23 Mart 2010
2000'lerin en bilindik rock parçası, odamda oldukça yüksek bir sesle başa sarıp sarıp çalıyordu. Sözleri mırıldanırken saçlarımın uçlarını boyamakla meşguldüm.
Denemediğim üç renkten biri yeşildi. Saçlarımın tamamını hiç boyamamıştım çünkü kel kalmak istemiyordum. Bu yüzden daima kahküllerimi kendi kendime azar azar boyardım.
Şarkı bitince otomatik olarak yeniden başladı. Eldivenli ellerimle aynanın karşısında saçlarımın boyasını düzelttim. Ve sonra eldivenleri bir kenara bırakıp aynada kendimi seyrettim.
On yedi yaşındaki bir ergene göre fazla abartılı olabilirdim ama bu umurumda bile değildi. Saçlarımda yeşil boya, dudağımda metal bir piercing, parmaklarımda çeşit çeşit yüzükler...
Aymaya bakarak ilk defa bu kadar derin düşünmüştüm benliğim hakkında. Ben kimdim?
Aynada gördüğüm bu çocuk sahiden Min Yoongi miydi? Babam odaya girip müziği kapatmam hakkında bir şeyler gevelerken düşüncelerimdem sıyrılmıştım. Kasetin düğmesine bastım ve oda sessizliğe büründü.
"Odayı tiner kokutmuşsun." diye homurdandı babam. "İşin bitince içeriyi havalandır. Ben işe gidiyorum."
Üstünkörü bir kafa sallamayla babamı başımdan savdım ve boyanım saçlarımda yeteri kadar beklediğindrn emin olduktan sonra yıkamak için banyoya doğru yürüdüm.
Annemi kaybedeli bir sene olmuştu. Başlarda zor olsa da alışmıştım. Gecelerce yatağımda ağlayıp annemi düşünürken bana destek olan kişi Jimin olmuştu. Güzel yüzü aklıma düşünce burukça gülümsedim ve saçlarımı yıkamak için musluğu açtım.
Jimin, saçlarımı çok beğenecekti.
✿
"Hyung!" dedi beni baştan aşağı süzerken. "Çok... Güzel olmuşsun."
Gülümseyerek yanıma gittim ve bedenini kolumun altına alarak açık kahve saçlarını karıştırdım.
Bana bakmak için kafasını kaldırıp duruyordu. Okul yolu boyunca hiç konuşmadık. O saçlarımı izledi, bense yolu. Yol boyunca hızlı hızlı aldığı nefesler beni güldürmüştü. O hâlâ eskisi gibi masum bir çocuktu. Benim aksime...
Okula geldiğimizde elimi sıkı sıkı tuttu. Sanki arkadaşlarına nispet yaparcasına, "Bu hyung benim hyungum." dercesine sıkı sıkı tutuyordu elimi.
Ders başlayacaktı. Burda ayrılmamız gerekiyordu.
"Jimin-ah, sınıfa gitmelisin." diye mırıldandım. Avcumun içindeki elleri terlemişti. Güzel, iri gözlerini gözlerime dikti ve şirince gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sana söyleyemediklerim, yoonmin ✓
Fanfiction"Seni ilk kez o zaman görmüştüm Park Jimin. Ve bunun son görüşüm olmayacağını çok iyi biliyordum." 19.08.2018 - 22.08.2018