Genç oğlan uzun bir süredir uyanık. Fakat sıkkınlığından ne zamandır açmaya tenezzül etmediği gözlerini aralamayı şimdi akıl ediyor.
Açar açmaz güneşin ışıkları keskin bir şekilde göz bebeklerine hücum ediyor gencin.
Gözlerini hafif kısıyor ve elleriyle saçlarını geriye atarken telefonundan saate bakıyor. Çoktan öğlen olmuş bile.
Bir an irkiliyor kumral genç. Okula geç kaldığı düşüncesi zihninde yayılıyor ve üzerindeki yorganı bir hışımda atıveriyor.
Çok telaş yapıyor kumral genç. Yattığı yerden kalkarken eli ayağına dolanıyor. Ama mecazi olarak değil, ciddi anlamda. Ayağı birbirine dolanıyor ve kendini yerde buluyor oğlan.
Kendi haline gülüp kalkıyor düştüğü yerden. Hızlıca üzerini giyiniyor ve masasında olan kitaplardan rastgele birkaç tane alıp çantasına atıyor. Birkaçını da eline alıyor ve kapıyı çekip gidiyor.
Aceleyle koşuşturuyor boş sokakta kumral genç. Kendi ayak seslerinden başka hiç ses yok.
Sonrasında ise görüş alanına okul giriyor. 'Az kaldı' diyor içinden ve okula koşmaya devam ediyor.
Nihayet okula varıyor ve hızlıca çıkıyor okulun giriş merdivenlerinden. Yürüyecek hali yok fakat o hâlâ koşuyor.
Sonra birden sert birşeye çarpıyor fakat düşmüyor, sendeleniyor.
Elinde dört kitap var zaten. Dördü de fırlıyor elinden. Hepsi yeri boyluyor fakat dosyanın içindeki kağıtlar havaya saçılıyor.
Kağıtlar iki gencin üzerine yağmur gibi yağıyor ve sonrasında süzüle süzüle yere düşüyor.
Jaehyun içinden küfürler savuruyor ve ayağının dibindeki kitabı almak için eğiliyor ve kitaba uzanıyor.
Fakat çarptığı genç ondan önce davranıp kitaba ilk dokunan oluyor.
Elleri değiyor ve göz göze geliyorlar. Jaehyun karşısındaki genci incelemeye başlıyor. Koyu renkte saçlarına bakıyor. Sonrasında ise tekrar gözlerine.
Gözleri kahverenginin en derin ve en koyu tonlarında. Jaehyun kendini o kahvelere bakmaktan alıkoyamıyor.
Karşısındaki genç bunu farkediyor ve gülümsüyor ona. Jaehyun o an çocuğun gülüşünün cenneti andırdığını düşünüyor. Bir an kendini cennete gidip gelmiş gibi hissediyor.
Fakat sonrasında birşeyler oluyor. Jaehyun'un aklına dank ediyor ve derse geç kaldığını hatırlıyor.
"Siktir." diyor kısık bir sesle. Fakat diğer genç bunu duyuyor ve tek kaşını kaldırıp "Anlamadım?" diyor.
Jaehyun bir an telaş yapıyor. Gözlerini yumuyor ve avuç içini alnına vuruyor.
"Yok ben sana demedim yani yanlış anlama. Ben şey etmiştim yani şey, derse geç kalmıştım da yani ondan. Sana demedim ben derse dedim o lafı."
Jaehyun panik içinde bir anda söylerken, bu panik hallerini çok tatlı buluyor karşısındaki.
Jaehyun ise tekrar koşmaya başlıyor.
Çarpıştığı çocuk ise arkasına bakıyor ve yerdeki kitapları ve kağıtları farkediyor."Kitaplarını unuttun!" diye bağırıyor. Jaehyun ise arkasına bile bakmadan "Siktir et! Onlara şu an ihtiyacım yok!" diye karşılık veriyor.
Diğer genç bu dediğini es geçiyor ve başka bir şey söylüyor uzaktan. "Eh bari adını söyleseydin ceylan gözlü!" diye bağırıyor arkasından.
Jaehyun onun bu lafını duyuyor fakat artık çok uzaklaştı. Söylese bile çocuğun duyacağından emin değil. O yüzden aldırmadan koşmaya devam ediyor.
Sonunda sınıf kapısının önüne varıyor. Kapıya tıklamak için elini kaldırıyor, fakat telefonuna gelen bildirim sesiyle duruyor.
Mesaj en yakın arkadaşı Jungwoo'dan gelmiş. Mesajda 'sakın sınıfa girme' yazıyor. Jaehyun bu yazıyı görünce istemsiz kaşları çatıyor. Ama mesajı okumaya devam ediyor.
'Zaten çok geç kaldın. Şimdi girsen de girmesen de yok yazılacaksın. Hocadan boşu boşuna azar yiyip disipline gitme'
Jaehyun tamamını okuyunca kaşları düzeliyor. Ve Jungwoo'yu dinliyip sınıfa girmiyor.
Sırtını yanındaki duvara yaslıyor ve yavaşça gözlerini kapatıyor. Sonra bütün aklına o duyduğu cümle yayılıyor.
'Eh bari adını söleseydin ceylan gözlü'

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessizliğim oldu yokluğun, 𝙟𝙖𝙚𝙮𝙤𝙣𝙜 ✓
أدب الهواةKoca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın. Uçar gider koşsan da tutamazsın.