●
Genç kız nehrin kenarındaki banktan ayağa kalkıp ergince ellerini ovuşturarak dururken bileğindeki sargıyla oynuyordu.
Şu saate kadar ne yapacağını düşünüp durmuş ve iyice her şeyin kontrolünü kaybettiğini anlarken önce kendine çeki düzen vermesi gerektiğini fark etmişti. Bu yüzden Namjoon gelip de yanına oturduğunda derin bir nefes aldı.
"Namjoon arkadaş kalsak daha iyi olur." dedi. Bunu istemiyordu gerçi. İçinden geçen tek şey karşısındaki bal tenli çocuğun önce gözlerini sonra gamzelerini sonra da dudaklarını öpmekti sadece. Dün o salonda olduğu gibi kontrolü kaybederek öpmek istiyordu onu. Kendisine dokunması için yalvarmak istiyordu.
"Ne arkadaşı?" dedi çocuk şaşırarak. Luna, onun böyle bir şeyi beklemediğini biliyordu fakat elinden hiçbir şey gelmiyordu ki. Çok uzun süredir çok eften püften sebeplerle nefret beslemişti karşısındaki uzun çocuğa karşı. Tam birbirleri üzerindeki etkileri fark edip duvarları aşacakları sırada kızın geriye adım atmasını kimse beklemezdi.
Nefret ediyordu Olivia'dan. Namjoon'un göğsüne başını koyup ağlamak istiyordu sinirinden.
Sarışın kız, Luna'ya tamamen terk etmesi gerektiğini söylese bile bunu asla yapamayacağını biliyordu. Daha fazla uzak kalamazdı ondan. Hayatında Namjoon olmadan daha fazla dayanamıyordu.
"Namjoon senin bir sevgilin var."
"Luna şu an iyice saçmalıyorsun bak, ayrıldığımızı bilmiyor gibi konuşma."
"Ben bir şey bilmiyorum. Sonuçta Olivia seni seviyor." dedi aklına bir şey gelmeyince. Kendi gibi davranmıyordu. Farkındaydı her şeyin.
Namjoon geriye doğru bir adım atarak ellerini saçlarından geçirdi. "Olivia beni aldattı. Üç kere hem de. Daha geçen gün sen değil miydin bana kendine haksızlık etme artık diye bağıran? Ya sen değil miydin en sonuncusunda bütün bir gece boyunca benimle burada oturup konuşma yapan? Luna ben seni tanıyorum. Ben aptal değilim, bu davranışlarının ardında bir şey var."
Luna gözlerini kapattı. Onu tanıyordu. "Çok şüphecisin. Sadece arkadaş kalalım diyorum işte. Zaten sırf bu hisler yüzünden aramız açılmadı mı? Bir daha tekrarlanmaz işte."
Bir süre karşısındaki oğlandan ses gelmediğinde Luna başını kaldırıp ona bir bakış attı. Namjoon'un kumral saçları ilkbaharın rüzgarlarıyla savruluyor ve teninin rengi soluk sokak ışıklarının altında daha da baş döndürücü bir tona bürünüyordu. Luna onu kafasında tanrılaştırdığının farkındaydı az çok fakat kendisine engel olamıyordu ki.
Genç, ona doğru yaklaşıp kızın kısa saçından bir tutamı parmaklarının arasına aldığında kızın soluğu tutuldu çünkü onu bu kadar yakınında istemiyordu. Kurduğu tüm planları bu şekilde yıkamazdı, izin vermezdi.
"Sadece arkadaş." dedi Namjoon eğilip dudaklarını kızın elmacık kemikleri üzerinde gezdirirken. Luna'nın gözleri titreyerek kapandığında oğlan kızı koklarcasına bir nefes aldı.
"Sadece arkadaşken böyle dokunabilirim sana değil mi?"
"Belki." dedi fakat anında pişman oldu çünkü hızla çarpan kalbinin sonucu olarak sesi oldukça tiz çıkmıştı.
Namjoon'un gülümsediğini artık tüm sinirlerin toplandığına emin olduğu yüzünün üstündeki dudaklarından anlamıştı. Oğlan bu sefer de dudaklarını kaydırıp burnunu kızın burnuna değdirdi. Dudakları birbirine dokunacak kadar yakın olsa bile bunun gerçekleşmeyeceği kadar uzaktı. Gözlerini açmaya korkuyordu Luna. Daha bu öğlede neredeyse sinirden duvara yumruk atacağı oğlanın şimdi onu böylesine domine etmesi kızı en akıl almaz noktalara sürüklüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘮𝘪𝘹𝘵𝘢𝘱𝘦 ── KIM namjoon
Ficțiune adolescențiSeoul Lisesi'nde, basketbol takımı her zaman daha çok ilgi görmüştü ve müdür her zaman onlara daha çok kaynak sağlamıştı. Basketbol takımının kaptanı Kim Namjoon'un bununla bir sorunu olmasa bile kapı komşusu, voleybol takımının kaptanı Lee Luna il...