8.BÖLÜM

638 41 57
                                    

STEVEN AĞZINDAN

bu sefer elimizde tonyninin ailesinin öldüğünü söyleyecek natashanın deyimiyle ' aptal hemşireler' yoktu fakat clintin de burada olduğu gerçeğini kimse hesaplamamıştı ve hiçbirimiz tony uyanınca ne diyeceğimiz hakkında konuşma yapmamıştık kısacası clint

"aileni dinazorlar yedi" dediğinde herşey için çok geçti daha beter kısmı bunu kanıtlamak için teknolojiyi kullanmasıydı.

"dinazorları baban geri getirdi son zamanlarda kafayı iyice buna takmıştı,  zavallı howard onu severdim ama kendi ölümünü kendi icadı ile hazırladı" bu yılki oscar ona verilmeliydi

"kocaman yeşil bir şeydi durduramadık denedik inan ki hepimiz denedik ama görüyorsun ya, dünya onu kaybetti ama merak etme onun kafasının deşildiği fotoğraflar internetin her yerinde intikamını aldık istersen gösterebilirim." en azından tony dâhiydi ve buna inanmayacağını düşünüp açıklama yapacağımız sırada olmaz denilen oldu tony ağlamaya başlamıştı ve kısacası hepimiz tekrar salona gelmiştik.

"sen. ne. yaptın." tane tane ve net çıkan kelimeler natashanın gazabının göstergesiydi .

"ve biz neden üzerimizi değiştirmedik" bunlar akıllıca sorulardı.

" hayır , bu sefer kesinlikle sinirlenmeyeceğim" sinirliydi.

"senin için bu oyun mu ha bana baksana hala gülüyorsun şaka mı bu ha" diyen papper hepimizin sesiydi "senin rhodeyle yatman gibi mi" bunu söylemesini beklemiyorduk

" sen...sen ne diyorsun" papperın geveleyen sesi rhodeyin terlemesi suçluluktan dolayı mıydı

"şişşt" yaparak işaret parmağını dudaklarına götüren clint güven verircesine "bu bizim minik sırrımız açıklamaya gerek yok"dediğinde papperın gevelemesi kesilmiş arkasına yaslanmış başını eğmişti.

"tonynin internete girmemesi gerekiyordu siz belki unutmuş olabilirsiniz fakat o tuvalet peçetesini gören bendim... hem artık zırhtan da haberi olmaz" büyük bir özgüvenle "kıçınızı kurtardım ve hala bana sinirli davranıyorsunuz" kimsenin clinti azarlayacak hali bile kalmamıştı.

"ne halt yerseniz yiyin onu furynin alması en iyisi " loki ise artık klasik haline gelen cümlesini söyleyip gitmişti ve brucda "laboratuvara uğramam gerekiyor" diyerek salondan ayrılmıştı.

"ben biraz hava almaya gidiyorum" aklıma o sırada tony ve buckynin kızarıp şişmiş dudakları gelmişti.

"hey buck beni de bekle" peşine takılmıştım beraber dışarı çıkıp gökyüzünü izlemeye başlamıştık.

"hayat ne kadar garip değil mi steve" hayat garipti bunu kimse inkar edemezdi "sürprizlerle dolu" bir şey diyecek gibi olmuş sonra da susmuştu.

"tony" diyerek konuşmayı ben başlattım "eskiye dönermi." kafasını bana doğru çevirip tekrar gökyüzüne baktı "beni öldürüp seninle düşman olacağı kısmamı" sesi boğuk geliyordu

"dönmez" çok kesindi "neden dönmez buck" buna cevap vermemişti fakat ben cevabımı almıştım.

buckyle her konuda uyuştuğumuzu ve benzer olduğumuzu düşünmüşümdür en başından beri ve beni şu an da bir kere daha yanıltmamıştı her şey gibi erkek zevkimiz de tamamıyla birbirinin aynısıydı.

SHIELD ÜSSÜ

"bana ekip veriyor musun yoksa başkasına mı gideyim" bruce furye çok net bir soru sormuştu , buraya gelmesinin de sebebi belliydi evet intikamcılar güçlü olabilirdi fakat gücü yönlendirmek için zeka gerekliydi kendisinin de daha olması bu gücü yönlendirebileceği manasına gelmiyordu.

"bana kendinizin halledeceğini söylemiştiniz" fury en başından ona gelmeleri gerektiğini ifade eden ezici bir bakış atmıştı.

"bak yaparız sandık ama bir adım bile ilerlenemedi o sürekli aklı silinebilecek birisi değil kahretsin o bir dahi ve o evde kesinlikle tehlikede." bunu yapmasının sebebi belliydi

"batırdık" dedi çaresiz bir sesle

"son kez soruyorum bir ekip verecek misin yoks-" fury sözünü kesip "vereceğim" dediğinde bruce rahatlamıştı.

"karşılığında onu benim eğitmeme izin vereceksin" kabul edilebilir bir istekti "tamam" derken yanlış ne gidebileceğini hesapladı ,hiçbir şey şu anki durumlarından daha yanlış ve daha tehlikeli olamazdı.

TONYNİN YATAK ODASI

en azından artık her şey akıl sınırları içindeydi elindeki kameraya baktı "bu durumu nasıl halledebiliriz jarvis" elindeki babasının görünüşte eski kamerasına bakmaya devam etmişti.

"tüm intikamcıları nasıl yok edebiliriz" derken sesi düşünceliydi.

"zaman makinesinin neresi hatalıydı...kahretsin"

"efendim simülasyonları kendi içimde başlatmamı ister misiniz" jarvise baktı eski bir kameraya tamamıyla hapsolmuştu.

"başlat" tüm bu olanları düşünüyordu ve o virüsü, onu bu hale getiren virüsü bulmadan elinden pek bir şey gelmezdi ya da gelirdi  fakat o virüsü bulmalıydı.

"başlatıldı" sabah hiçbir şeyin farkında değildi uyandığında bundan önceki sefer gibi babasının kamerasını bulmuş ve onu açmıştı bildiği herşey oradaydı işte tüm anıları tüm iyilikler ve tüm kötülükler kendi kopyalanmış bilinci ve bundan önceki tonynin hatırları

"bunu nasıl yerine sokabilrim" derken beynini kastediyordu elinde olması bir şey ifade etmiyordu çünkü.

"efendim babanızın deniz altındaki kaçış kulesi orada aktarıcı var fakat oraya gidebilmek için yıkılan kulenize gitmelisiniz oradaki bir şey-" jarvisi durdurup "o şey ne" diye sorduğunda

"bana bahsetmediniz" diyen jarvis işini kolaylaştırmıyordu.

herkes onu aklını kaybetmiş olarak bilebilirdi hiç kimse onun neden bu halde olduğunu da anlamayabilirdi o intikam istiyordu zaman makinesini de zaten bu yüzden yapmıştı onların hepsini zararsız ve masumken öldürmek ve yerlerine robotlarını koymak için.

o canı yanmış bir dahiydi teknolojiyi o doğurmamıştı fakat ondan daha iyi de kullanabilen çıkmamıştı kendini kötü hissedip laboratuvarına kapandığı zaman zırhlarını ne kadar insana benzetebilirim diye düşünmüş ve kusursuz metal insanlar yapmıştı ve babasının zaman makinesi çizimleri onun yolunu belirlemişti.

intikamcılar bu dünyaya zarar veriyordu  ve kendisine de çıldırmış güç gibiydiler ama  tony dünyayı seviyordu eğer tüm bunları durduracak kişi tony ise bunu yapacaktı.

"simülasyonlar tamamlandı mı" buckyle öpüştüğünü izlediği görüntüler aklına gelmişti.

"jarvis aklıma ne geldi...bence biz bu işi bırakıp steve ve buckynin bana daha fazla aşık olmalarını sağlayıp birbirlerini öldüresiye dövebilmeleri için gaz verelim" derken dalga geçiyordu.

"efendim ciddi misiniz" bu soruyla tonynin keyfi daha da yerine gelmişti.

"dalga geçiyorum jarvis...sadece dalga" o sırada peppar onu izliyordu .

"tony sen... inanamıyorum sana"  dediğinde tony peppara baktı "bunu tek başına yapamazsın" derken tonynin elini tuttu.

"beraber bitireceğiz işlerini" işte tony bu yüzden en çok papperı seviyor ve aynı sebeple güvenmiyordu "bildiğini biliyordum" derken bundan önceki tonyi kastediyordu.

"artık sırada ki adıma geçebiliriz"  dediğinde elinde ki kamera ona yeterince şey anlatıyordu.


***  ben kaç bölümdür bu bölümü yazmayı bekliyordum yihaaaaaa ve ni ha ha ha  şimdi kafası karışan için minnak bir özet geçeyim tony ilk hafızası silindiğinde zaten geçmişe giderse bu tarz bir şeyin olabileceğini tahmin ettiğinden dolayı kendini garantiye almak  için  kendi bilincini kopyaladı tek sorun kopyalasa bile hafızasını nasıl geri getireceğiydi  ve bunu da simülsayonlar aracılığıyla halletti nasıl bir durumla karşılaşırsa karşılaşsın sürekli babasının kamerasına onu yad etmek için bakıyor ve açıyordu yani o yüzden kameraya yerleştirilmişti papper ise gelecek bölümlerde anlarsınız onu da  herneyse size iyi okumalar

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 20, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Zaman Makinesi ( STONY )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin