5

8 0 0
                                    

Eve giderken çok düşündüm. Hocamın dediklerini düşündüm. Konumuzla pek alakası yoktu ama doğru söylüyordu. Adımı ben atmazsam asla istediklerime ulaşamam. Aceba bu Bulut konusundada mı geçerli? Bulutu ben sadece bir kaç günden beri tanıyorum. Ama sanki Bulut hep varmış gibi ama ben onu şimdi göre biliyormuşum gibi bir his. Benim Buluta karşı hissediğim şey ne tam olarak? Sevgi mi? Arkadaşca mı? Yoksa aşk gibi bir şey mi? Yada yaptığımız sadece flört mü? Ama öyle olsa ikimizde sıradan şeylerden bahsetmezmiydik? Mesela Bulut bana hiç iltifat etmedi ama bir kadının ve erkeğin arasında flört gibi bir şey olsa, birbirlerine ilfitat etmezlermi? Çoğ zaman düşündüklerini ilk görüşde söylemezler gibi. Ama Bulut ve biz başka şeylerden konuştuk. Biz hayattan bahsettik. Doğadan bahsettik. Sonra zevklerimizden. Ama asla kendimi sıradan biri gibi hissetmedim onunla konuşurken. Bulutun sözleri içten geliyorlar. Onun söylediği hiç bir şey yalan olamaz mesela. O insana bunu hissetiriyor. Peki ben Bulutu seviyormuyum şimdi? Bir insan başkasını severse ne yapar? Ne yapmak ister neden korkar? Mesela benim şuan istediğim şey onun yanında olmak ve sadece onu dinlemek. Korkum ise onu bir daha görememek ve biri gelip bınun sadece bir rüya olduğunun söylemesidir. Peki sevgi yada aşk neden ibaret? Ama daha doğru düzgün tanımadığımız birine nasıl aşık olabilirizki? Sanki Bulutu çoktan beri tanıyor ve görüşüyormuşum gibi konuşuyorum. Ama dediğim gibi insana onu hissetiriyor. Belki yapmam gereken şey onu daha iyi tanımakdır. Daha iyi tanıyabilmek...

"Saat kaç oldu sen neredesin?" Gerçekten Halenin sesinden artık nefret etmeye başladım. Rahat bir şekilde odama doğru gidiyordum. Bir anda kolumu sıkıca tuttu. Kolumu çekmeye çalıştım ama nafile.
"Sen neden eve bukadar geç geliyorsun? Nerdeydin?"
"Nasıl nerdeydim? Sen benim okula gittiğimi bilmiyormusun yoksa bilmiyo numarası yapıp kavga çıkarmaya mı çalışıyorsun?"
"Burası benim evim! İstediğimi yaparım, hem sen bana bu ay hiç para vermedin. Nerde o paralar ver çabuk!"
"Yeter be! Sürekli para para! Paradan başka bir şey bilmiyorsun."
"Anne, Beste? Noluyo burda",deyen Öykü nihayet çıkmıştı odasından ve bize bakıyordu.
"Nolacak kızım. Senin bu kız olacak iğrenç kuzenin eve geç geldi, kim bilir hangi sokakta sürt..."
"KES SESİNİ!"
Böyle bir şeyin benden çıktığına inanamıyordum. Ama bağırmaya devam ettim.
"SENİ ENİŞTEM NEDEN TERK ETTİĞİ AP AÇIK ORTADA! SEN GİTTE PARAYI SEV, BEN ..."
Lafımı bitiremeden tüm vücüdüm arkaya döndü. Elim suratımda. Ve elimin durduğu yerde bir acı hissettim. Hale bana tokat attı. Aynaya baktımda kızarıklığı gördüm. Büyük bir sessislik oluştu. Hale nefes nefese kaldı.
"Anne sen napdın",dedi Öykü. Ama o kadar sessiz söylediki tüğlerim havaya kalktı. Hale odasına kaçtı. Artık yere oturmuş Öyküye bakıyordum.
"Beste iyimisin?"
"Öykü ağlama. Benim için ağlama."
Bir süre sessizlik oluştu yine. Hemen ayaklandım ve dolabıma koştum. Bana ait olan ne varsa hemen çıkardım.
"Beste nereye?"
"Bu evde bir dakka bile kalmam. Yeter artık bıktım. Anlıyormusun? Ben sizin para makineniz değilim. Helede annenin oyuncağı değilim."
Yine göz yaşları gözlerimden aşyağa akıyordu. Bu huyumdan nefret ediyorum. Ağlamaktan nefret ediyordum, ama her fırsatta ağlıyordum.

"Beste lütfen gitme, gidemezsin!"
"Nedenmiş o? Sen niye bugüne kadar anneni karşına alıp beni savunmadın? Demekki senin gözünde değerli değilmişim ben. Demekki bu noktaya kadar gelmesini bekledin."
"Beste saçmalama! Bırak o valizi, bırak eşyalarını. Gel konuşalım."
İkimizde hüngür hüngür ağlamaya başladık. Tüm gücümü kayıp ettim ve yere doğru çekildim. Öykü yanıma oturup kollarını açtı bana. Ve ağladık.

