Kapı komşumuz Hüsnü bey amca anlatırdı... Urfa’da ki köylerinde bir zamanlar çok garip olaylar olmuş. Hala bu ürkütücü olayların devam edipetmediğini bilmediğini ama yine de emin olmadığını söylerdi bize. Çünkü köyüyle tüm ilişkisini koparmıştı. Aklımda kaldığı kadarıyla bu
olanları sizinle paylaşmak istiyorum. Köylerinin adı “Karakeçi“, nam-ı diğer “Cinli Köy“. Çevre kasaba ve köylerin insanları, cinlerin musallat
olduğu bu köyden ve orada yaşayan köylülerden olabildiğince uzak durmaya çalışırmış. 1900’lü yıllarda Karakeçi’nin çok dindar birisi olan
çobanı İbrahim bir gün sürüyü salmış otlağa ve de oturmuş bir ağacın altına. Rehavet basmış ve de uyuya kalmış. Esen hafif rüzgar onun
suratını yalayıp geçmiş, o esnada birkaç hınzır kıkırdama duymuş. Hemen gözlerini açmış. Gördüğü şey çevresinde toplanmış ve başında
bekleyen, ona sinirli sinirli bakan ve bağırıp çağırarak ağıza alınmayacak küfürler savuran koyun sürüsü olmuş. Hızla ayağa fırlayarak köye
doğru koşmuş. Bir yandan da omzunun üstünden arkasına bakıyormuş, korkudan tir tir titreyerek. Kan-ter içinde evine varmış ve ev ahalisine
soluk soluğa olanları anlatmış. Tabii ki kimse ona inanmamış. Gerçi o zamanlar “Gul Yaban“i rivayetleri çok yaygınmış ama yine de İbrahim’in
anlattıklarını çok saçma bulmuşlar. Hatta onun delirdiğini sanmışlar. Olay bir süre sonra unutulmuş. Çoban, Hüsnü bey amcanın dedesiymiş.
İbrahim, bir daha o otlağa gidememiş ve artık hiçbir koyuna bakamıyormuş. Bir gece, tuvaleti geldiği için evden çıkmış ve ertesi sabah boynu
180 derece dönmüş ve de gözleri çıkartılmış bir vaziyette, yerde yatarken bulunmuş. Bir kaç köpek, çobanın bomboş olan göz oyuklarını
yalıyormuş ve de kalan et parçalarını kemiriyormuş. Tabiatı ile herkes onu köpeklerin parçaladığını düşünmüş. Çobanın oğlu Hüseyin, bir kaç
yıl sonra evde yalnız kaldığı bir zaman, namaz kılmaya karar vermiş. 2. rekatının ortasında, ev hafiften sallanmaya başlamış. Adam, yine de
devam etmiş namaz kılmaya. Bu sırada evde başka birşeylerin varlığını sezmiş. Onu ziyarete gelenlerin, etten kemikten olmadıklarını hissetmiş
ve de onları göremediği için de korkusu ikiye katlanmış. Dualara devam etmiş, belki bu ifritler, iblisler gider diye; ama her ne kadar Allah’a
sığındıysa da varlıklar gitmemeye kararlıymışlar. Secdeye vardığı anda üstüne ağır bir şey atlamış ve de sırtına binmiş. Hüseyin, durmadan
Kelime-i Şehadet getirmiş ve her Allah dediğinde, üstündeki şey daha da bir bastırıyormuş. Adam, yüzü tamamen seccadeye yapışmış bir halde
dualar okuyormuş. Kendi arkasından gelen bazı koşuşturma ve de kağıt yırtılması sesleri duymuş. Ayağa kalmak istediyse de yapamamış,
yerinde doğrulamıyormuş bile. Artık o kadar ağlamasının ve yalvarlarının ardından sırtına çok sert bir tekme yemiş ve onların gittiğini
hissetmiş. Bu olayı, akşam üzeri ailesine anlattığı zaman herkes ona inanmış, çünkü bir iki dakika önce her zaman evlerinin duvarına asılı ılan
Kuran-ı Kerim’i paramparça bir halde dışarıdaki tuvalette bulmuşlar. Bütün köye ve de çevre köylere bu olay yayılmış ve köy bundan sonra
“Cinli Köy“ diye anılmış. Ama bu tip olaylar artık olmuyormuş. Hüseyin’de bu hadiseden sonra bir daha ağzına “Allah“ lafını almamış. 10 sene
sonra, Hüsnü bey amca 6 yaşındayken, babası Hüseyin yatağında ölü bulunmuş. Gözleri korkudan faltaşı gibi açılmış ve de vücudu kaskatı
kesilmiş. Köyün imamı gelmiş cesede bakmaya ve dualar okuyup üfledikten sonra, adamın ölmeden önce felç geçirdiğini ve de bütün ayak
parmaklarının kırıldığını farketmiş. Ondan sonra bütün eve ve de ev halkına okuyup üflemiş ve de gitmiş. Hüseyin’in nasıl öldüğü
anlaşılamamış, zira o gece yanında kimse yokmuş. Yalnız, Hüsnü bey amca, o gece babasının odasından bazı homurtu ve mırıldanmalar
geldiğini duymuş ama önemsememiş. Hüsnü bey amca büyüdükten sonra Ankara’ya taşınmış, evlenip çocuk çoluğa karışmış. Dindar ve çok iyi
bir insandı, hepimiz onu çok severdik. Bazı tuhaf hareketleri oluyordu ara sıra ama hiç gözümüze batmıyordu. Hüsnü bey amcayı geçen
baharda gömdük. Ölmeden önceki gece tuvalete kalkmış ve ertesi sabah, yan daireden gelen çığlıklar ile uyandık. Onu salonun ortasında elleri
kolları arkasına bağlı bulduk. Allah rahmet eylesin.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORKU HİKAYELERİ
TerrorTÜYLER ÜRPERTİCİ BİR KİTAP OKUMANIZI ÖNERİRİM😁😁 GERÇEKTE YAŞANMIŞ BİR OLAY