7. Bölüm

32.8K 779 84
                                    

7. BÖLÜM

Hayır, fethedilmesi mutlak bir galibiyetle beklenen kuvvetli bir kaleye atılan bir gülle ya da top mermisi değildi o gümleyenler, koçbaşıyla kalın duvarların, demin menteşelerin tuttuğu ağır kapılara yapılan kuvvetli darbelerde değildi, sadece sonsuz bir boşluğa savrulan iki yüreğin susmayan çığlıklarıydı. Aşağıya doğru bırakılan, bir askerin arkasından sallanan hüzünlü bir mendil de değildi... İçi boşalınca denize savrulan pet şişe ise, hiç olamazdı. Şu an itibariyle ellibeş kilo ağırlığında bir genç kızın tazecik gülfidanı gibi bedeniydi. Kalın kollar kıskaç gibi bedenini kuşattığında, zaten içinde kabaran feryatlar dudaklarından çoktan dehşet içinde firar etmiş, yüreği korkak bir serçe gibi bedeninin korunaklı kafesini terk etmiş haldeydi. Uçuyordu! Ayakları yerden çığlıkları eşliğinde kesilmiş ve bir koruma kalkanı gibi iri, kuvvetli, korunaklı bir beden onun narin bedenini kuşatmıştı. Zırh gibi her bir hücresini teniyle sarmıştı. Rüya o vakit Kelime-i Şahadet getiremeden, mundar olacağını düşünürken, etraflarını önce sert bir çarpma sesi, sonra beyaz toz bulutu kapladı. Göz gözü görmez haldeydiler. Kemikleri kırılmamış, beyinleri su gibi yere akmamış, güneşte erimiş çiklet gibi yere yapışmamışlardı. Kireç ve çimento kâğıtlarından oluşan öbeğinin içine, bir havuz dolusu merinos yünü içine düşmüş pire gibi yumuşacık bir inişe geçmişlerdi. Kalın bir toz bulutu havaya yükselirken, etraflarında kasırga gibi girdap oluşturuyordu.  İkisinin müthiş bir dehşetle içlerine sık sık çektikleri panik sarmış her nefesi, ciğerlerini tükettiği kadar zehir gibi acı tadıyla boğazlarını da yırtarcasına yakıyordu. Öksürükle; kıvranarak nefes alma savaşı verirken, genç adam korkudan yaprak gibi titreyen kızı telkin etmek isteyerek kollarına daha çok çekmiş ve yatıştırıcı eliyle, kızın bedenini yoklamaya almıştı. Kız acı acı inledikçe, kalbi duracak gibi yavaşlarken, onun narin bedeninde kırık, çıkık, yara arayışına geçiyordu.

Rüya ise çok şeyi unutmuş şokta, hala olanların sersemliği içinde iradesini ele alamamış bir afallamada duralarken, Şahin'in üzerine boylu boyunca uzanmıştı. Dudaklarını adamın boyun köküne gömmüş, canhıraş halde nefes alıp verme savaşına karışıyordu.

"Rüya iyi misin?" Şahin yaptığı düşüncesiz eylemin dehşet saniyelerinde kendini bırakmış, içinde kabaran garip bir telaşla, bedeni akordeon gibi gerilerek kızın durumunu merak ediyordu. Fildir, fildir dönen kaygılı gözlerini endişeyle açtığında, içine kaçan tozlarla küfrederek, acıyan gözlerini ovaladı.

Kız bir nebze olsun duyumsadığı sese tepki vererek inledi, ağlamaklı kalınlaşmış sesiyle, öksürerek cevap verme telaşına düştü.

"Şahin..."

Şahin onun kısık sesindeki acılı titreşimlerle, iyiden iyiye panikleyerek, yattığı kâğıt öbeğinden derhal seri bir hareketle toparlandı. Usul, usul nefesleriyle yaralı bir tavşan gibi ürken kızı, bir çırpıda kucağına çekti. Rüya, kavanozun içine düşen karınca tanesi gibi dehşete kapılarak, kıvranmaya başladı. Yanaklarına boşalan kaygılı yaşlarla hıçkırarak ağlarken, Şahin korkuyla kızın yüzünü ellerinin arasına aldı. Yutkunarak, "Rüya... Neren acıyor? Söyle, nerene ne oldu?" diye hem bedenini elleriyle turlayıp araştırırken, hem panikle ama aynı anda garip bir pişmanlıkla kükreyip duruyordu. Onun canının yaktığını bilmek, hele bir şey olduğunu bilmek, nefesini keskin bir jilet darbesi gibi kesip atıyordu.

"Acıyor..."dedi Rüya dudaklarını büzüp burnunu çeke çeke öksürürken.

Şahin kızın yüzündeki toza karışmış yaşları; kirlenmiş elleriyle silip, saçlarındaki kesif toz yığını silkelerken "Neren acıyor...? Canın çok yanıyor mu?" diye endişeyle tekrarladı sorusunu.

Rüya ufak bir çocuk gibi dudaklarını büzüp, elini önünde sallayarak yanıyormuş gibi tepkiler verdi. "Gözlerim açamıyorum... Çok acıyor..." Sanki gözlerini üfleye bilecekmiş gibi, garipçe kendini üfleme başladı.

Rüya'lar Gerçek OlsaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin