Saat 8 civarıydı ve Min Yoongi, dairesinin zilinin çalınmasıyla uyanmıştı o sabah. Yavaş adımlarıyla kapıyı araladığında karşısında kısa boylu ve yaşlı bir kadın, elinde kırmızı bir zarfla karşısında duruyordu Min Yoongi'nin. Min Yoongi, kim olduğunu bilmediği bir edayla kadına baktığında, yaşlı kadın konuştu. "Min Yoongi?" Min Yoongi merakla onaylar şekilde başını salladığında, yaşlı kadın küçük bir gülümsemeyle elindeki zarfı Min Yoongi'ye uzattı. "Min Yoongi, bu zarf senin yarışma davetiyen."
Burada neler döndüğünü o vakit anlamamıştı Min Yoongi. Sabahın bu saatinde kapısının diğer ardında kendisine zarf uzatan bu yaşlı kadına şaşkınlıkla baktığında, kadın Min Yoongi'nin bu şaşkın hâline gülmüştü ve neden şu an bu halde olduklarına dair küçük bir açıklama yapmıştı.
Min Yoongi'nin annesi hayatına gözlerini yummadan evvelinde, piyano ve keman yarışmalarını düzenleyen bu kadınla dört yıl sonrasına dair bir anlaşma yapmıştı.
Yaşlı kadın, Min Yoongi'nin annesine ulaşamayınca da yarışma adaylığının bulunduğu kağıtta yer alan, yarışmaya katılan kişinin ek bir ev adresinden yola çıkarak Min Yoongi'ye bu sabah ulaşabilmişti. "Ben de bu davetiyeyi sahibine vermek amacıyla buraya geldim. Tebrik ederim Min Yoongi, 2 hafta sonrasındaki yarışmamızda siz de bir yarışmacı olarak seçildiniz."Min Yoongi her ne kadar şaşkınlıktan da olsa, hafif bir tebessüm ettikten sonra yaşlı kadına teşekkür ederek uzattığı bu kırmızı zarfı almıştı. Kapı kapandıktan sonra ise, sarı kamelya'sına bu haberi vermek için ve şaşkınlığının azalmasını istediğinden dolayı, o vakit O'nun yanına gitmenin en doğru seçenek olduğunu düşündü. Aceleyle kapatmış olduğu kapısını tekrardan açtıktan sonra, Park Jimin'in oldukça küçük ve bir o kadar da sarı rengiyle bezenmiş evine adımlarını sürmeye koyuldu.
*
Önünde bulunduğu ahşap kapı tokmağını nazikçe üçer defa vurduktan sonra bekledi. Çok geçmeden kapı aralandı ve karşısında yeni uykusundan uyanmış bir adet Park Jimin belirdi. Min Yoongi, O'nun bu hâli karşısında, küçükçe bir kıkırdamayı da eksik tutamadı. "İçeri girebilir miyim Bay Uykusundan Yeni Uyanmış Sersem Sarı Kamelya?" Park Jimin ise küçük bir tebessümünün ardından utanarak başını eğdi ve ahşap kapıyı daha da araladı. "Bu ev çoktan sizindir, Bay Beyaz Kamelya."
Önde Park Jimin, arkasında da O'nu takip eden bir Min Yoongi, ikisi birlikte Park Jimin'in odasına adımladıktan sonra Min Yoongi olduğu yerde duraksadı. "Aslında buraya gelmemin başka bir nedeni var." Park Jimin, bu söz üzerine duraksadı ve yavaşça yönünü Min Yoongi'ye döndü. Min Yoongi elindeki kırmızı zarfı Park Jimin'e uzattı. "Bu zarfı az önce evime gelen yaşlı bir kadın verdi bana, annemin eskiden yarışmalar hakkında anlaşma yaptığı kadın. O zamanlar da, bugün için adaylığım hakkında bir anlaşma yapmış ve bu zarfta da yarışmacı olarak seçilmiş olduğum yazıyor sanırım. Henüz içini açamadım, birlikte bakarız diye düşünmüştüm."
Park Jimin, kamelya'sının söylediği sözcüklerini hiçbir şey söylemeden, sessizce dinlemekle meşguldü. "Ve bu yarışmada, yanımda bir partnerimi de getirmem gerekecek." Park Jimin, duyduğuyla tek kaşını kaldırdı ve Min Yoongi'nin sözlerine devam etmesini bekledi. "Yani anladığım kadarıyla yarışma iki hafta sonra. Ayrıca bu yarışmaya, bir piyano ve bir de keman ile katılmam gerekecekmiş. Şey... ben de aslında bu nedenle, senden bir ricada bulunacaktı-" Sözlerine henüz devam edememişti Min Yoongi. Çünkü Park Jimin'in avuçları, çoktan O'nun sıcacık teniyle buluşmuştu bile.
