"Herkes seni kabul ederdi," dedi Jason, kötü bir bakışla karşılık verdim. "Nico, ben ciddiyim. Böyle devam edemezsin."
"Bana ne yapacağımı söylemeyi kes, Grace," dedim ona bakmadan. Annabeth ve Percy'yi izlemekle meşguldüm. Annabeth birkaç haftalığına Kamp Jupiter'e gideceğini bildirmişti, Percy tabii ki de üzülmüştü, bense sevinmiştim.
Tanrılar, çok bencildim.
Sarılmalarını izledim, sonra başımı Jason'a çevirdim. Bana inanmayan gözlerle bakıyordu. "Ne var?" diye sordum. Jason sadece iç geçirdi ve Hades masasından kalktı. Başını iki yana doğru sallayarak kendi masasına doğru yol aldı.
Bütün bunlar çok saçmaydı. Hem ben artık alışmıştım. Percy'nin hiçbir zaman benim olamayacağını kabullenmiştim, o yüzden artık eskisi gibi acı vermiyordu.
Ama en kötüsü, onu hala istiyordum.
----
Tamam, ne yapabilirim? PERCICO YAZMAM GEREKİYODU. Ve biliyorum, oralarda bir yerlerde, percico sevenler var.
Tabii kötü yorumlar da alacağım o da kesin.
Ama lütfen lütfen eğer bunu sevmiyorsanız, okumayın. Zorlamıyorum. Sizi seviyorum.
Ama Percico'yu da seviyorum o yüzdenkhjfkfdsjfgh.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
be happy, nico.
FanfictionMutluluk nedir sizce? Sizi daima gülümseten kimdir, nedir hayatınızda? Duyduğunuz, gördüğünüz, kokladığınız, hissettiğiniz anda hayatınızı bambaşka bir hale getiren o kelime nedir? Benim için oydu.