Bölüm 6

1.4K 102 37
                                    

*Grace'in tarafı*

Gözlerimi açtığımda gördüğüm tek şey beyaz boş duvarlardı. Başım anlam veremediğim bir şekilde zonkluyor, her şey birbirine giriyordu. Bir süre yalnız kaldıktan sonra, dışardan ayak sesleri gelmeye başladı.

"Uyanmış!" Diye bağırdı Emily. Neler olduğunu ne kadar sormak istesem de ağzımı açacak gücüm yoktu. Sanki ağır çekimde hareket ediyormuşum gibi hissediyordum.  En son hatırladığım şey Justin'i Colton'un üstünden alma çabalarımdı. Kapı bir kez daha şiddetle açıldı.

"Grace iyi misin? Ben çok ama çok özür dilerim gerçekten isteyerek olmadı" Justin'i ilk defa bu kadar telaşlı görmüştüm.

"Neler olduğunu bana burda biri anlatabilir mi?" Dedim neredeyse fısıltı denebilecek bir şekilde.

"Ben yan odada Colton'layım. Hemşiyeri çağrıcam şimdi" Dedi Emily soğuk bir tonla. Justin sadece kafasını salladı ve Emily odadan çıkınca hemen bakışlarını bana yöneltti.

"Olanları hatırlıyo musun?" Dedi Justin elimi sıkarak. Kafamla hayır dedim. "Biraz kontrölden çıkıp Colton'ın burnunu kırdım. İşler daha da kötüleşmesin diye beni engellemeye çalıştın ve ben-" Biraz durakladı, derin bir nefes aldı, ve devam etti. "Ben seni hafifçe ittim ve kafanı banklara çarptın. Kendimi bu kadar kötü hissettiğimi hatırlamıyorum ve yaptığım şeyden utanıyorum özür dilerim"

"Neden?" Dedim sadece.

"Ne 'neden'?"

"Neden böyle bir şey yaptın? Neden en yakın arkadaşını durup dururken en büyük düşmanınmış gibi ölesiye dövdün?" Dedim arada öksürerek. Ağzını cevap vermek için açtığı anda içeri güzel gülümsemeli, her yere pozitif enerji yayan hemşirem girdi.

"Nasılsın Grace? Ağrın var mı?" Dedi bana yavaş yavaş yaklaşarak.

"Yok, sadece biraz halsizim. Colton nasıl?" Dedim merakla.

"Gayet iyi. Doktor ucuz atlattığını söyledi, küçük bir ameliyat geçirdi. Şu an gayet iyi. Şimdi hepinizden çıkmanızı rica edicem. Biraz daha dinlenmesi lazım. Bugün taburcu olucak" Kimse bir şey demeden odadan ayrıldı. Ben de yorgunluğuma yenik düşüp bir kez daha uykuya daldım.

_____

Bütün hafta sonumu evde müzik dinleyerek ve kitap okuyarak geçirdim. Justin devamsızlıktan sınıfta kalmak üzere olduğu için yarın kesin okula gelecekti ve ben ne yapacağımı hiç bilmiyorum. Büyük ihtimalle o yokmuş gibi davranıp hayatıma devam edeceğim. Kitabımın yeni bölümüne başlamak üzereydim ki kapı çaldı. Koşa koşa indim ve hemen açtım.

"Colton?! Burda ne işin var? Senin dinlenmen gerekmiyo mu? Üstelik Emily daha eve dönmedi" Dedim şaşkın bir tonla.

"Bugün taburcu ettiler beni. Ben Emily için değil, seninle konuşmaya geldim" Dedi ciddiyetle. Colton'ı tanıdığımdan beri onu hiç bu kadar ciddi ve asık bir yüz ifadesiyle görmemiştim.

"Ben mi? Tabii içeri geç" Kafasını sallayıp koltuklara oturdu. Benim oturmamı bekledi, derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

"Şu an söyleyeceklerimi kimse bilmyo, sana güvenebileceğimi biliyorum Grace. Nasıl söyleyeceğimi de bilmiyorum açıkçası ama, bi yerden başlamam lazım. Annem ve babam İngiltere'de geçen sene çok iyi bi iş imkanı buldu, ama ben gitmemek için hep oyalamaya çalıştım. Ama bu olaydan sonra ailem benim için yeni bi başlangıcın ve Justin'siz bi hayatın bana iyi geleceğini düşünüyor. Uçağımız haftaya. Emily'ye ne diyeceğimi bilmiyorum, her gece nasıl söyleyebilirim diye düşünüyorum ama olmuyo. Belki ilişkimizi hala devam ettirmek ister diye düşünüyorum" Ağzından çıkan her cümleyi zar zor söylüyordu, bu gerçekten beklenmedikti. Colton'la kısa sürede yakınlaşmıştık.

"Ben ne desem bilemedim. Hiç düşünmemiştim. Sensiz napıcam? Abim gibiydin. Beni geçtim, Emily'yi düşünmek bile istemiyorum" Dedim titrek bir sesle.

"Ne olursa olsun her akşam Skype yaparız. Emily ilişkimizi devam ettirmeyi isterse benden zaten kurtuluşunuz yok. Üzülme Grace, bu sadece bi başlangıç" Diyecek başka bir şey bulamadım. Sessiz kalmayı tercih ettim.

"Söyliyeceklerim ne yazık ki bu kadar değil" Dedi uzun bi sessizlikten sonra. 'Devam et' bakışımı verdim.

"Şu an kafanda çok soru işareti olmalı. Ve bence artık her şeyi bilmen gerekiyo. Justin'in sana yaptığı haksızlığı ve iki yüzlülüğü hiçbir şekilde hak etmiyorsun. En yakın arkadaşım olsa da seni kullanıp atmasını hiçbir şey yapmadan izleyemezdim"

"Kullanmak mı? Nasıl?" Kafam çok karışmıştı.

"Evet. Nasıl oldu bilmiyorum ama bi şekilde ondan hoşlandığını öğrendi. Ama onun aklındakı isim Emily'ydi. Ona göre, ablana yaklaşmanın en iyi yolu senden geçmekti. Buna göz yummadım ve uzun süredir ablandan hoşlanıyordum. Çıkmaya başladğımızı öğrend-"

"Yeter! Bu kadarı her şeyi açıklamaya yetti" Dedim ses tellerimi zorlayarak. Göz yaşlarım adeta şelaleymiş gibi akıyordu. Ağlamaktan nefret ediyordum, özellikle de insanların önünde. Zayıflık göstergesiydi. Yüzümü ellerimin arkasına sakladım. "Neden bana böyle bi şey yaptı? Neden hislerimle oynamak ona bu kadar cazip geldi? Beni kullanıp Emily'yle mi yatıcaktı? Hazır bi tane daha bulmuşken bi taşla iki kuş mu vurmak istiyodu?" Her kelimeyle sesim daha da kısılıyor, göz yaşlarım daha da çoğalıyordu.

"Sen ne yaptığını sanıyosun?" Sinir ve şaşkınlıkla karışık bir ses geldi kapıdan. Muhtemelen telaşla kapıyı kapatmayı unutmuş olmalıydım. Arkamı döndüğümde karşımda o duruyordu. Şu an elimde silah olsaydı hiç düşünmeden bütün kurşunları onun üstünde boşaltmıştım. Ama artık tepki verecek gücüm kalmamıştı. Her şey kaldıramayacağım kadar hızlı gelişiyordu. Göz göze geldiğimizde sinirlerim boşaldı ve biri beni dövüyormuşcasına inleyerek ağladım. Her engellemeye çalıştığımda nefesim sıkışıyor, daha da ağlıyordum. Ağzımı açmadan arkamı döndüm. 

"Yapılması gerekeni yaptım Justin"

"Burnunu niye soktun Colton?"

"Artık senin oyunlarına dayanamadım. Gitmeden önce bilmesini istedim" Ses tonları gittikçe yükseliyordu. 

"Gitmek mi?"

"Boşver. Önemi yok. Artık olması gereken oldu"

"Neyin olması gerektiğinde sen karar vermiyosun gerizekalı" Dedi ve Colton'ı yakasından tutup havaya kaldırdı.

"Yoksa yine mi en yakının olduğunu söylediğin arkadaşını dövüceksin Justin?" Dedim en son gücümle. "Yetmedi mi? Bu kadar verdiğin zarar yeterli değil mi sence?" Titremeye başladım. "Keşke düşündüğüm Justin olsaydın. Keşke seninle hiç konuşmaya başlamasaydım. İki günde beni tamamiyle dağıttın. Eskiden, her okula girdiğinde seninle konuşmak, arkadaş olmak gibi hayaller kurardım. Yakışıklılığın, görünüşün beni kör etti. Ne kadar aptalmışım. Nasıl senin gibi birinin benimle bi çıkar olmadan konuşabileceğini düşünmüşüm. Aptalım. Senin için tamamiyle uygun bi avdım dimi?  'Seni hiç kullanmam' diyordun, ne oldu şimdi? Tam kullanıp atmalık olduğumu düşünmüş olmalısın. Sanırım öyleyim. Tebrikler. Çok iyi seçim" Kendimi hiç bu kadar yorgun ve zayıf hissetmemiştim. Gözlerim ister istemez kapanıyordu, dayanamıyordum. "Zorunda kalmadığım sürece seninle aynı havayı almak istemiyorum. Lütfen çık" Dedim artık kısılmış sesimle. İkisi de birbirine baktı ve Justin çıktı. Hemen ardından Colton bana sımsıkı sarılıp çıktı.

_____

Bütün araba yolculuğu boyunca Emily beni soru yağmuruna tuttu. Bahane olarak başımın hala o günden beri ağrıdığını söyledim. Bütün gece gözlerim çıkana kadar ağladığımı bilmesine hiç gerek yoktu. Okula gelir gelmez hemen arabadan indim, Emily'ye el sallayıp sınıfıma doğru yürümeye başladım. Koridora girdiğimde duvardaki afişler dikkatimi çekti. Bir bu eksikti. Bugün aktivite günlerinden biri ve ne yazık ki bi kere katıldığında çıkışı yoktu. Okul yetmezmiş gibi bir de iki saat spor yapmam gerekecekti, o pislikle.

*Evet, tam 4 aydır yeni bölüm gelmiyordu, cidden çok ama çok özür dilerim. Gerçekten hiç fikir gelmiyordu aklıma, ama şimdi bir sürü fikir ve olaylar var aklımda, kendinizi hazırlayın;) Ayrıca 7k okuma aldığım için hepinize teker teker teşekkür ediyorum. Oy vermeyi ve yorum atmayı unutmayın! Öpüldünüz*

Unexpected Love (Justin Bieber Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin