Bölüm 3
*Grace'in tarafı*
Zilin kulak tırmalayan sesi hocanın lafını kesti. Bütün öğlen tenefüsü boyunca temizlik odasında durduktan sonra, diğer tenefüslerde de Justin'le karşılaşmamak için sınıfta oturup kitap okudum. Şimdi ise ona gözükmeden ablamın arabasına gitmem gerekiyordu. Ama nasıl yapacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu. En iyisi Emily'yi aramaktı. Telefonu ikinci çalışta açtı.
"Efendim Grace?"
"Emily şu an sınıftan Justin'e görünmeden çıkmam lazım bana yardım etmelisin nedenini sorma zamanımız yok eve gidince her şeyi anlatıcam"
"Grace yavaş konuş anlamıyorum"
"Diyorum ki beni hemen sınıfın önü-" Konuşmamı bitirmeme zamanım olmadan biri elimden telefonumu çekip konuşmaya başladı.
"Emily ben Justin, Grace seni benim onu eve bırakacağımı söylemek için aramıştı" Dedi. Telefonu elinden almaya çalıştım ama tek elle bile oynamamı engelleyebiliyordu. Bir süre sonra çabalamayı kestim, işe yaramayacaktı zaten. Ablama bir şeyler söyledikten sonra telefonu kapatıp bana uzattı.
"Bugun annen evde değilmiş. Emily de dışarda olacakmış. O eve gelene kadar seninle olacağım" Dedi yüzünde bir gülümsemeyle. "Ve hayırı bir cevap olarak kabul etmiyorum" Dedi. O kadar berbat bir ruh halindeydim ki, cevap veremiyordum. Ağzımdan gereken kelimeler çıkmıyordu. O yüzden ne derse yaptım ve arabasına bindim. Kemerimi taktıktan sonra kulaklığımı telefonuma taktım ve müziği son ses açtım. Onunla konuşmak şu an istediğim son şeydi. Daha öğrendiklerimi hazm edememiştim. Şarkının en sevdiğim yerinde kulaklığımı çıkardı.
"Grace bana evinin adresini vermezsen gidemeyiz" Dedi gözlerimin içine bakarak. Herhalde en kötü huylarımın birinci sırasında biriyle 5 saniyeden fazla göz teması kuramam olmalı. Kimsenin gözünün içine 5 saniyeden fazla bakamıyorum. Nedenini de bilmiyorum. Düşüncelerimi bir kenara bırakıp camdan bakmaya başladım.
"İkinci ışıklardan sağa dönüp sonra sola dönücez. Evim okula çok yakın" Dedim kısık sesle. Sesimin çıkmasına şaşırmıştım doğrusu. Cevap vermeden arabayı çalıştırdı ve çok geçmeden eve vardık. Kapıyı açtım ve içeri girmesini bekledim. Ayakkabılarımı çıkarıp montumu astım.
"Montunu şuraya koyabilirsin" Dedim port-mantoyu göstererek. Kafamda arabada planladığım şey o yokmuş gibi davranıp televizyon izlemekti. Nasıl yapacağımı hiç bilmemem ayrı konu tabiiki. Onun kadar yakışlı birini görmezden gelmek imkansızdan da öteydi. Planımın ne kadar aptalca olduğunu fark edince, normal davranmaya karar verdim. Kekelemeden konuşmayı deneyecek ve ondan hoşlandığımı ama aynı zamanda aşırı derecede sinirli olduğumu belli etmeyecektim.
"Aç mısın?" Dedim kendimi sakinleştirmeye çalışarak.
"Grace neden bütün gün benden kaçtın ve neden ağladın?" Dedi soruma cevap vermeden.
"Senden kaçmak mı? Ne alaka" Dedim, ama stresten öldüğüm sesimden anlaşılıyordu.
"Seni hiçbir yerde görmedim ve normalde senin kokunu ve suratını her yerden tanırım" Dedi bana bakarak. Her ne kadar şeker olsa da, utanmaya vaktim yoktu. Yüzüm domates gibi olsa bile, söylediğine aldırmadan konuşmayı devam ettirdim.
"Ağladığımı nerden biliyorsun?" Dedim merakla.
"Gözlerin hala şişik ve kırmızı, ayrıca bizim okulda olaylar çok çabuk duyulur, biliyorsun" Dedi. Ve haklıydı. Okulumuz adeta bir haber merkezi gibiydi. Olanları canlı yayın bile yapacak derecede yüzsüz insanlar vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unexpected Love (Justin Bieber Fanfiction)
FanficLisenin en popüler ve yakışıklı çocuğu Justin Bieber'a okulun her kızı gibi vurulan Grace Walrey değil onla çıkmayı, konuşacağını bile düşünmezdi. İstediği her kızı elde edebilecekken niye ona bakıcaktı ki? Tek sebebi okulun en popüler kızlarından b...