-19- Yüreğimde Yangın, Dışarıda Yağmur var.

1K 67 10
                                    

Gerçekten ne dediğimi bilmeyen bir aptaldım. Gerçekten kendimi kontrol edemeyen dengesizin tekiydim ben. Bazen sevdiğim için çok azgın olabiliyorum, fakat karşımdaki insanın da ne düşündüğünü ihmal ediyorum her zaman.

Jimin ile ürkekçe bulduk kendimizi duşa kabinin içinde. Biraz genişti. Zaten mini minnacık bir şeydi benim civcivim. Sığmamız kolay olmuştu.

Suyu açtığım gibi bana tuhaf tuhaf bakmaya başladı. Suyu ilk kendi üzerime tuttum diye miydi? Yoksa hala mı utanıyordu ki benden o güzel civcivim.

Suyu ayarladım ve aniden saçlarımıza düşmeye başladı akan su. Etraf buhar olmuştu ama bu rahatsız etmiyordu. Çünkü ikimiz de sıcak suda yıkanmayı seviyorduk.

Şampuanı elime aldım ve saçlarında köpürttüm. Ben her elimi saçlarına daldırdığımda gözleri doluyordu. Yoksa dün gece fazla mı gitmiştim üzerine?

"Jimin, iyi misin?"

Başını salladı. Fakat o gerçekten iyi değildi.

Ağlıyordu.

Saçlarını yıkamama izin vermişe benziyordu. Gözleri sadece kollarımı izliyordu.

Saçlarını köpükleyip duruladıktan sonra vücudunu kendinin yıkamasına izin verdim. Çünkü daha fazla vakit kazanalım diyeydi.

Ben saçlarımı yıkamayı bitirir bitirmez kabinden çıktı. Havluya sarındı ve akan göz yaşlarıyla bana bakmaya başladı.

Suyu kapattım ve gözlerinin içine bakakaldım. Bir şeyler söylemeye hazır gibiydi. O yüzden sessiz kaldım.

"Ben gidiyorum, görüşürüz yarın."

"Ne! Nereye gidiyorsun? Haberim olmadan hiç bir yere gidemezsin!"

"Sen de bana bağırmamalısın! Jungkook ufak bir işim var, geleceğim gene."

'Gitme, kal.' diyemeden çıktı odadan. Üstünü giyip öylece gitti. Banyoda donuk bir şekilde kapattığı kapıya bakakaldım. Bir umut açılır diye bekledim, gelmedi.

Duşta işim bittikten sonra onu bulmaya koyuldum. Ama ufak bir şey konuşmam lazımdı onunla. Kendi kendime salakça konuşmaya başladım ve başka bir karar aldım.

Jimin'in benden gizlediği o şeyi sormaya koyuldum. Fakat bunu ev arkadaşı Hoseok'dan isteyecektim.

Evin kapısına geldiğimde kapıyı çaldım fakat açan olmadı. Kapıya bir kaç kez vurdum fakat kimsecikler yoktu. Tam gidecektim ki arkamdan bir ses duydum.

"Hoşgeldin Jungkook! Bahçedeki çiçeklerle ilgileniyordum kusura bakma. Anlaşılan Jimin'i arıyorsun. Onun senle olduğunu sanıyordum."

Ağzımı büzdüm ve konuşmaya devam ettim.

"Küçük bir işi varmış onu halledip gelecekmiş. Ayrıca seninle bir şey konuşabilir miyiz?"

"P-pekala. Bugün yağmur bekleniyor. Islanmadan içeri girersek iyi olacak.

İçeri girdiğimizde bir terlik gördüm kapıda. Minicikti. Yani bana göre öyleydi.

Koltuğa oturduğumuzda Hoseok'un tedirgin olduğunu gözlemledim. Herhalde kötü bir şey oldu sanıyor, Jimin'e.

Ben de o kötü şeyi öğrenmeye geldim.

"Ah Jeon kahve içer miydin? Hemen getiririm."

Kahve içip rahatlamak istiyordum. Sarhoş gibiydim. Nefesim bile bir tuhaftı bana göre.

"Olur."

Hoseok hızlıca içeri gitti. Kahveleri alıp geldi. Gerçekten misafirseverdi. Acaba benim civcivim de böyle mi olacaktı?

Yavaştan konuya girmek istedim. Birden girmiş olabilirdim.

"Bak Hoseok, Jimin'in unutamadığı birisi falan mı var? Yoksa başına kötü bir şey mi geldi?"

Hoseok biliyor gibiydi. Fakat bunu söylemenin doğru olmadığını söyledi.

"Bence bunu söylemek ayıp olurdu. İnsanların özel hayatlarına girmenin güzel bir şey olmadığını bilirim. Çünkü bunu denedim ve boynum bükük yürüdüm."

Hoseok ile gerçekten dost olmak istiyordum. Dert ortağı? O çok zeki birisiydi.

Onunla konuşmak için bekledim. Fakat konuyu gereksiz yerlere çekti. Dediklerinden anlamıyordum. 3 saat boyunca evde gereksiz vakitler geçirdik.

"Ben gitsem iyi olacak, hem Jimin'i merak ediyorum."

"Ben de. Lütfen onu kazasız belasız getir."

"Ona hiç bir şey olmayacak söz veriyorum."

Evden çıktım ve onu aramak için döndüm dolaştım. Fakat hiç bir yerde bulamadım.

Yorgunluktan bitkin düşmüştüm. Halim acınasıydı. Çalıların ortasına attım kendimi. Bulutlu havada ona bakıyordum.

Yıldızlarla konuşuyordum. Ya o da oradaysa?

Birden yağmur bastırdı. Olmayan şemsiyem vardı. Kendimi üzerimdeki saçma palto ile koruyordum. Çünkü yağmur altında soğuktan ölecek gibiydim.

Gezinmeye başladım. Yer yer aradım onu. En sonunda buldum sonunda civcivimi.

Biraz daha iyi gibiydi. Eski bir kitapçıdan çıkmış, dandik bir şemsiyeyle kaldırım kenarında oturuyordu.

Kitaba uzaktan baktım. Ve kapak fotoğrafı bana tanıdık geldi. Acaba bu kitabı okurken mi görmüştü beni?

Ve onun yanında gittim. Fakat şemsiyenin içine bile giremedim.

Çünkü benim içimdeki o yangını bile söndüremeyecek o yağmurdan korkmuyordum. Çünkü onu izlemeyi daha çok seviyordum.

Beni fark etti. Ve hemen dilim ile dudaklarımı yaladım.

"Seni almaya geldim. Bir yere gidiyoruz."

- - -

Sizleri göremeyelim 2 ay olmuş. Gerçekten çok özledim 😭😭 Ve 811 olmuşuz size aşığım. Reeldeki işlerim yüzünden giremiyordum. Şimdi ise hikayeyi yazacağım. Sizleri seviyorum ve birdahakine geç dönmeyeceğim. Saranghee 💕💕

Dangerous Boy | Jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin