5.Mail🌏

45 8 0
                                    

Düzenlendi 1

Gönderen:dünya
Gönderilen:Evren
Tarih/Saat: 25 Mart 2012 23.08

Evrenim.

Üzgünüm.

3 hafta oldu.

Bu üç haftanın ilk haftası gözyaşlarım ile geçti. Diğer iki hafta ise beni yıldızları göremeyeceğim sadece beyazın olduğu bir yere kapattılar. Üzgünüm. Senden ilk defa birşey gizlemek zorundayım. Son 6 yılımın en mutlu günü bugün. Bana mail atmışsın. Şimdi gözyaşlarım mutluluktan akıyor. Ama açıp okumadım. Cesaret edemedim.

Beni evimden çıkarttıktan sonra kendi evine götürdün. Hemen yan kapıya. Evin kahverengi ağırlıklı döşenmişti.

İçimi ısıtmıştı.

Hafif bir kahve kokusu geliyordu. Kahveyi sevdiğini o zaman öğrendim. Bu senin hakkında öğrendiğim üçüncü şeydi. İlki çok güzel yemek yaptığın, ikincisi bir melek olduğun. Ruhunda evreni barındıran bir melek.

Milyarlarca yıldıza ev sahipliği yapan bir melek.

Sabaha kadar oturduk. Bana kendinden bahsettin. Baristaymışsın. Küçük bir kafede. Beni çalıştığın kafeye götüreceğine söz verdin.

Gülümsedin.

Bütün akşam. Sabaha kadar, uyuya kalana kadar gülümsedin.

Donuk bir şekilde sana baktım o gün. Uyurken küçük mırıltılar çıkartıyordun. Onu dinleyerek uyudum bende. 1-2 saat o küçük mırıltıların ile uyumuşum.

Bu değersiz hayatımdaki keşkelerimden birisi on uyumamış olmaktı böylece seni daha uzun süre zihnimde tuttabilirdim.

Kalktığın da uyan küçük ayıcık diye beni dürtüklüyordun.

Bana neden ayıcık demiştin? Neden onun gibi seslenmiştin?

Gözlerimi ovuşturup biraz kendime gelince beni banyoya götürdün ve iyice temizlenmeden gelmememi istedin.

Kahve kokulu şampuanın ile ağır ağır saçlarımı köpürtürken kapıyı çalıp evimden getirdiğin kıyafetleri kapının önüne bıraktığını söyledin.

Hala evimin şifresini nereden öğrendiğini bilmiyordum. Bana neden bu kadar yakın olduğunu da. Ama öğrenmem uzun sürmedi. Unutmaz isem oraya da geleceğim.

Beni öldüren anılarımız sanki yaşamamı ister gibi, birer birer zihnimden kaçıyorlar.

Banyodan çıkar çıkmaz beni kolumdan tuttuğun gibi sürükleyerek evden çıkarttın.

Yavaş adımların ve yüzündeki gülümsemen ile yürüyordun. Kafamı arada bir yana çevirip yüzüne bakıyordum. Onun dışında hiç kıpırdatmadım başımı.

Bir iki sokak yürüdük.

Kahverengi ve kremin ağırlıklı olduğu çok şık küçük bir kafeye geldik. Kapıyı açman ile içerideki çalışanlar saygıyla eğilip sana selam verdiler. Hepsi gülümsüyordu. Çok tuhafıma gitmişti. Bu kadar çok gülümseye bilmek.

Tuhaftı.

Koyu kahve üstü hafif sis desenli bir kapıyı itip içeri girdin. Yerde bir sürü küçük kahve çuvalları vardı. Her bir kahve için farklı yerlerden gelme çekirdek kullanıyormuşsun. Çok güzel kokuyorlardı. Kimisi hafifti, kimisi ağır.

Gülümsedim.

Beni küçük bir pufa oturttun. Yumuşak şeyleri çok sevdiğini söyledin.  Rahatına düşkünmüşsün bir de.

Çok tatlıydın. Hep o anda kalamaz mıydık sanki?

Bütün gün bana yaptığın kahveleri tattırdın. Bende her seferinde hafif bir tebessüm ile başımı salladım.

Kafe kapandığında bile çıkmadık. Bana kahveler yaptırdın. Bazılarını -aslında çoğunu- beğenmesende umut vadettiğimi kendimi geliştirirsem beni yanında işe aldıracağını söyleyip daha fazla güldün. Gülüşünün altında yatanları anlamak isterdim.

Sanırım o gülüşleri şimdi görsem altındakileri anlayabilirim.

Ama anlamak istemiyorum. O an ki mutluluğumun kalmasını istiyorum. Beni öldüren anılarımın aynen kalmasını istiyorum. Ne kadar acıtsa bile.

Uykum geldi. Verilen tüm ilaçlar beni çok yordu. Şimdi iyice dinlenmeye gideceğim evrenim. O kelimeyi umarım hatırlarım. Çok geç olmadan...

E-postanız gönderildi

영원을 그린 우리는 어디
결국 끝내 내가 하지 못한 Stay

영원을 그린 우리는 어디결국 끝내 내가 하지 못한 말 Stay

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
I'll Search the Universe - KaiSoo -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin