Medya: Namjoon edit/fanart by Jungisoo on Tumblr.
Kendimi, ona söylemeye zorlamaktan vazgeçtim. Korkuyorum. Vereceği 'Evet,' cevabından da, 'Hayır,' cevabından da çok korkuyorum. Eğer evet derse, cenneti kaybetmekten korkuyorum. Çünkü beni cennete gönderen melek yanımda olacak. Hayır derse de... Hayır demesinden korkuyorum. Cennet hep benimle olacak ama meleğim kaybolacak.
---
Gözler çok şey anlatır, dinlemesini bilirseniz.
Bir Karanlık vardır, ve Karanlık'ın bir bekçisi.
Hatalar vardır ve bu hataların birer sonucu.
Aşklar vardır ve vardır her aşkın bir ızdırabı.
Gözler çok şey anlatıyor. Ama o dinlemek istemiyor. Haru ölmeden önce, öldüğünde ve öldükten sonra da, gözlerine bakamadı onun.
Bir Karanlık var. O, Karanlık'ın en büyük bekçisi. Biliyor bunu ve kabullendi de.
Hatalar var, o çok hata yaptı ve evet, hepsinin sonucuna katlandı. Buna zorunda bırakılmıştı.
Aşklar var ve her aşkın bir ızdırabı var. Aşkın ne kadar büyük olursa ızdırabın da o kadar büyük olur.
O, Kim Seokjin'e âşık oldu.
Izdırabıysa; Karanlık'tı.
***
Gece alev alır mı? Yanar mı için için? Che'nin saçları kadar turuncu mudur ateşi? Jimin kadar parlak mıdır? Yoongi kadar soğuk mudur? Taehyung kadar içten, Jungkook kadar neşeli, Seokjin kadar muhteşem midir? Yoksa Haru gibi, ölü müdür?
Gece'ye konuk oldukça, onun dostu olursunuz. Diyorum size, Gece, asla ve asla arkadaşlarını bırakmaz. Gece koruyucudur, besleyici, sevgi dolu, öldürücü.
Sadıktır Gece. Güneş gibi kaçıp gitmez. Yıldızlarını çeker yalnızca. O yıldızlar o zaman, gözkapaklarınızda dans eder.
Güzel saçları var Gece'nin. Sadece dokunmanıza bakar. Parmak uçlarınızdan bedeninizi ele geçirir. Uykunuzu alır. Ona kapılır, büyüsüne çekilir, kalbinizi ona resmen hediye edersiniz.
Namjoon da bunu yapmak üzere.
Kalbi.
Kalbi çok ağrıyor, çok ağlıyor günlerdir. Çok hata yapıyor. Çok sonuca katlanıyor ve çok ızdırap çekiyor ve çok seviyor.
Jungkook'u öldürdü. Haru'yu da. Hoseok'u da.
Karanlık'ı da o öldürdü ve Seokjin'i de o öldürmek üzere.
Kaçıyor, koşuyor, uzaklaşıyor. Ama uzaklaştıkça yakınlaşıyor ki. Kaçarak bir yere varılmıyor ki.
Seokjin her zaman, onu izliyor ki.
---
"Namjoon, hiç bir şey yemedin sabahtan beri oğlum!" Trojan'ın sırtında oturan Namjoon iki yana salladı başını.
"İstemiyorum!"
"Ne demek istemiyorum oğlum, çocuk musun sen?" Annesinin uzattığı kaşığı ittirdi.
"İstemiyorum! İstemiyorum!"
"Trojan kızıyor sana. Kızıyorsun, değil mi Trojan?" Tek boynuzlu at burnunu havaya kaldırdı.
"Namjoon'un söylediği her zaman doğrudur." Bunu duyan Namjoon böbürlendi tabii.
"Peki," dedi annesi, tabağını ve çatalını kaldırarak. "Bugün yemek yemeyene Seokjin yok."
YOU ARE READING
5
Fanfiction11, muazzam bir rakamdır. ~11. kitabım :) --- Yaşanılagelmiş en efsane öykülerden ilham alınmıştır.