Bölüm 2

2.3K 118 12
                                    

*Grace'in tarafı*

"Grace aynaya en az 6. bakışın, anla şunu çok güzelsin şimdi okula geç kalmadan kıçını oynat da gidelim" Dedi ablam sinirliymiş gibi yapmaya çalışıp. Bugün Çarşambayız. Ama sıradan bir çarşamba değil. Bugün 7 Ocak Çarşamba 2014 ve Justin'le ilk yemek yiyeceğim gün. Yani öğlen yemeği. Ve kantinde. Neyse. Onunla yan yana durmayı bile düşünmek gülünç geliyordu bana eskiden, söylenmeyi kesmeliyim. Koluma ne olur ne olmaz diye toka geçirip  basamakları ikişer ikişer atlayarak indim. Ablam dirseğinden güç alarak kapıya dayanmış, her zamanki gibi kendine güvenir gülüşü yüzünde, beni iyice süzdü.

"Makyaj yapmamak, iyi seçim. Her ne kadar kıyafet ve saç açısından özensen de onunla öğlen yemeğinde beraber olmanın senin için çok da önemli olmadığın kanıtlamak için yüzünü doğal bırakmak. Akıllıca" Dedi. 

"Emily sadece makyaj yapmayı beceremediğim ve kendime yakıştırmadığım için yapmadım. Erkekler için senin kadar kafamı yormuyorum, söz konusu Justin olsa bile" Dedim ablamın söylediklerine cevap olarak. Cevap vermek yerine dil çıkarmayı tercih etti. Haha, hep söz kavgalarını kazanan taraf olmak hoşuma gidiyor. Gerçi söylediğim de yalanın en büyüğüydü. Justin için her şeyi yapmaya hazırdım.

"Görüşürüz anne" Dedim anneme sarılarak. İkimize de öpücük kondurduktan sonra arabaya hızlı adımlarla ilerleyip ön koltuğa oturdum. Emily de arabaya yerleştikten sonra kemeri taktım ve ablamın er ya da geç o koca ağzını açacağını bildiğim için susmayı tercih ettim.

"Birileri konuşamayacak derecede herycanlı sanırım" Dedi beni şaşırtmayarak. 

"Biraz" Dedim açıklamaya halim olmadığı için.

"Merak etme, her şeyi akışını bırak ve sakın ama sakın kendin dışında biri olmaya çalışma, görünüşe bakılırsa senin şapşallığın hoşuna gidiyor çocuğun" Demesi beni mutlu etmek için yetti. Aramızda olabilecek konuşmaları sabah kalktığımdan beri düşünüp planlıyorum. Umarım her şey planladığım gibi gelişir.

"Sen olmasan ne yapardım bilmiyorum Em, en iyi ablasın. Çok teşek-"

"Bu seninki değil mi?" Dedi parmağıyla sağımı göstererek. Gösterdiği yöne baktığımda, arabaya yaklaşan, siyah bereli, deri ceketli, kendisine iki boy bol olan kot pantalonlu ve her zaman ki gibi yazılı bir t-shirtlü bir çocuk gördüm. Elinde de kaykayı vardı. Bu kişi tabiiki de Justin di. Okulumuzda onun kadar iyi giyiniş tarzı olan yoktu. Hatta dünyada bile olduğunu düşünmüyorum.

"Ağzını kapat ve arabadan in. Neyseki camlar siyah, onu süzdüğünü görmemiştir. Kapıyı nazikçe kapat ve onu görmemiş gibi yap. Bol şans bir tanem" Dedi beni ittirerek. Teşekkür etmeme zaman yoktu. Ablamın dediklerini teker teker yaptım ve gözlerimi yerden ayırmadan okul kapısına doğru yürüdüm. Bir anda telefonumu sessize almadığım aklıma geldi (mesaj almasam da önlem amaçlı hep sessize alırım). Çantamda her yere baktım ama hiçbir yer de yoktu. Kesin dalıp ablamın arabasında unutmuştum. Tam ablamın arabasına gitmek için geri döndüğümde birine omuzumla yanlışlıkla vurdum.

"Ben çok çok özür dilerim. Telefonum kayıptı ve şey ben onu almak için gidiy-"

"Grace sakin ol, seni yemiyeceğim. Günaydın" Dedi. Evet, Justin'e çarpmıştım. Ve evet, sesi sabahları çok seksi oluyor.

"Sana da günaydın" Dedim gülümseyerek. Kalp atışlarım o kadar hızlıydı ki, Justin duyabilir diye korkuyordum.

"Aa bu arada aradığın şey buydu değil mi?" Dedi elinde telefonumla.

"Evet. Çook teşekkür ederim bulamasaydım başım derde girebilirdi"

"Yardım edebildiğime sevindim. İlk dersin tarih değil mi?" İmkansız. Bu çocuğun ilk dersimi bilmesine imkan yok. Kesinlikle atmış olmalı. 

Unexpected Love (Justin Bieber Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin