BÖLÜM3

36 2 0
                                    

Merhaba arkadaşlar, 

Bayağı  uzun bir aradan sonra tekrar bölüm yayınlıyorum. Bu kadar uzun bir süreden sonra eski okuyucu kitlemin olmayacak olması beni üzüyor ama olsundu. Hala kütüphanesinden kaldırmayan arkadaşlarımız okuyabilecek. Normalde kitabı bitirmeden gelmeyecektim ama kitabın sonunu yazdım. Bildiğiniz oturdum son bölümü yazdım, arada ki bölümler olmadan. Biraz deli miyim ne? Her neyse, sonuç olarak yavaş yavaş bölüm yayınlayabileceğim. ilk üç bölüm aynı kalacaktı ama üçüncü bölüm aynı kalmıyor. O yüzden 3. bölümden başlıyorum yayınlamaya. İyi okumalar. Mutlu kalın. 

6 AY SONRA

ALEXANDRA'DAN

Tekrar buraya dönmek tuhaf hissettirdi. 6 ay sonra New York. Buradan ayrılırken ki halimi hatırladım. Güçsüz, dayanacak hali kalmamış, yıkılmak üzere olan bir ben. Eskisinden çokta farklı değilim aslında. Sadece daha güçlü, kimsenin bana zorla bir şey yaptırmasına izin vermeyen, istediğini elde eden, katı, sınırlarını kendisi çizen, nispeten daha kaba, lafını esirgemeyen, kafasına eseni estiği an yapan birine dönüştüm.

Tamam. Bayağı bir değişmişim.

Orada bulunduğum 6 ayda araba kullanmayı öğrenip ve lanet koma olayında sonra çöken vücudumu eski haline getirip belki biraz daha güçlendirdim. Orada okuluma devam etmiş hiçbir dersten geri kalmamıştım. Zaten oldukça fazla açık arayla başlamıştım. Yazın ise tamamen bir parti kızı olup yanıma yaklaşmasına izin verdiğim tek insan Kaitleen ve İvan ile kafayı bulmuştum.

Kaitleen bile bana çok yakın değildi. Ona hayatımla ilgili hiçbir şey anlatmadım. O ise benim aksime her şeyini anlatıyordu. Özellikle sarhoş olduğunda her şeyini anlatıyor. Sarhoş olma deneyimini ne kadar içersem içeyim bir türlü yaşayamıyordum. Bir şekilde direncim vardı ve lanet uyuşturucuyla bile kafam güzel olamamıştı. Uyuşturucunun etki etmediği yerde sigara zaten zararsız kalıyordu. Bu yüzden bende bir süre sonra vücudumu zehirlemeyi bıraktım. Kafayı bulduğumuzda sadece Kaitleen sarhoş oluyordu. Kaitleen bana en çok yaklaşabilen insan olmasına rağmen bana Matt kadar bile yakın olamamıştı.

Ah matt. Adi şerefsiz piç. Bana yaptıkları sadece ona olan nefretimi daha da arttırmıştı. Özellikle şu iddia olayı. Gerçek olduğundan tam olarak emin olamıyorum aslında ama bana anlattıkları kafamdaki tüm boşlukları doldurmuştu. Komadayken sürekli bir şeyler duyuyordum. Hiçbirinin gerçekliğinden emin olamıyorum ama işte mantıklı geliyor. Eğer doğruysa ki bunu kesin öğreneceğim işte o zaman neler olacağına karar vereceğim ve Nathan'a gelirsek onu sonucu ne olursa olsun sağlam bırakmayacağım. Aklı varsa kaçmıştır. Eğer orada duruyorsa gerçek bir aptaldır.

Orada daha fazla beklemeyi bırakarak küçük banka yöneldim. Bavulumu orada tamamen yenilemiş ve modaya daha uygun ve bazı insanların biraz sürtükçe olarak tanımlayabilecekleri tarzda giyinmeyi öğrenmiştim.

En azından artık birkaç elbisem var.

Ne de olsa bara pantolon gömlek ile giremiyorsunuz. Bunun dışında topuklulara uyum sağlamış ve ayakkabı seçimime çeşitlilik kazandırdım.

Bankta otururken dikkatimi çeken hareketlilik sonucu kafamı içeri giren üç şaşkına çevirdim. Justin, Zack ve Marc. Üçü de gözleriyle içeri tarıyorlar ama beni bir türlü göremiyorlar. Ayağa kalkınca Marc'ın dikkatini çekmiştim ve beni görünce yüzünde oluşan surat ifadesi oldukça komikti ama beni güldürebilecek kadar değil.

Evet. Giyim tarzım az çok değişmiş olabilir. İlk zamanlarda her tarafımı kapatma çabasına girsem de sonunda deli gibi açıldım. Şortlarımın boyu kısaldı ve daha kısa tişörtler tercih etmeye başladım. Kaitleen'in alışkanlığı olan deri giyinmek bana da bulaşmış ve deri pantolon, şortlar ve etekler benim de alışkanlığım haline gelmişti.

NEW YORKER (İST-YORKER2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin