Bir iç çekiş; her şeyi beraberinde götürür bazen, hissedilmez. Bir tebessüm; büyükçe bir hazzı oluşturabilir de bazen, fark edilmez. Bir söz; yıkabilir de insanı, bilakis dünyanın en mutlusu yapabilir de, unutulmaz.
Ve birkaç saniyede aşk denilen haz büyüyebilir de derinlerde. Barınır öncesinde de, sadece doğruluğu bekler ortaya çıkmak için. Doğru zamanı, doğru yeri, doğru insanı; zira bulduğunda o vakti, kendini belli etmekten çekinmez asla.
*
Her cumartesi Min Yoongi, Navona Meydanı'na gider hale geldi artık. Cumartesileri sarı kamelya'sı, kızıl kemanıyla sevgisini konuştururdu orada çünkü. Adımlarındaki senfoniler taç yapraklarında dolaşırdı Park Jimin'in her keman yayını hareket ettirişinde.
Ama o cumartesi tüm bunlar değişti. Kiraz ağacının hemen altındaki kızıl kemanın yanına, kahverengi bir piyano eklendi. Piyanonun çokça eski olduğu her halinden belliydi. Tuşlarının üzerindeki tozcuklar, kendisini ziyaret eden sakince bir yel tarafından, altında bulunduğu kiraz ağacının yapraklarına ve yanındaki kızıl kemana savruluyorlardı. Böylece kızıl keman da onun geçmişteki kırgınlıklarını paylaşmış oldu.
Saat 19.45, günlerden cumartesi ve Navona Meydanı'nda güneş yavaş yavaş batıyorken sessizliği gökyüzüne yükselen senfoniler bozdu. Senfonilerin kaynağı bu defa tek bir kamelya değildi, ayriyeten yanına beyaz'ını da almıştı.
"Bu parçayı çalmayalı üç buçuk yıl oldu, bir hafta içinde tekrardan hatırlamam gerçekten imkansız." Min Yoongi, alt dudağını büzerek konuşuyordu. Bakışlarını parmaklarının altındaki piyano tuşlarına odaklamıştı. "Hayır hayır, elbette ki hatırlayabilirsin. Tekrardan farklı bir parça öğrenmiyorsun ki Yoongi, çaldıkça mutlaka hatırlayacaksındır." Park Jimin ise bir eline kızıl kemanını, diğer elineyse kemanının yayını tutuşturmuş vaziyette, kamelyası'na moral vermeye çalışıyordu.
Hiçbir cevap gelmeyince, bakışlarını kamelyası'ndan gökyüzüne çevirdi, çimenlerin üzerine bağdaş kurdu ve gözlerini kısarak gökyüzünü işaret etti. "Hey Yoongi, kaç saattir çalışıyoruz? Baksana, güneş batmaya başlamış bile." Min Yoongi de kamelyası'nın bu sözleri üzerine duraksadı ve ardından O da bakışlarını yukarıya, ardından saatine kaydırdı. "Sanırım dört buçuk saat olmuş." Küçükçe bir tebessüm etti ve sözlerine devam etti. "Seninleyken zamanın ne ara akıp gittiğini fark edemiyorum ki Park Jimin. Dört buçuk saattir tek yaptığım şey piyano çalamamak oldu."
Park Jimin tüm bunları duyunca küçük bir kahkahası da eksik olmadı. "Öyle söyleme, elbette ki çalabildin ve çalmaya devam da edeceksin." Ardından duraksadı ve bağdaşını çözüp piyano koltuğundan kendisine küçük tebessümüyle gözlerini diken beyaz kamelya'sının yanına yavaşça emekledi. "Hem bu kiraz ağacının altında o kadar güzel gözüküyorsun ki, sana bakmaktan doğru notaları seçmeye odaklanamadım bile Min Yoongi."
Min Yoongi'nin bakışları dondu o sıra, kahverengi göz bebekleri ansızın büyüdü, kaşları şaşkınlığın ve utancın getirdiği bir şokla yukarı yöne; ardından dudaklarının uçları iki yana kıvrıldılar. Yanakları al al oldu sarı kamelya'sının bu güzel sözcüklerinin kendisine verdiği mutluluk ve utanma hazzıyla. "Sahi, ben de bu bakışların yüzünden parmak uçlarıma doğru bir şekilde hakim olamadım sanırım Park Jimin."
Ardından bileklerinde ve parmak uçlarında bir ıslaklık hissetti Min Yoongi, bakışlarını o yöne çevirdiğinde ıslaklıklar çoğalmaya başladı. Bu ıslaklıklar parmak uçlarının dokunduğu piyano tuşlarıyla da buluşmaya başlamıştı yavaşça. Yağmur yağıyordu. Kışın davetsiz misafirleri olan bu soğuk yağmurlar, kendilerini belli etmeye başlıyorlardı artık.
İki kamelya'nın da taç yapraklarını gelişi güzel suluyordu yağmur damlaları. Sessiz ortamı bu sefer kış yağmurunun, kamelyaların taç yapraklarıyla bir olup buluşmasının getirdiği sesler bozdu. Beyaz kamelya, oturduğu piyano koltuğundan doğrulup sarı'sının karşısında, onun gibi emekler vaziyette durdu. "Bu kadar çalışma bu haftalık yeter mi dersin Park Jimin?" Avuç içlerini sarı'sının ıslanmış yanaklarına yerleştiriverdi ardından.
"Haftaya görüşmek üzere güzeller güzeli kamelya'm, bu süre zarfında avuçlarımdaki tohumlarımıza iyi bakacağım mutlaka. Endişen olmasın." Yanağındaki ıslanmış olan bilekten nazikçe tuttu ve kendi avucunu, beyaz'ının sıcacık avucuyla kenetledi Park Jimin. "Endişem olmaz ki benim sana Park Jimin. Sen ve güzel kemanın bizim yanımızda oldukça, biz hep güvendeyiz." Bunu söylerken arkasındaki kahverengi piyanosunu işaret etti Min Yoongi. "Parmak uçlarımla olabildiğince besliyorum ben onları zira kamelya'm, tasan kalmasın."
Min Yoongi, Navona Meydanı'ndan ayrılır ayrılmaz Park Jimin küçük bir saman kağıt ve bir kalem çıkardı cebinden. Birkaç dakika sonra yazısının bittiğinden emin olduğunda saman kağıdı, Min Yoongi'nin kahverengi piyanosunun üzerine yerleştirdi.
Ertesi gün Min Yoongi, pratik yapmak için kiraz ağaçlarının altındaki piyanosunu ziyaret ettiğinde, sarı kamelya'sının bırakmış olduğu ıslanmış olan saman kağıttaki yazılı notu gördü ve avuçlarının arasına yerleştirdi.
"Beyaz Kamelya dedim sana, çünkü kamelya çiçeği zarâfeti ve sonsuz sevgiyi temsil edermiş. Zarâfetsin sen, en güzel kamelyalarla bezenmiş bir sevgisin sen benim için. Ne zaman sıkılsam neşeleniyorum, ne zaman kötü hissetsem kötülüğün her bir dikeni yavaşça ruhumdan arınıyor, sebebi sensin. Zarâfetin temsilcisi olduğunu en güzel şekilde hislerinden anlayabiliyorum. Hislerinde de beyaz kamelyalar barınıyor çünkü; kendileri ne de hoş gözüküyor, ne kadar da yakışmışlar sana...
Bazen kendiliğimden düşünürken farkına varıyorum, ne kadar da beni temsil ediyorsun sen. Sevgi denilen büyü kendini belli etmez kolay kolay etrafta; bilakis seninle birlikteysem eğer, kamelyalarımız takınıyor sarılıklarını ve beyazlıklarını, fark edilmesi de kolaylaşıyor böylece. Zihnimiz bir, düşüncelerimiz bir ve en güzeli hislerimiz bir.
Her vakit birlikte ayaklanmaya çalıştık ve yeniden başlamaya, yeni kararlar almaya devam ettik, ediyoruz. Seninleyken imkansız diye bir şey var mı ki? Başlayalım diyorum her seferinde, yeniden başlayalım ki daha da tecrübelenelim, bunu birlikte başaralım istiyorum. Hedeflerim seninle güzelleşiyor, senin varlığın hedeflerime güvenimi artırıyor çünkü ve o vakit yeniden umutlanıyorum işte.
Benim gibi kolay kolay sevgiyi hissedemeyen biri için sen, sevgisin. Sonsuz sevgi: Kamelya'sın. Az diyorum kendime, az bu hissettiklerin; dahası da var O'nda, dahası O'nda saklı ve hiçbir yere ayrılmaz. Çünkü kamelya sonsuz sevgidir diyorum ya, sonsuzluk tükenir mi hiç Min Yoongi?"
Min Yoongi'nin tutmuş olduğu samandan not, istemeden de olsa birkaç damla daha ıslanmıştı o vakit. Kağıdın arka kısmını çevirdi ve küçük bir not da O bıraktı sarı'sına. "Hayatın devamlılığına ihanet eder gibi dondurdum hayatı. Yerinde sayan, sende asılı kalan ruhumu yaşatma çabası içerisindeyim Park Jimin."
Kağıdı bu defa, piyanosunun yanındaki kırmızı kemanın üstüne bıraktı Min Yoongi ve pratiğini daha sonra da yapabileceğine kanaat getirdi kendince. Lâkin oradan ayrılırken, sarı'sının da orada olduğunu fark edemeden ayrılmıştı.
Park Jimin, beyaz'ının meydanı tamamen terk ettiğini görünce kiraz ağacının olduğu yöne doğru adımlarını sürdü sakince. Ardından dün bıraktığı kağıdın Min Yoongi tarafından birkaç damla ıslak olduğunu fark etti ve kağıdın üstünde beyaz'ının kendisine yazmış olduğu notu okuyacaktı. Ama Park Jimin'in parmak uçları, saman bir kağıt parçasını tutacak kadar dahi güçlü değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
navona square ❦ yoonmin
Storie breviBeyaz Kamelya ve Sarı Kamelya, notalarına birer birer dileklerini astılar Navona Meydanı'nda.