take me home,beni eve götür.
☽
Gece yarısını çoktan geçmişti.
Karanlığın el verdiği kadarıyla kanayan dizime bakmaya çalıştım. Sokak lambasının altındaki kaldırımda oturmuş, fiziksel acının beni ele geçirmesine izin vermiştim.
Az ilerideki yolun kenarında ağaca çarparak kaza yaptığım bisikletim öylece yatıyor, etrafa dağılmış kır çiçekleri sanki mezarının üzerine yağmış merhameti anımsatıyordu.
Alnıma taktığım kırmızı bandanayı tek seferde çıkartıp, yaralanan ve acısı bir nebze olsun dinmeyen dizime sıkıca bağladım. Terk edilmiş sokakta yapayalnızdım. Bu çocukça ama korkuyordum.
Zorlada olsa ayağa kalkmayı başarıp yerde boylu boyunca yatan bisikletime doğru gittim ve onu yerden kaldırarak, bir hurdaya dönmesini umursamadan yanımda sürmeye başladım.
Bisikletimle dolaşmayı seviyordum. Hayattan tamamen kopmuş olmuyorsunuz, ama tamamen içinde de olmuyorsunuz. Bu en güzel çelişkiydi benim için.
Karanlık ve ıssız sokak damgasını yemiş o sokaktan çıkarak daha aydınlık olan caddede yürümeye koyuldum ve az ilerideki eczaneni görmemle oraya doğru ilerlemeye başladım.
Genelde yara almazdım. Bu tuhaf ama bedenimde küçük bir hasar bile hiç olmadı. Hiç düşmez, hiç biryerlere çarpmazdım. Çok dikkatli birisiydim.
Fakat bu gece, belkide hayatımda ilk defa düşmüştüm ve yara almıştım.
Üzerimde yara bandım bile yoktu.
Kırık bisikletimi eczanenin camına yaslayıp ona kocaman gülümsedim ve eczaneden içeri girdim. Hastene gibi kokuyordu burası. Etrafta bakışlarımı gezdirdiğimde tezgahları düzenleyen kişiden başka hiç kimsenin olmadığını fark etmiştim. Herhalde gece nöbetine kalıyordu.
"Merhaba," diyerek ona seslendiğimde, sesimi duyar duymaz elindeki ilaç kutularıyla birlikte bana taraf dönmüştü.
"Hoş geldiniz." diyerek gülümsedi. Yarı yamalak olan gülümsemesi dikkatimi ansızın kendine çekerek küçük dudaklarında ve dişlerinde takılı kaldım. Çok güzeldi.
"Ne istiyorsunuz?" Aramıza çökmüş sessizlikten rahatsız olmuş gibi tekrardan konuşmaya başladı. "Size nasıl yardımcı olabilirim?"
Bakışlarımı gözlerine çıkartarak bir süre boş boş baktım, sonra ise yeni hatırlamış gibi ona taraf yürümeye başladım. "Bisikletten düştüm," diye mırıldandığımda beyaz önlüklü ve yuvarlak ince gözlüklü adamın yanına varmıştım. "Dizim yaralandı."
Elindeki ilaç kutularını daha hızlı bir şekilde tezgaha yerleştirip hiçbir şey söylemeden diğer tarafa yürüdü ve dolaplardan birini açarak birşeyleri karıştırmaya başladı.
Siyah saçları, yuvarlak gözlüğünün arkasına sığınmış küçük gözleri ve kendinden emin bir havası vardı. Daha önce gördüğüm hiçbir erkeğe benzemiyordu. Çünkü gülümsediği halde insana öldürecekmiş gibi bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
take me home, myg
أدب الهواةve hep sanki, çok fazla zamanımız varmış gibi düşünürüz. ancillulaa [2018] ✓