. İki dakika sonunda akıllarına içeri girebilmek gelmişti herhalde!
İlk önce içeri Berkant girdi. Uzun boylu, fazla olmasa da kalıplı, sarışın ve renkli gözlüydü. Ayrıca sempatik bir tipi vardı. Birlikte olan çocukluk resimlerini görmüştüm. Çok fazla değişmiş demek ki. Bana yaklaşıp elini uzattı. "Merhaba, ben Berkant. Sende Duru olmalısın. İnci senden çok bahsediyor." Uzattığı elini sıkıp cevap verdim. " Evet. Bana da sizden bahsediyor." Berkant kaşlarını kaldırıp sevimlice güldü ve İnciye dönerek konuştu. "Öyle mi?" İncinin gözlerini belertmesi üzerine pot kırdığımı fark ettim. Ah çok salağım. Hemen toparladım. "Yani sizden derken siz ve Barandan" Berkant gülümsemesini bozmadan "Benimle sizli bizli konuşmana gerek yok. Berkant demen yeterli." Deyince bende gülümsedim. "Tamam o zaman Berkant." Aklıma sabah baranın söylediği şey geldi. Ne rezillikti ama. Berkant bahçeye Baranın yanına çıkınca İnci bana evi gezdirmişti. Son olarak beni kalacağım odaya getirmişti. Odam İncinin ve dün anladığım kadarıyla Baranın odasıyla aynı kattaydı. Merdivenden çıkınca soldan ikinci oda benim odam sağdan 3. oda İncinin odasıydı. Tam odaya girecekken inci garip bir bakış attı. "Şey kanka karşı oda abimin odası. Senin için sorun olur mu?" Tabii ki olur. "Yok canım ne sorunu. Önemli değil." Neyse sonuçta beni yemeyecek değil mi? Odaya girdiğimizde resmen gözümden çıkan ışık kör edecekti. Bu oda çok güzeldi. Oda bembeyazdı. Yatak üzerinde gri ve gülkurusu renklerde yastıklar, yerde gri renkli bir halı, büyük bir gardırop, çalışma masası ve bir makyaj masası vardı. Ve en güzel kısma geleyim mi. Odamın bir balkonu vardı. Balkona çıktığımda yerde iki tane gülkurusu büyük yer minderi yuvarlak beyaz gri bir paspas ve minderlerin üstünde gri bir polar vardı. Burası çok güzeldi. Sanırım vaktimin çoğu burada geçecek. "Ee oda nasıl? Beğendin mi? Beğenmediğin bir şeyler varsa çekinmeden söyle birazdan alışverişte değiştiririz." İnci ben burayı çok beğendim kesinlikle değiştireceğim hiçbir şey yok. Her şey tam benim zevkime göre. Zaten sen yapmışsın. Zevklerimizin çok yakın hatta aynı olduğunu bir kez daha anladım." "Ya cidden bu kadar beğendin mi?" Gülerek sarıldım İnciye "Ne beğenmesi kızım ba-yıl-dım!" Biraz laflayıp. Aşağı indik. İnci Barana haber verip yanıma geldi ve bahçeye çıktık. Berkant bize doğru geliyordu. "Hadi kızlar sizi ben bırakırım." İnci tabii ki istemiyormuş gibi rol kesecek eminim. "Gerek yok Berkant Biz gideriz. Meşgul etmeyelim seni." Berkant yalandan sinirlenip konuştu. "Bir daha söylemeyeceğim binin arabaya." İnci uzatmayıp tamam deyince arabaya yürüdük. İnci arka kapıya yönelmişken sinsi bir bakış atıp ondan önce davrandım ve arka koltuğa oturup kapıyı kapattım. İnci el mahkûm öne geçince Berkant'ın ön koltukta yandan gülüş attığını görmüştüm. Yolculuk öndeki ikilinin kaçamak bakışlarını izleyip, İnciye 10 numaralı pezevenk kanka bakışımı atıp dürtmemle geçmişti.
Araba durduğu gibi Berkanta hoşça kal deyip İnciden önce inmiştim. İnci de birkaç dakika sonra inince ilk işi arabada yaptıklarıma hesap sormak oldu. Alışveriş yaparken İnci abisinin kartından ödemeye zorluyordu fakat ben kendi paramı biriktirdiğim kartı kullanıyordum. Bu parayı ev tutmak için biriktiriyordum ama demek ki alışverişe nasipmiş. Fazlaca kıyafet birkaç ayakkabı ve birazda kozmetik alışverişi yapınca her şey tamamdı. Yemek bölümünde bir şeyler yiyip artık dönme kararı aldık. Eve taksi ile döndüğümüzde hava kararmıştı. Oha saat 10 olmuş. Yaklaşık beş saat alışveriş yapmışız. Hayatımda hiç bu kadar alışveriş yapmamıştım. Sultan teyze çoktan çıkmıştı. Baran anladığım kadarıyla evde değildi. Bu saatte gidebileceği tek bir yer geliyordu aklıma. Düşününce sebepsiz içime kurt düşmüştü.
İnci ile birlikte aldıklarımızı yerleştirmek için üst kata çıkmıştık. Önce İncinin aldığı birkaç şeyi yerleştirdik sonra benimkileri katlamaya geçtik. Katlama bittiğinde İnci esniyordu. Onu zorla odasına gönderip. Yerleştirmeyi kendim yaptım. Kozmetik ürünlerini Makyaj masasının çekmecelerine yerleştirdiğimde işim bitmişti. İçimde hala bir sıkıntı vardı. Uyuyamıyordum. Alt kata inip bir süre TV karşısında şekilden şekle girdim. Tam bir film kanalı bulmuştum ki dışarıdan araba sesi geldi. Hızla cama koştum. Gelen Barandı. Arabasından inip kapıya doğru yürüyordu. Bende hızlıca kapıya ulaşıp açtım. Baran beni gördüğünde şaşırmıştı. Sonra kendini toparlayıp içeriye girince kapıyı kapatacakken bir anda beni kendisine çekip kapıyı kendisi kapattı ve beni kapıya yasladı. Sol eli başımın yan tarafında kapıya yaslı, sağ eli kolumu sıkmadan tutuyordu. Gözlerimi kocaman açmış ve nefesimi tutmuştum. Ağzını açıp ta söylediği şeyin sonucu kısa çaplı şok geçiriyordum.
_________________________
Reklamlar...
Berkant ne dedi sizce? Tahminleri alalım. 💐🌷🌸
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kır çiçeği
ChickLit"Orman gibi gözlerin var kır çiçeği. Baktıkça daha derine gidiyorum ve çıkışımı imkansız kılıyorlar."