öğle arası için çalan zil sesi ile yalnızca biri hariç öğrencilerin tamamı ve öğretmen sınıftan ayrılmıştı. minghao ise en ön sırada dün tanıştığı kişiyi bekliyordu. onun nasıl biri olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu, sadece adını biliyordu. ama içinde onunla arkadaş olabileceğine dair bir his vardı. zaten bu his var olmasa da junhui ile arkadaş olmalıydı. bu okula geldiğinden beri derslere kafayı takmaktan arkadaş edinememişti ve eline geçen bu fırsatı kesinlikle değerlendirmeliydi!
minghao, yumruk şeklindeki elini çenesinin altına yerleştirmiş etrafa bakınarak bunları düşünüyordu. birkaç dakika sonra siyah saçlı, uzun boylu bir çocuk sınıfa girdi. ardından minghao'nun yanına oturdu ve gülümseyerek sordu.
"merhaba! adının minghao olma ihtimali yüzde kaç?"
"yüzde yüz! merhaba, sen de junhui hyung olmalısın." aynı şekilde gülümseyerek karşılık verdi.
"evet, öyle. ayrıca geç kaldığım için üzgünüm! kız arkadaşım şu sıralar benden memnun değil gibi ve az önce de biraz sorun çıkardı. ama her neyse, okulu dolaşmak ister misin?"
"tabii."
birlikte ayağa kalkıp koridora doğru ilerledikleri sırada junhui, çoktan hiç susmadan konuşarak küçük olanın kafasını şişirmişti ve hâlâ da konuşmaya devam ediyordu.
"...ikinci sınıftayken ben de bu sınıftaydım, hao. ilk sınavlardan sonra ise en üst kattaki bir sınıfa geçmiştim. yani anlarsın, ultra inekler sınıfına alınmıştım!"
junhui, anlattıklarıyla minghao'yu etkilemeyi başarmıştı. hatta şu an onun gözünde dünyanın en zeki insanıydı.
"vay canına, hyung! ben de o sınıfa geçmek isterim. sanırım bunun için çok çalışmalıyım."
"çalışmak ne kadar yeterli olur bilemiyorum. ben tamamen doğuştan gelen zekam sayesinde girmiştim."
ikisi de junhui'nin söylediklerine kıkırdayarak yürüyorlardı. bu sırada bazen junhui birilerine selam veriyor, biraz ilerlediklerinde o kişiler hakkında açıklama yapıyordu. aynı şekilde okuldan ve öğretmenlerden de bahsediyordu. minghao ise sadece anlattıklarını dinliyordu.
teneffüsün sonlarına doğru uzun süren okul turu sonunda bitmiş ve minghao, junhui'ye onlarca kez teşekkür etmişti. ayrıca utangaçlığını yenip junhui ile arkadaş olmak için bir teklifte bulunmayı da unutmamıştı.
"hyung, vakit ayırdığın için minnettarım. okula geldiğimden beri geçirdiğim en eğlenceli gün, bugün oldu. teşekkür ederim!"
minghao birkaç saniye duraksadıktan sonra konuşmasına devam etti. "ve şey, bunun karşılığı olarak cumartesi bir şeyler içmek ister misin? yani eğer müsaitsen."
"rica ederim! ama bu kadar resmî olmana gerek yok, hao. ayrıca benim gibi biri ne zaman meşgul olur ki?" junhui, kendi söylediklerine gülerken minghao'nun omzuna vurmuştu.
"yani geleceksin, değil mi? teşekkür ederim, hyung! yine çok eğleneceğimizden eminim." minghao, junhui'nin hafif yumruğuna rağmen omzunu ovuşturarak konuşmuştu.
"senin espri yapma ve anlama yeteneğini geliştirdiğimizde daha da çok eğleneceğiz. o zaman, sonra görüşürüz!"
junhui cümlesini bitirdiğinde ders zili çalmıştı ve sınıfına doğru giderken minghao ona seslenmişti.
"hyung, sıradaki dersim matematik!"
"harika! sorularını benden önce bay choi çözebilir."
💌
öğk kusucam
bölümü bitirebilmek için
sonunda saçmaladım aww
çok özürsizi seviyorum💕
