0.8

4.3K 536 165
                                    



"Tanrım o çok yakışıklı!"

"Kesin bizi öldürmek için falan geldi. Yoksa onun burada ne işi olsun? Mankenlik falan yapsa varya Calvin Klein havada kapar bu afeti."

"Onda idol ışığı görüyorum bebeğim."

Arka sıralardan duyduğum liseli kız dedikodularıyla gözlerimi abartılı bir şekilde devirip kafamı sıraya gömdüm.

Hayallerinizi yıkmak istemem sevgili fazla aptal sınıf arkadaşlarım ama o öğretmen bile değil. Sahtekarın teki!

Bu Yoongi'nin bir başka maskesiydi. Tıpkı diğerleri gibi. Belkide yaşıt bile olabilirdik. Ama bunu hiç kimse bilmiyordu tabii ki. Adamın tek derdi benimle oynamaktı.

Oynamak mı istiyorsun Yoongi? Pekala, şunu unutma ben sadece oyuncaklarını kıran nefret ettiğin o çocuk olabilirim senin için.

Orta sıralarda oturduğum için arkanı ve önü rahatlıkla duyabiliyordum. Herkes bilmeden onun hakkında konuşuyordu. Ne kadar da aptal bir topluluk cidden. Ben onu ilk gördüğümde tabanıma tükürerek o eczaneden kaçmak istemiştim. Ama onlar neredeyse Yoongi'nin ağızının içine düşecekti.

Gerçekten, karşımdaki bu yorgun bakışlı adamın yüzlerce hatta binlerce maskesi vardı. Sürekli yalan söylüyordu ve ruh hastası gibi davranıyordu.

Benden ne istiyordun Yoongi? Niye benim gibi ölü bir kızla zamanını harcıyordun ki?

Aniden el çırpma sesi duydum ve onun sesi sınıfta yankılandı. "Pekala, bu kadar fısıldaşma yeter. Hadi tanışalım."

Başımı sıradan kaldırmadan sınıftakilerin sözde öğretmen olan Yoongi'yle konuşup tanışmalarını dinledim. Kızlar onunla flört etmek için nasıl çabalamıştılarsa artık dayanamayıp başımı sıradan kaldırmış ve hemcinsim adını utandığım kıza bakarak alayla gülmüştüm.

21. yüzyılın kızları neden bu kadar karşı cinse düşkün olurdu ki?

Kızın ölümcül bakışları beni bulduğunda Yoongi'nin sınıfta olmasını önemsemeyerek bana sataşmaya başladı. "Çok mu komik? Bebeğim, özür dilerim ama seninle uğraşacak alt seviyeden birisi değilim. Listesi erkek kardeşimin aletinden uzun olanlarla konuşma yasağım var. Terbiyem için."

Ona cevap vermedim. Sadece umursamıyordum.

Onun yerine yüzümdeki alaycı sırıtışı daha da büyütüp bakışlarımı sınıfta gezindirdim; herkes benden nefret ediyordu. Bunu ifadelerinden rahatça okuyabiliyordum. Bunun sebebini ise asla bilemeyecektim. Çünkü hiç kimse benimle konuşmaya çalışmıyordu bile.

"Euna bence sınıf arkadaşlarına karşı biraz daha kibar olmalısın." Yoongi'nin sesini duyduğumda bakışlarım onunla kesişmişti. Sesinde rica eder gibi bir tını asla yoktu, daha çok uyarıyordu. Euna'yla konuşuyordu ama bana bakıyordu. Beni mi uyarıyordu yoksa?

"Ama hocam o öyle birisi. Bunu bütün okul biliyor. Annem onunla aynı ortamda bile olmamı istemiyor." Euna saçlarını geriye savurup mızmızlanmaya başladı. Çocuk musun sen Allah aşkına?

"Git o zaman."

"Ne?" Yoongi'nin ani çıkışına karşın Euna'nın gözleri kocaman açılmış ve şaşkınlıkla konuşmuştu.

"Eğer onunla aynı ortamda kalmak istemiyorsan neden gitmiyorsun? Akvaryuma zehirli bir balık girdiğinde diğerleri kendi canını kurtarmak için kaçmalı değil mi? Niye onun zehirli olduğunu bildiğin halde, hâlâ onunla aynı ortamdasın?"

Bunu Euna'ya değil, bana soruyordu sanki. Ondan korktuğum halde hâlâ karşısındaydım. Bunu kastediyordu. Neden kaçmadığımı bilmek istiyordu. Neden zehire doğru yüzdüğümü..

Ben, açıkcası bilmiyorum. Neden zehirden kaçmadığımı bilmiyordum. Belkide zehirin ta kendisi ben olduğum içindi.

Bakışlarımı Yoongi'den kaçırıp camdan dışarısını izlemeye başlamıştım. Bu adam kesinlikle benimle dalga geçiyordu. Öğretmen olmamasına rağmen burada işi neydi bilmiyorum ama yine yalan söylüyordu. Hep yaptığı gibi.

Zilin sesini duyduğumda Yoongi'nin de sesini duymuştum ve kalkıp sınıfça ona saygı selamı vermiştik. "Edebiyat öğretmeninizin yerine geçici olarak görevdeyim. Eğer sorunuz olursa çekinmeden sorun."

Sınıf yavaş yavaş boşalmaya başladığında çantamı aldığım gibi hiç kimseyle göz göze gelmemeye çalışarak sınıftan çıkmaya yeltendim. Ama sadece yeltenmiştim çünkü yanımdan geçen Euna kendini tutamamış ve bana yine laf atmıştı. Duyduğum şey karşısında gökten yere bir piyanonun düştüğünü ve kalbime denk geldiğini hissettim.

"Katil."

Piyano tam göğüs kafesime düştü ve tuşları koparak kalbime teker teker saplanmaya başladı.

Bu histe neydi böyle? Hem bana çok yabancıydı, hem de bana ismim kadar tanıdıktı. Birisini mi öldürmüştüm ben? Ama neden..

Bakışlarım Yoongi'nin inci gibi parlayan gözleriyle kesiştiğinde yutkunmak istememe rağmen bunu yapamamıştım. Euna'nın dediklerinin sadece bir kuruntu olduğunu varsayarak karşımdaki bu ruh hastasına yoğunlaştım.

"Benimle oynuyorsun." dedim ifadesiz bir sesle. Sınıf tamamen boşalmıştı ve Yoongi sınıfın kapısını kapatarak sırtını kapıya yaslamıştı.

"Hayır Lenora." alaycı bir şekilde güldü. Fakat bu soğuk gülümseme yüzünden birkaç saniye sonra tamamen silinmişti. "Oyun bitiyor."

Yoongi bana doğru bir adım attığında mesafemizi korumak için geriye bir adım attım. Ama o istediğini alana kadar asla pes etmezdi. Üzerime yürürken arkaya attığım adımlardan sıkılmış olacak ki aniden beni belimden kavradı ve kendine çekti.

Yine o kemikli ve uzun beyaz parmaklarını yüzümün hizasına getirip birkaç tutam saçımı kulağımın arkasına çıkıştırdı.

"İkimizde kaybediyoruz Lenora." Sözcüklerinin üzerine kefen giydirilmişti sanki. Bu kadar yorgun çıkmasının başka bir açıklaması olamazdı.

"Sen oyunu," diyerek nefesini yüzüme doğru üflediğinde bakışları gözlerimden dudaklarıma kaymıştı.

Bir süre sessizlik onu takip ettikten sonra bakışlarını tekrardan gözlerime çıkardı. "Ben maskelerimi."

Peki oyun bittiğinde seni bir daha göremeyecek miyim ruh hastası Yoongi?



Peki oyun bittiğinde seni bir daha göremeyecek miyim ruh hastası Yoongi?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Y.A

take me home, mygHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin