minghao, uyandığında saat oldukça erkendi. buluşma için şimdiden hazırlanmakta bir sakınca görmediğinden elini, yüzünü yıkayıp hemen dolabının önüne geçti. çoğu kıyafeti hâlâ kutularda olduğu için az seçeneği vardı. on dakika içinde tüm kombinasyonları düşünmüş ve içlerinden en iyi görüneni seçmişti. yanına alacağı çantayı da hazırladıktan sonra junhui'ye mesaj atmak için telefonu eline aldı.
minghao:
günaydın, hyung!
şey, acaba biraz erken gelsem
sorun olmaz
değil mi?junhui:
yok hayır
ama yalnızca ikimiz
olmayacağız gibi
kız arkadaşım da bendeminghao:
yani gelmeyeyim mi?
hani atmosfer bozulmasın falan
rahatsız olmayınjunhui:
hao, saçmalama!!
öyle bir atmosfer yok şu an
olsa gelme derdim :)
neyse, gel hadi
hem sizi tanıştırmış olurumminghao, junhui’den gelen mesajla çantasını ve anahtarlarını alıp evden çıktı. otobüs durağına yürüdüğü sırada aklında junhui’nin kız arkadaşı vardı. acaba nasıl biriydi? junhui kadar sevimli biri olduğunu düşünüyordu. bu sırada bineceği otobüs gelmişti. yaklaşık yarım saat süren yolculuğun ardından minghao sonunda junhui’nin evine varmıştı.
zile bastıktan sadece birkaç saniye sonra kapıyı bir kız açtı. minghao’ya tuhaf gelen bir tavırla onu karşıladı.
"selam, tatlım. içeri geç. junhui dışarı çıkmıştı. az sonra gelir."
minghao başıyla onaylayıp junhui’nin kız arkadaşı olduğunu düşündüğü kişinin işaret ettiği yere doğru ilerledi ve rahat görünen bir yere oturdu. çantasını çıkarıp önüne aldıktan sonra etrafı incelemeye başladı. karşısındaki kızın konuşmasıyla bakışlarını ona çevirdi.
"sen minghao olmalısın. junhui senden bahsetti. eminim sana da benden bahsetmiştir. ben mina, junhui'nin biricik kız arkadaşı."
"evet, bahsetmişti. tanıştığımıza memnun oldum!" mina’nın oldukça ciddi ifadesine rağmen minghao gülümseyerek konuşmuştu.
"benim memnuniyetimi senin davranışların belirleyecek, tatlım. sakın ona karşı fazla ilgili olma. sonuçta o senin yalnızca derslerine yardım edecek. aklından başka şeyler geçirme."
"efendim? ne demek istiyorsun? junhui hyungun derslerde bana yardımcı olması arkadaş olmamızı neden engellesin ki?"
"arkadaş, eminim öyledir. ne yapmaya çalıştığını çoktan anladım, bebeğim. üzgünüm."
"anlayamıyorum, ne yapıyormuşum?" minghao, yolda tahmin ettiğinden tamamen farklı bir kızla karşılaşmıştı. aklında kurduğu hiçbir senaryo ile ilgisi yoktu şu an konuştuklarının. anlam veremediği bir şey hakkında suçlanıyordu.
"aptal. bilmiyormuş gibi davranma. junhui, biseksüel ve sen de onunla dalga geçmek için yaklaşan tiplerden birisin işte. ama bu sefer izin vermeyeceğim. junhui’nin gerçekten sevdiği tek kişi benim."
bu sırada kapıdan gelen anahtar sesi ile mina sinirli bir şekilde oraya yöneldi ve minghao da şaşkın bakışlarıyla onu izledi. gelen kişi junhui’ydi.
"hoş geldin, sevgilim." mina önce alaycı bir ifadeyle minghao’ya baktı ve sonra junhui’ye küçük bir öpücük verdi. "sen yokken minghao geldi. biz de biraz sohbet ettik." şirin görünmek için kıkırdayarak konuşuyordu.
"güzel. ben de eksik olan şeyleri aldım." elindekileri mutfağa bırakmadan önce kafasını minghao’nun olduğu odaya doğru uzatıp kocaman gülümsemesiyle ona selam verdi. "selam, hao! seni karşılayamadım, kusura bakma. birazdan geliyorum."
minghao aceleyle ayağa kalkıp junhui’nin yanına gitti. "hyung, benim gitmem gerekiyor. şey, annemle ilgili de. evet, annem! aklımdan tamamen çıkmış. daha sonra görüşelim. hoşça kal, hyung! hoşça kal, mina-ssi!" yüksek sesle, hızlı ve kekeleyerek konuşmuştu minghao. fazla yalan söylemediği için pek başarılı olamamıştı.
konuşması bittiği anda el sallayarak evden çıktı ve koşarak otobüs durağına gitti. fazla beklemesine gerek kalmadan otobüs gelmişti. bindiğinde ise bir şeyin eksik olduğunu hissetti. çantası.
💌
çok özür dilerim!!
uygulamayı silmiştim
bu yüzden de yeni bölüm yazamamış oldum
ayrıca kurguyu da unutmuşum
o yüzden bölüm saçma olmuş olabilir
üzgünümsizi seviyorum! 💕