Havanın iyice kararmasıyla yakılan fenerler ortamı azda olsa aydınlatmaya yetmişti.
Üç erkek kardeş şaklabanlık yaparak yaşlıların arasında dolaşmaya devam ediyorlardı. Aralarından bazı iyi yürekli ve zengin adamlar çocukların bu neşesi karşısında kendini daha genç hissediyorlardı ve kendilerini çocukların neşesine bırakıyorlardı. Arada bir çocukların eline bir, iki bozukluk tutuşturup onları şeker oyuncak veya bazı oyunlara katılma şansı veriyorlardı. Parayı alan çocuklar neşelerine neşe katıp oyuncak standlarına gidip oyuncaklara bakınıyorlardı.
Ancak ağzı yarılmış olarak berlirttiğimiz çocuk bu eğlenceye katılamıyor, dışlanıyordu. Hangi standa yaklaşsa adamlar ellerinde süpürge ile onu kovuyordu.
Genç kızlar ise ona "kuchisake onna" diyordu.
Bundan bir kaç ay önce evleri yağmalayan askerler çocukların bir yanlarını sakatlamayı adet edinmişlerdi. Güzel gözlü çocukların gözlerini oymak, uzun boyluların bacaklarını kırmak, ve bunlar gibi çeşitli canilikler. Kurobane'ye de ne yazıkki vücudunun en görünür yerindeki bu yarık gelmişti. Yüzünü saklamaya çalışsada fenerler tarafından gelen loş ışık ile daha korkunç, daha çirkin görünür olmuştu.
Onu gören herkes 1-2 metre uzağından yürüyordu. Küçük çocuğun kalbini paramparça yapıyorlardı.
Onun güzel yüzlü kardeşi Katara ise genç kızların odak noktası olmuştu. Ondan 3-4 yaş büyük kızlar yanına gelip yaşını soruyorlar, saçlarıyla oynuyorlardı. Bu da Katara'nın şımarmasına sebep oluyordu.
Askerler eve girdiklerinde Kurobane en büyükleri olarak cesaret göstermiş ve kardeşlerini korumuştu. Tanrı'da ona böyle bir hediye vermişti. Korkunç bir hediye.
Kurobane hâlâ on üç yaşında bir çocuktu. Kıskanma duygusu içini yiyip bitiriyordu. Kızlar yüzünden Katara onu görmez olmuştu. Yanında sadece en küçükleri Kusari duruyordu. Abisinin elini bırakmayan Kusari Kurobane'ye yürekten bağlıydı. Askerlerin karşısında abisinin nasıl cesurca durduğunu görmüştü.
Fakat Kusari'de çocuksu duygularını dizginleyemiyordu. Elinde kalan son para ile koi balığı yakalamaya giderken abisinin elini bırakmıştı bile.
Böylece üç kardeş ayrı kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tokyo Tapınağı
FantasyKasabanın karlı sokaklarında yırtık çizmeleri ve üstlerindeki siyah kabanlar ile birbirine sokulup oturmuş 3 küçük oğlan vardı. Biri oldukça güzel çehreliydi, diğerleri ise 2 haylaz çocuk gibi görünüyordu. Uzaktan bakıldığında elbet bu güzel çehrel...