3 Temmuz 1918 saat 9 buçuk,10 gibi Çengelköyde'ki Veliaht Vahdettin'in konağına Talat Paşa ve Enver Paşa geldiler. Bu vefatı Harbiye Nazırı ve Başbakan sıfatıyla Veliaht Vahdettin Efendi'ye tebliğ etmek ve taht için görüşmek istediler. Mehmed Vahdettin Efendi ise şu şekilde cevap verdi;
"Abimin naaşı yerde yatıyorken ve daha gömülmemişken tahta onun yerine geçmek konuşulmaz" dedi.
4 Temmuz 1918 Perşembe günü bir saltanat kayığıyla Mecidiye Kasrı'ndan yukarıya doğru çıktı. Saat 11'i çeyrek geçe Topkapı Sarayı Babüssaade Kapısı önünde taht kuruldu ve biat töreni gerçekleştirildi.
İngiliz uçakları İstanbul'u bombalarken bir grup "Yalaka", "Mağrur olma Padişahım senden büyük Allah var" diye bağırınca, Sultan Vahdettin bunu duyar "Kes sesini" diye cevap verir ve abisinin tabutunun konulduğu musalla taşını göstererek "Musalla taşı ve taht arasında 50 metre var ne mağruriyeti! Biz Sultan Süleyman Han gibi bir padişahmıyız ki mağrur olalım" diyor.
Tahta oturduğunda ise;
"Korkmuş bir hâldeyim, kendimi bu makama hazırlamadım, ben böyle bir hayat istemedim. Ben saltanatın kuş tüyü minderleri üzerine oturmuyorum, ben bu milletin ateşli külü üzerine oturdum. Bana dua edin. Allah bana yardım etsin" demiştir.Tahtta bulunduğu sürede ise abisi Sultan Abdülhamid Han'ın siyasi çizgisinden gitmeyi hedefleyen Vahdettin Han'ın siyasette izlediği yolu kızı Sabiha Sultan şöyle anlatır;
"...Mesela İttihatçıları beğenmezdi...
Bu anlaşmazlık neden ileri geliyordu?Babam 40 yıl imparatorluğu idare eden abisi Sultan Abdülhamid'in "İngiliz dostu, Fransız yakınlığı" politikasını benimsemişti. Esasen çözülmüş, zayıflamış olan imparatorluğu toparlamak, dağılmaktan kurtarmak için amcam Abdülhamid kendi tabiri ile;"Ali'nin külahını Veli'ye, Veli'nin külahını Ali'ye giydirmekten 30 yıldır canım çıktı. Öyle kurtardık. Adamlar kimseye danışmadan, hatta kendi aralarında bile istişare etmeden sanki yağma varmışta geç kalmışlar gibi Balkan Harbi'ne ve ardından I.Cihan Harbi'ne ve ilk defa Alman dostluğuna kapılarak maceralara atıldılar ve bu hale getirdiler! Yazık değil mi?" derdi.
İşte babamda bu siyasetin devamlı taraftarı idi. Ve yazık ki tahta çıktığı zaman iş işten geçmişti... İç siyasette harp sonrası huzur en çok düşündüğü husustu. Dış politikada ise ancak İngilizlerle iyi münasebet kurarak harbin ağır kayıplarını telafi edebileceğini düşünüyordu.
Bunların çok kısa zamanda olamayacağını çok iyi biliyordu..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İFTİRALARLA BOĞUŞAN SULTAN: VAHDETTİN HAN
Non-FictionBu zamana kadar kendisine her türlü yakıştırma yapıldı. Belkide Osmanlıda en kötülenen padişah Abdülhamid Han'la birlikte oydu.Osmanlı'nın son padişahı Vahdettin Han'ı yakından tanıtacağız.