☽Gece yarısını çoktan geçmişti.
Yine gece olunca mutfak penceresinden kaçıp sahile gelmiştim. Kumların üzerinde oturmuş her dalgalandığında üzerime soğuk havasını kusan denizi izliyordum. Karanlıkta dalgaları parlıyordu.
Siyah eteğiminin açıkta bıraktığı dizlerime bakıp iç geçirdim. Bir ay geçmişti. Yüzüne yapışan maskesinden dolayı gerçek yüzünü asla göremediğim o adamla hâlâ karşılaşmamıştık. İlk haftalar bunu umursamasamda üçüncü haftadan sonra onu ve dediklerini düşünmeden edemiyordum.
Hislerimi nasıl bu kadar kolay çözebilirdi ki?
Onu çok fazla mı paramparça etmiştim?
Sanki bunu kasıtlı yapıyordu. Kendini bana kasıtlı merak ettiriyordu. Karşıma çıkıyor tuhaf aurasıyla beni kendi dünyasına davet ediyor ve ben kapısını çaldığımda evinden taşınmış oluyordu.
Sıkıntılı bir nefesi dışarı verip kumların üzerine uzandım ve karanlık gökyüzündeki yıldızları izlemeye başladım. Sağ alt köşede tavşana benzeyen bir yıldız vardı, sol üstte bir at vardı, en aşağıda ise karaciğerler bana göz dikmiş bakıyordu.
İyice saçmaladığımı fark ettiğimde gözlerimi kapattım. Uyuyamayacaktım, bunun için kafayı yemiş gibi çabalamağı, sürekli uyku ilaçları içmeyi ve içimde yirmi beşten geriye saymayı uzun bir süre önce bırakmıştım.
Bunları bildiğim halde yeniden denedim. Bu aptalcaydı ama yapabilecek başka hiçbir şeyim yoktu. En azından bir sarhoşun beni bulup tecavüz etmesine kadar. Evet ciddi ciddi oturup bunu bekliyordum. Belki o zaman birşeylerin sorumluluğunu alabilirdim.
"25, 24, 23, 22, 21, 20, 19.." fısıltıdan farksız bir şekilde geriye saymaya başladığımda bir an nefes almak için duraksadım ve durmamla beni birisinin tamamladığını duydum. "18, 17, 16, 15, 14,"
Tanıdık ses göğüs kafesimdeki sıcaklığını kendisine ev bellerken göz kapaklarımı hızla açtım ve odak alanımı tamamen kaplayıp, üzerime eğilen yeşil saçlı adamla göz göze geldim. Dudaklarının arasında lolipop vardı ve bana tuhaf tuhaf bakıyordu.
"Saymayı öğrenmek için biraz fazla büyük değil misin Lenora?"
Lolipop hâlâ ağzındayken bütün ciddiyetiyle bunu sorup lolipopu ağzından çıkardı. Ona cevap vermeden olduğum yerde taş kesilirken alayla gülmeye başlamıştı. Neden gülüyordu? Sanarım kafayı bulmuştu.
"Görüşmeyeli nasılsın? Dizin yeni yaralar aldı mı?" Hâlâ dalga geçer gibi konuştuğunda kesinlikle kafasının güzel olduğuna emin olmuştum.
Evet, beklediğim sarhoş tecavüzcüde hikayeme böylelikle teşrif etmişti.
Milletin beyaz atlı prensi beklemesi gerçek bir aptallıktı gerçi.
"Saçına ne oldu?" diye sesimi bularak sordum. Yine de sesim fısıltıdan farksız çıkmıştı. Bu konumuzla alakasızdı ama cidden merak etmiştim.
"Ha bunlara mı?" Sol eli saçına gitti ve birkaç tutamını tutup eğlenircesine güldü. Bakışlarım istemsizce gülümseyen dudaklarına kaymış, bir süre orada takılı kaldıktan sonra ancak kendimi toplayabilmiştim.
Lolipopunu tekrardan ağzına sokup yanıma -kumun üzerine- oturdu. "Kafamı boya kutusuna daldırdım."
Kaşlarım ansızın havalandı. Birşey söylememe izin vermeden tekrardan konuşmaya başladı. "Sanarım boyayı biraz da yutmuş olmalıyım çünkü sabah gözlerimi hastanede açtığımı hatırlıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
take me home, myg
Fanficve hep sanki, çok fazla zamanımız varmış gibi düşünürüz. ancillulaa [2018] ✓