"Elbette senin partnerin olurum Min Yoongi, böyle bir şeyi kabul etmemem mümkün müdür ki?" Min Yoongi'nin şaşırmış kamelyaları, Park Jimin'in sevgi polenleriyle bezenmişti o vakit. Kelimeleri, taç yapraklarının ardına saklanmışlardı ansızın, dökülemiyorlardı bir türlü sanki. Yüreğindeki tohumları, bu andan itibaren daha da yeşillenip büyümüşlerdi. Göğüs kafesindeki kızıl karanfiller dans ediyorlardı kendilerince, O'nların da senfonileri adımlarına yansımıştı sırf neşelerinden.
Park Jimin'in, beyaz'ının bu ifadesiz hâline karşın kocaman bir tebessüm yer edindi yüzünde. "Ee, ne duruyoruz o zaman? Çabucak Navona Meydanı'na gidip çok daha fazla pratik yapmamız gerek." Min Yoongi tereddüt eder şekilde konuştu bu defa. "İyi ama, bugün cumartesi değil ki..." Park Jimin, son duyduğu sözü önemsemeyerek Min Yoongi'nin parmaklarının arasına kendi parmak uçlarını yerleştirdi ve koşar adımlarla ahşap kapısının ardına savurdu kendilerini.
*
- 2 hafta sonra -
"Çok fazla kişi var burada. Ya heyecanlanıp yanlış bir tuşa basarsam?" Min Yoongi, kızıl sahne perdesinin aralığından bakarak büyük bir endişeyle söylemişti o an bu sözleri. Ardından bekleme kabinin ortasında, endişeyle bir ileri bir geri alelacele yürümeye başladı.
Soğukça terliyordu, sahneye çıkmayalı çokça uzun bir süre geçmişti tabii olarak.Park Jimin, beyaz'ının zayıf omuzlarından tutarak durdurdu O'nu. Ardından yeşilimtırak saç tutamlarına, parmaklarının üzerinde yükselerek, küçükçe bir buse kondurdu. Kulağına nazikçe kelimelerini fısıldadı. "Her şey güzel olacak Yoongi, sen çokça başarılı bir piyanistsin. Çalıştıklarımızı unutma yeter, ki unutacağını da sanmıyorum."
Min Yoongi'nin büyükçe olan endişesi, sarı'sının bu sözleriyle tatlıca bir endişeye dönüştü. Kendisini güvende hissetti, sarı'sı tarafından. Fazlaca daha rahat hissediyordu şimdi; Park Jimin'in böylesine iki cümlesi bile, kendisine olan güvenini arttırmaya yeterdi zaten.
Salondan alkışlar yükseldi aniden ve kırmızı perdenin diğer ardından, birinin elinde keman bulunan iki kişi girmişti içeri. Bekleme kabininde birçok piyanist ve kemanist bulunuyordu. Az sonra kabine oranın çalışanı olduğu sezilen bir adam, elindeki kağıdı yüksek sesle okuyarak girdi. "Sıra, Bay Min Yoongi ve Bay Park Jimin'de!"
Park Jimin, gülümseyebileceği kadar gülümsemiş olup beyaz'ının kahverengi gözlerine baktı en derinden. Giydiği beyaz takım elbisesinin ardındaki sağ kolunu dirseğinden bükerek Min Yoongi'ye uzattı, gülümseyişini bozmayarak. Min Yoongi de siyah takım elbisesinin kıravatını düzelterek gülümsedi ve sol koluyla, Park Jimin'in kendisine uzatmış olduğu koluna girdi. Ardından kırmızı sahne perdesini yavaşça araladılar. Şimdiyse sahnede kol kola kenetlenmiş iki kamelya ve O'nları alkışlayan kocaman bir seyirci kitlesi duruyordu.
*
Sıfır hata, havada asılı kalan notalar ve salondan yükselen büyükçe bir alkış tufanı... Park Jimin son notasını da salona sununca, elindeki kızıl kemanını ve yayını indirdi. Arkasına döndü, piyano koltuğunda oturan beyaz'ına gururla baktı. Min Yoongi kocaman gülümsedi sarı'sına. Ayağa kalktı ardından, sarı'sının omuzlarına bırakacaktı kendisini. Sımsıkı tutunarak duracaktı oracıkta, ardından salona büyükçe bir gururla selam vereceklerdi. Sonrasında da Navona Meydanı'na giderlerdi belki, kiraz ağacının altında masallar anlatırdı sarı'sına.
Yapacaktı belki bunların hepsini, sarı'sının sert sahne zeminine yığılışına şahit olmasaydı eğer. Yapacaktı yapmasına, ama sarı'sı o zeminde hareketsizce dururken yapamazdı ki. Az sonra buradan ayrılır ayrılmaz giderlerdi düşündüğü gibi kiraz ağacının oraya belki de, ama kulaklarına ulaşan ambulansın sireni ilk defa bu kadar acı vermişti Min Yoongi'ye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
navona square ❦ yoonmin
Storie breviBeyaz Kamelya ve Sarı Kamelya, notalarına birer birer dileklerini astılar Navona Meydanı'nda.