"Beste bu saatte nereye gidiceksin?"
Sakinleşmiştik artık ve ben eşyalarımı toplamıştım. Kararlıydım. Sanki ben bu ağnı beklemiştim.
"Şimdilik bir otele girerim sonrada ev bakrım işte kendime."
"Ya biz nolucaz? Bizim kardeşliğimiz?"
"Öykü sen beni hâlâ kardeş olarak görüyorsan ben senin kardeşinimdir. İnsan kendi bakış açısından bir şeye nasıl bakırsa, o da ona herzaman bakdığı gibidir. Yani sadece buradan gittiğim için beni kardeşin olarak görmiceksen.."
"Hayır. Sen benim hep kardeşim olarak kalıcaksın."

Kapıdan çıkmıştım. Ve Hale geldi bi an.
"Bu kapıdan çıkarsan bir daha giremessin," dedi. Bir özgüvenle karşıma geçip bana yerde yürüyen bir karıncaymışım gibi bakıyordu.
"Ne iyimiş.",diye gülümsedim ve çıktım. Yine aklıma Enes hocanın dedikleri geldi. Ben belki yeni bir hayata adım attım, önce hep yaşadığım evden çıktım ve geri dönmicem. Ve bunu mutlu olmak için yaptım. Ve arttık mutlu olabiliceğimi umuyordum.

Gözüme uyku girmek bilmiyordu. Aceba Bulut uyumuşmudur? Numarası olsaydı belki yazardım. Ama ne sebeple?

Bugün dersim yoktu ama akşam Bulutla görüşücektim. Öyküyü aradım ve birlikte kahvaltı yapmaya karar verdik.

"Bayılıyorum şu deniz manzarasına. İnsan gözlerini alamıyo ondan. Tıpkı güzel bir ressimden alamadğın gibi. Onunda hoşuna gidiyor sanki. Ama biliyorum her yüzelliğin bir hüzünü vardır. Her güzel mutlu değildir.."
"Hahhah yine başladın 'Şair Beste'. Anladık canım bizde severiz denize bakarak bir çay içmeyi",diye güldü Öykü.
"Bugün napıcaksın?",diye konuyu değiştirdim. Ve aklımın köşesinde hep aynı soru vardı: Öyküye, Bulutla görüşüceğimi söylesemmi söylemessemmi? Hatta fark ettim ki ben Bulutdan hiç bahsetmemiştim. Yani Öykü Bulutun olduğunu hiç
bilmiyordu. Öyküyle birbirimize her şeyi anlatırdık aslında ama nedense içimdeki bir ses onun bilmesi gereken bir şey olmadığını söylüyordu. Zaten ortadada bir şey yoktu. Şimdilik.

"Bakkala gidicem  bugün ve akşama annem geç kalma dedi. Yani burdan sonra doğru bakkala. Sen?"
"Ders çalışıcaktım bende",diye uydurdum. Bir an telefonum çaldı ve tanımadığım bir numara yazıyordu. Öyküye sorarak baktım.
"Aç aç bence",dedi.
"Alo?",diye sordum merakla.
"Beste nerdesin, ben Çınar."
Çınar numaramı nerden aldı?
"Çınar? Benim numaram.."
"Sonra anlatırım. Hemen buluşalım",dedi bir aceleyle.
"Tamam ben sana konum atıyım sen gel buraya",derken bişey daha demeden kapattı. Allah allah nesi vardı ya bunum böyle? Ama bir tarafdan iyi oldu dün neden gelmediğinin merakındaydım zaten böylece öğrenmiş olurdum.
"Kim miş?",diye sordu Öykü.
"Çınar..benim kursumdan biri. Sesi bir tuhafdı. Herhalde önemli bir şey var hemen buluşalım dedi."
"Hayırlısı. Neyse ben kalkıyım",diye öptü ve gitti.

"Çınar gel otur. Noldu ya çok meraklandırdın beni. Hem sen dün niye gelmedin?"
"Ah Beste.."
"Bi dakka. Sen benim numramı nerden aldın, önce onu söyle."
"Mine verdi."
Mine kursumdan iyi anlaşdığım bir kızdı.
"Beste bak. Benim kuzenim var ya."
Bulut.
"Evet? Bulutmu?"
"Aynen o. Ondan uzak dur."
Ne? Noluyodu ya? İki gündür tanıdığım Çınar iki gündür tanıdığım Bulutdan uzak dur diyordu. Hiç bir şey anlamadım.
"Çınar sen nediyosun? Şaka mı yapıyosun?"
"Gayet ciddiyim."
Çok telaşlı ama inanmadığım bir yüz ifadesi vardı. Dilinin söyledikleriyle yüzünün söyledikleri aynı değildi. Hemen oradan kalktım ve sadece gitmek istedim. Ve tabi Çınar arkamdan koştu.
"Hesabı ödeyinilirmim?",diye gittim kasaya.
"Beste lütfen bir dinle!",diye çekiştiriyordu Çınar beni. Ödedikten sonra hemen sokağa koştum. Koşuşumla bütün kuşlar havalandılar. Gözlerim doldu yine.
"Beste lütfen söylediklerimi dinle sonra istediğini yap."
Ağaçlarından altında. Gözlerimdeki sular tutamadı kendini. Ve Çınarın yüzüne bakıyordum. Çınara inanmıyordum yani Bulutun hakkında kötü bir şey söyleyecek diye çok korkuyordum. Onun hakkında kötü bir şey duymak istemiyordum. Ama içimin bir öbür yanı Çınarın ne diyeceğini duymak istiyordu. Acı olsa bile. Bulutla birlikte olmamı engellese bile. Ben Buluta ne ara bu kadar saplandım? O yarım işte kendini ateşe atmakta hazır gibiydi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 20, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bulutların altındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin