Dershaneden tanıştığım Ramazan adında çok samimi bir arkadaşım vardı. Ramazan, bana birgün, “Bizim köye gidelim. Sana köyü gezdireyim Hem de ailemle tanışırsın.“ derdi. Ben de, “Tamam. Müsait bir zamanda evden izin alır gideriz.“ demiştim. Neyse, ÖSS sınavına yirmi gün kala, yorgunluğumuzu atmak için kendi kendimize tatile girmeye, gezip eğlenmeye karar vermiştik. Ramazan, “Fırsat, bu fırsat,“ dedi. “Git babana durumu anlat...“. Ben de durumu babama açıkladım. “Arkadaşımın köyüne gitmek için bana izin verir misin?“ dedim. O da, “Tamam, üç-dört gün birlikte gezebilirsin.“ dedi. Ramazan’ı buldum ve köylerine gittik. İşte, ailesiyle tanıştık. Çay filan içtik derken; Ramazan, “Gel dışarı çıkalım.“ dedi. Biraz gezdikten sonra tekrar eve döndük. Ramazan’ın ailesi biraz zengindi. Bahçelerinde iki tane ev vardı. Evin birisi eski, diğeri yeni, yani oturdukları evdi. Ramazan, “Gel eski eve girelim, Eski eşyalara bakalım.“ dedi. Neyse, girdik eve. Eski gaz lambalarına, çakmaklara, tüfeklere baktık. Girdiğimiz odada eski kırmızı koltuklar, eski bir vitrin, dolaplar sandıklar vardı. Bir kaç eşyaya da baktıktan sonra, sandıklara geldi sıra. Ramazan ve ben, ayrı birer sandık aldık. Açtık sandıkları... İkimizinkinden de kitaplar çıktı. Kitapları karıştırırken içlerinden bir kitap gözüme çarptı. Kitabı elime aldım zor çıkardım sandıktan. Adeta dökülüyordu. Kitabın kalınlığı 30-40 cm vardı. Yeşil ciltli ve başlığı “GİZLİ İLİMLER“ adlı bir kitaptı. Kitabı aldım ve koltuğa oturdum. Karıştırmaya başladım. Kitabın içeriği cinler, ruhlar, dualar vb. korkutucu kavramlar. Kitabı okurken başım ağrımaya başladı. “Ramazan, bana bir hap bul, dayanamayacağım.“ dedim. Neyse, kitabı okuyorum... Hem korkutuyor, hemde heyecan veriyor. Bu arada Ramazan da başka şeylerle uğraşıyor. Kitap, cin çağırmadan ruh çağırmadan filan bahsediyordu. Bir saat kadar kurcaladım kitabı. Son sayfasına baktığımda, korkudan ölecektim. Ne mi yazıyordu? “Bu kitabı okurken başınız ağrıyabilir...“ yazıyordu. Bir titreme geldi bana. Geriye yaslandım. Kulaklarıma uğuldama geldi. Ramazan’a gösterdim kitabı. O da inceledi. “Başınız ağrıyabilir.“ yazısını ona da gösterdim. Hayret etti. Kitapta yazanlardan, “Ruh çağırmayı yapalım.“ dedi. Ertesi gün, şehre dönüp yapacaktık. Akşam oldu, yatma vakti geldi. Üzerimdeki yorgunluk gitmemişti. Ben, uyuyamadım. Korkuyordum. Ramazan, uyumuştu. Onu kaldırdım. “Ben uyuyum, sonra sen uyu.“ dedim. Işığı filan yaktırıp başımda beklettim. Ben uyuduktan sonra o da uyumuş. Sabah olunca şehre döndük. Bizim evde kitabı açtık, tekrar inceledik. Kitapta yazan “Ruh çağırma“yı yapacaktık. Ramazan, “Yalnız ikimiz olmaz. Bir kaç kişiye de söyleyelim.“ dedi. Bir arkadışımıza daha söyledik. Kitabı açtık. Ruh çağırmayla ilgili gerekli eşyaları temin ettik. Eşyalar ise; yemek tepsisi büyüklüğünde cam parçası ve iki adet metal kapaktı. Karanlık bir odada cam parçasının üzerine kapakları koyduktan sonra iki kişi parmağını koyacak diğer kişi kitaptaki duayı okuyacaktı. Kitap; yapılacakların aklı bilinci yerinde, korkusu olmayanların yapmasını söylüyordu. Gelecek ruhun söylediklerimizi veya soracaklarımızı yapacağını, daha sonra itaat etmeyip bizi korkutacağı söyleniyordu. Örnek olarak da; “Mesela, gece yolda gidiyorsunuz. Bir adam gördünüz. Adama doğru yaklaştığınızı farz edin. O, adam değil aslında ruhtur. O da sizi korkutacaktır.“ diyordu. Yani en sonunda kafayı bozdurur, diye yazıyordu. Onun için çok tereddütteydik. Neyse, arkadaşlar, “Yapalım.“ dedi. Akşam, bizim evde toplandık. Işıkları kapattık. Eğer ruh gelirse, ya üniversiteyi kazanacak mıydık yada ÖSS soruları ne diye soracaktık. Cam parçasını yere koyduk. Kapakları da koyduk. Ramazan ve ben de parmaklarımızı kapaklara koyduk. Öbür arkadaşımız da kitaptaki duayı okumaya başladı. Korkudan terlemeye başladık. Öbür arkadaşımız kekeleyerek konuşmaya başladı. Yapamadık. Korkuyu yensek yapacaktık. Bir de karşımıza ne çıkacak, onu da bilemiyorduk. Başaramadık. Ertesi gün, kitabı Ramazan’a verdik, “Git, götür.“ diye. “Ben, götüremem; sizde gelin.“ dedi. Biz de, “Gelemeyiz, sen götür.“ dedik. Sonra, Ramazan Köye gitti. Annesinin anlattığına göre, Ramazan, eve gelmiş ve eski eve çıkmış. Uzun bir süre gelmeyince o da meraklanmış, gidip bir bakayım demiş. Sonra gitmiş. Bizim Ramazan, odanın ortasında kitap önünde diz çökmüş ve gözleri kapalı bir şekilde duruyormuş. Annesi, “Ramazan!“ diye seslenmiş. Hiç ses çıkmamış. Bir kaç dakika sonra, annesi Ramazan’ın aklını yitirdiğini anlamış. Evet Ramazan, aklını yitirmişti. Bu basit bir şey değil; koca bir insan telef olmuştu. O günden sonra benimde uykularım bozuldu. 5-6 ay uyuyamadım. ÖSS yi de kazanamadım. Ara sıra Ramazan’ın yanına gidiyordum. Derdinin devasını kimse bulamamıştı. Sizlere tavsiyem; birgün, olurda “Gizli İlimler“ adı altında bir kitap görürseniz yanına bile yaklaşmayın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORKU HİKAYELERİ
HorrorTÜYLER ÜRPERTİCİ BİR KİTAP OKUMANIZI ÖNERİRİM😁😁 GERÇEKTE YAŞANMIŞ BİR OLAY