Hokus Pokus! Aha Cisimlendim.

1.2K 93 330
                                    

"Bazen düşünme, sadece yap. Bazen de üşen ve uyu." - Zühal Böbrek. Sjsjsjsj.


İyi okumalar!

"Abra kadabra! Vinçili vunçulu! Pof puf!"

Hırsla ayağımı yere vurdum. Uyduruk bir çınar ağacı dalından yaptığım asa elimde amaçsızca sallanıyordu. Evde saatlerdir cisimlenme büyüsü yapmaya çalışıyordum.

Voldi aşkım benim kahramanımdı ve ben onun asaletinin yarısına bile olsa sahip olmak için odamın tavanına grafitiyle Slytherin yazdırmıştım. Konumuzla ilgisi ne bilmiyorum. Konumuz neydi unuttum ama bunun da konumuzla alakası ne bilmiyorum.

"Sakin olmalıyım." diye geçirdim içimden. Çok sakindim. Çiçeklerin ferah kokusunu, ağaçlardaki yaprakların hışırtısını hayal ettim. Bulutların üzerinde süzülüyordum. Gideceğim yeri, Voldiciğimin karargahını hayal ettim ve derin bir nefes aldım.

Eğer Sindirella düğününde o sivri topuklu camdan ayakkabısıyla prensin ayağına basmışsa, ben de bunu yapabilirdim.

Tamamen doğal yollarla elde edilmiş, doğaya zarar vermeyen pamuklu siyah bornozu kıyafetimin üzerine geçirdiğimde amacım neydi, hiçbir fikrim yoktu. İlk olarak kendime düzgün bir cüppe almalıydım. Ama lanet olası bir muggle olduğum için, büyülü dükkanları göremiyordum. Yolda kenarından her gün geçtiğim inşaat Diagon Yolu olabilirdi. Ama hayır, olamazdı. Çünkü orayı kontrol etmiştim. Kontrol etmek derken, gecenin bir vakti inşaata dalıp duvarları vurarak kontrol etmemi ve en sonunda annemden dayak yememi kastediyordum.

Hayır, delirmemiştim. Sadece biraz takıntılıydım. Sadece biraz. Tamam, oldukça fazla.

Cisimlenme denemem işe yaramadığında umutsuzca Şero'ya baktım. Şero, dişlerindeki zehri akıtılmış mulga yılanımdı. Sakın bana adının neden Şero olduğunu sormayın çünkü adı Şero değil.

Adı Şerafettin. Evet, sizinle isim koyma becerimi tartışmayacağım.

"Naber Nagini? Bence senden iyi bir basilisk olurdu. Buralarda harcanıyorsun sen!"

Bana bir bakış yollayan Şero, camdan kafesinde kafasını salladı ve hafifçe tısladı. Bunu, "Mal mısın?" demek olarak kabul ettim.

En sonunda boyanmış bir çınar dalından bozma asamı bir kenara bıraktım ve odama geçtim. Dışarı çıkıp biraz gezmek istedim. Yağız'la birlikte tabii.

Yağız benim en yakın arkadaşım. Kızlarla anlaşamadığım için, Yağız tek seçeneğim. Ama beni anlıyordu. O da Voldi hayranıydı, her ne kadar benim kadar olmasa da.

Onu çaldırdım ve kapattım. Sonuçta öğrenciyiz, paramız da bir yere kadar.

Beni yaklaşık otuz saniye sonra aradığında sırıttım. Mesaj atmayarak onu sinir ediyordum ve sürekli çaldırıyordum.

"Naber Lucius?"

"Kızım sen iyi misin? Çok taktın sen bu Voldi'ye... Dün Rabastan'dım, neden şimdi Lucius?"

"Ne bileyim yahu! İçimden geldi. Sen Rabastan kadar sümsük değilsin, belki de ondan. Sümsük deyince aklıma Sümsükus geldi bak! Profesör Quirrell'den o aptal Harry'yi korumasını unutamıyorum. Pis hain!"

"Sen coştun iyice Çisil! Ne istemiştin?"

"Aman be! Gel bizim eve de dışarı çıkalım daha sonra. Canım sıkıldı evde otur otur."

"Anlaşıldı komutanım! Yirmi dakikaya evinizin kapısında olacağım."

Beklerken üzerimi değiştirmeye başladım. Ayrılmaz ikilim olan deri ceketimi giyip gümüş halka küpelerimi taktım. Siyah tişort ve kotum zaten üzerimdeydi. Evet, evde ayakkabıyla geziyoruz. Zımbalı botlarımı da giyince tamamdım.

Kim Demiş Voldi? (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin