2.Bölüm

6 1 0
                                    

Kerem uyandığında salon tarafından hararetli bir konuşma geçtiği kendi odasına gelen seslerden belli oluyordu. Yavaşça yataktan doğruldu. bir kaç dakika kendine gelmek için öylece oturdu. Ayağa kalkıp üstünü değiştirmeye başladı. Normalde olsa evde pijamalarıyla dolaşırdı. Ancak şuan ne olacağı belli değildi. Hatta kötü bir şey olursa hemen harekete geçmek için evde ayakkabılarla gezme kararı almışlardı. Avcı bıçağını dün yaptığı gibi yine beline bağladı. Salona giden koridorda ilerlerken halıların kaldırılmış olduğunu gördü. Aklına hemen annesi geldi. Gülümseyerek bir şeyler mırıldandı. Salona geldiğinde Eren salonda 2 kanepeden birine oturmuş kucağında Katana'sını koymuştu. Baran ise diğer kanepede yayılmış keyfine bakıyordu.
Ali'yle Tülay da karşılıklı koltuklara oturmuş sohbet ediyorlardı. Eren'le Baran da onlara eşlik ediyordu. Kerem salonun kapısına gelince herkese günaydın diyerek selamlamıştı. Aynı şekilde karşılık alan Kerem salon kapı aralığına astıkları barfiks çubuğunda kolları dayanamayacak kadar barfiks çektikten sonra Eren'nin yanına oturdu. Sonrada kılıcını incelemeye başladı. Bir kaç dakika baktıktan sonra "Güzel kılıçmış ama benim ki daha güzel" diyerek bıçağını çıkardı. Sonra hava atmaya çalışarak bıçağını elinde beceriksizce döndürmeye çalıştı. Ama düşündüğü gibi olmadı ve düşürdü. Kerem bıçağını almaya çalışırken herkes kahkahalarla gülüyordu. Kerem sahte bir şekilde üzülmüş numarası yaptı. Ancak ailesi onu iyi tanıyordu. Bu yüzden gülmeye devam etti sonunda Kerem de dayanamayarak gülmeye başladı. Bütün aile mutlu bir şekilde gülerken uzaklardan bir patlama sesi geldi hemen ardından ise bir kaç çığlık ve silah sesleri gelmeye başladı. Kerem hemen Eren'le birlikte kanepenin arkasına sinmişti. Tülay,Ali ve Baran da diğer kanepenin arkasına saklanmıştı. Bir kaç dakika daha silah sesleri ve çığlık sesleri devam etti. Etraf sakinleşince. Ali herkesi evin en arkasındaki havalandırma için olan küçük penceresi dışında penceresi olmayan odaya topladı. Ali "Çocuklar bu olanlar sandığımızdan daha ciddi galiba evde fazla ses çıkartmamaya çalışalım. Suyumuzu en küçük azalmada tekrar dolduralım bu yasağın uzun süreceğini tahmin etmiştim ancak az önce olanlara bakarsak daha uzun süreceğe benziyor" demişti o sabahtan sonra Kerem ve ailesi daha dikkatli olmaya başlamışlardı. O gün başka bir olay olmamıştı. Akşam hava karardığında Kerem karşılarındaki büfenin deposuna bakıyordu. Yemekleri yavaş yavaş azalıyordu. Sadece 1 günlük yemekleri kalmıştı.
Suları vardı küçük bir azalmada tekrar dolduruyorlardı. Ancak yemekleri çok az kalmıştı. Yasak olan edildiği gün alış verişe gideceklerdi. Şimdi ise çok az yemekleri kalmıştı. Kerem o depoda bolca yiyecek olduğunu biliyordu. İlk olarak yemekleri biterse orayı yağmalamayı düşünüyordu. Sonra ise deponun sol tarafındaki bir çok mağazanın yan yana olduğu binanın ortasındaki kendilerinin tam karşındaki girişten geçince bir çok yerin deposu bulunuyordu. Bu depoların neredeyse hepsi gıda marketlerinin depolarıydı.
Kerem hiç görmesede orada bir silah deposu olduğunu bile duymuştu. Fakat orada bir silah deposu olması ona çok saçma geliyordu. Hangi salak oraya onlarca silah taşırdı ki. Kerem bir kaç dakika daha düşündükten sonra tam yatmaya gidiyordu ki dışarıda aylak aylak gezen bir kadın gördü. Hemen korkuyla camın kenarına sindi. O kadın onu görmüş olabilir miydi. Korkuyla saklandığı yerden çıkarak bir daha baktı. Kadın sokağın ortasında durmuş öylece bekliyordu. Kendinde gibi durmuyordu. Ayakta zor duruyormuş gibiydi. Fakat birden kafasını camdan bakan Kerem'e döndürdü. Yüzünde bir gülümseme vardı. Kerem yüzünü doğru dürüst ancak görebilmişti. Kan içinde olan yüzündeki gülümsemeyle şeytana benziyordu. Bir an Kerem sırtından soğuk terler aktığını hissetti. Kadın Kerem'in olduğu cama bakarken bir şeyler arıyormuş gibiydi. Bir kaç dakika öylece baktıktan sonra geldiği gibi gitmişti. Kerem ise kadın gidince yavaşça eğilerek duvara yaslandı. O kanlı yüzdeki gülümseme aklına geldiğinde sırtından soğuk terler akıyordu. Sessizce lavaboya giderek yüzünü yıkamak istedi. Musluğu açıp elini suyun altına uzatmıştı. Fakat bir sorun olduğunu anlaması uzun sürmedi. Su akmıyordu. Tekrar tekrar musluğu açıp kapadı. Ancak şu Akmıyordu sular kesilmişti. Hemen bir ümitle mutfakta ki musluğa yöneldi. Sonuç farklı olmadı. Sonra birden kadının yüzünde ki sinsi sırıtış aklına geldi. Bunun onunla bir alakası olabilir miydi diye düşündü. Sonra kafasını sağa sola sallayarak kafasını dağıtmaya çalıştı. Ebeveyn odasına doğru yöneldi. Lambayı açmaya çalıştı. Ancak ışık yanmadı. Ağzından küçük bir küfür kaçtı. Gidip diğer lambaları da denedi. Sonuç aynıydı. Tekrar ebeveyn odasına yöneldi. "Baba baba kalk su ve elektrik kesilmiş" Ali oğlunun dürtmesiyle uykudan uyandırılmanın siniriyle soğukça homurdandı. "Tamam bekle elimi yüzümü yıkayıp geliyorum" Kerem "Baba konu zaten o sular ve elektrik kesilmiş" Ali Kerem'in sözleriyle düşündüğünü belli eden bir yüz ifadesi sergiledi. Sonrada "Tamam tamam şimdi git yat yarın konuşalım gece gece karanlıkta konuşmanın bir anlamı yok" Kerem babasının sözüyle kafasını onaylar şekilde salladı. Odasına giderek biraz uyumaya çalıştı. Sabaha karşı Kerem yatakta doğruldu. Gece boyunca çok az uyuyabilmişti. Garip kadın aklından çıkmıyordu. Neden sokakta deli gibi geziyordu dahada önemlisi karakola doğru gidiyordu. Sokağa çıkılan vurulacak denmişti. Kerem bunu net bir şekilde hatırlıyordu. Ama gece boyunca hiç silah sesi gelmemişti. saat şuan 6 olmalı diye düşündü Kerem. Bir saniye daha oturduktan sonra son 2 gündür yaptığı gibi üstünü değiştirip ayakkabılarını giydi. Bıçağını beline bağlayıp odadan çıktı. Daha kimse uyanmamıştı anlaşılan. Sessizce salona gidip koltuğa yayıldı. Yasak başlamadan önce kütüphaneden aldığı kitabı okumaya başladı. Kerem kitabın içinde dalıp gitmişken sokaktan gelen garip sesle hemen cama koştu. Bir asker elinde ki silahı dün gördüğü kadına doğrultmuştu. Adamın elinde ki silah bir G3 A3'tü askeri tipi bu silahla yapılan yakından bir atış rahatlıkla delip geçerdi. Kalbe yapılan bir atış ölümle sonuçlanırdı. Gövdeye yapılan herhangi bir atış ise ağır yaralanmaya yol açabilirdi. Asker hiç tereddüt etmeden. Garip kadına 2 el ateş etti iki mermi kadının gövdesini delip geçti. Kadın biraz sendeledi. Ayakta zor duran bedeni düşecek gibi oldu. Bir süre sendeleyerek ayakta durmaya çalışan kadın dengesini sağladı ve askere doğru ilerlemeye devam etti. Kerem korkudan donup kalmıştı. Tam otomatik piyade tüfeğiyle on metreden vurulan kadın hiç bir şey olmamış gibi ilerliyordu. Kerem kalbinin sıkıştığını hissetti. Buda neydi böyle nasıl garip bir oyunun içindeydiler neler oluyordu. Pencerenin kenarına sinip korkuyla atan kalbini sakinleştirmeye çalıştı. Bir an gözleri karardı. Zorda bir kaç dakika sonra kendine gelebilmeyi başardı. Bir kaç dakika dünyadan soyutlanmış gibiydi. Gözleri kararmıştı. Hiç bir şey göremez duyamaz olmuştu. Zorda olsa kendine geldi. Çok kötü hissediyordu. Midesi bulanıyordu. Bütün enerjisi bir kaç dakikada harcamış gibiydi. Kalkmak istiyordu. Ancak bütün enerjisi çekilmiş gibiydi. Başı dönüyordu. En iyisi biraz dinlemek diye karar verdi. Kerem ayağa kalktığında en azından 15 dakikadır yattığını düşündü. Sonra birden aklına kadın ve asker geldi. Camdan bakınca kadının yerde cansız bir şekilde yattığını gördü. Askerde kadından pek farklı görünmüyordu. Boynundan oluk oluk kan akıyordu. Bütün sokak askerin kanıyla ıslanmıştı. Kerem bir an başını çevirmek zorunda kaldı. Hayatında gördüğü en iğrenç şeydi. Adamın boynunun yarısı yok gibiydi. Omurgasının bir bölümü gözüküyordu. Bir kaç dakika sonra kendine gelmeye çalışarak bekledi. Sonra birden aklına geldi. Ailesi bütün bu olaylar yaşanırken neredeydi. Koşarak Eren'in odasına gitti. Oda bomboştu. Dahada önemlisi yer kan içindeydi. Korkuyla bıçağını çekti. Endişeyle Baran'nın odasına gitmeye başladı. Oda yine boştu. Ancak burada bir boğuşma yaşandığı etrafında dağınıklığından belli oluyordu. Kerem yavaşça odaya girdi. Abisine seslenmeye çalıştı. "Abi Abi neredesiniz Eren anne baba neredesiniz" fısıltıyla karışık endişeyle çıkan sesi hiç bir karşılık almadı. Etrafa bakıp tam odadan çıkmak üzereyken abisinin küçük Colt'unu gördü. Hemen koşarak kanla boyanmış küçük Colt'u eline aldı. Acıyla inledi. Herkes neredeydi abisi neden gözü gibi baktığı silahını bırakmıştı. Bu kanlar kimin kanıydı. Küçük Colt'u beline koyarak. Ebeveyn odasına koştu. Ağzından küçük bir çığlık kaçtı. Etraf kan gölüne dönmüştü. Eren'in Katana'sı kanla ıslanmış bir şekilde yerdeydi. Bir kaç metre ötesinde küçük bir kan göletinin içinde babasının tüfeğini gördü. Hemen kalkarak son bir umutla koşarak güneş görmeyen odaya gitti. Tam kapıyı açmak üzereydi ki tereddüt etti. Ya ya onları görürsem diye düşündü. Gözünden bir kaç damla yaş süzüldü. Bir saniye tereddüt ettikten sonra şimdi yapmazsa asla yapamayacağını düşünerek var gücüyle kapıyı kırarcasına açtı. Odada diğer odalara nazaran daha az kan vardı. Dahada önemlisi. Kanlı ayak izleri vardı. Bir çok ayak izi havalandırma için yapılan cama gidiyordu. Hızlı izleri takip etmeye başladı. Camdan kafasını çıkarıp baktı. Bu camın baktığı bölüm bütün daireler tarafından açılabilen 4 duvar içindeki sadece üstü açık bir havalandırma bölgesiydi. Camdan kafasını dışarı çıkararak etrafa baktı. Bir kaç santim yanındaki merdiveni gördü. Bu merdiven sadece çatıya çıkmak için kullanılıyordu. Kerem merdiveni görmesiyle üstündeki kanı göremeside bir oldu. Var gücüyle merdivenden çıkmaya başladı. Çatıya vardığında bıçağını çıkarıp hızla etrafını kolaçan etti. Bir yandanda sessizce ailesine sesleniyordu. Ayak izlerini takip ederek çatının sonuna geldi. Ayak izleri burada bitiyordu. Kafasını uzatarak aşağı baktı. Karşı tarafa geçmek için kullanıldığını düşündüğü uzun tahtaları. Gördü karşısındaki kendi apartmanından bir kat alçakta olan apartmanı gördü. Ayak izleri oradan devam ediyordu. Apartmanla arasında 6 metre civarında bir uzaklık olduğunu düşündü. Arkasını dönerek diğer uca gitti. Çok düşünmesine gerek yoktu. Ailesinin başı dertte ise ne olursa olsun onlara yardım etmeliydi. Var gücüyle koşmaya başladı. Sadece bir kaç saniyede çatıyı geçmişti. Tüm gücüyle ileri doğru sıçradı. Ancak mesafe çok fazlaydı. Sadece elleriyle diğer çatının ucundan tutunabildi. Vücudu ise atlamanın hızıyla apartmanın duvarına çarptı. Acıyla haykırdı. Yavaşça kendini çatıya çekti. Darbeyi direk göğüsüyle karşılamıştı. Göğsünde ki inanılmaz bir acı düzgün düşünmesine engel oluyordu. O darbeyi aldıktan sonra ellerinin kayıp düşmemesi bile bir mucizeydi.
Kerem yavaşça gözlerinin kararmasını. Engelliyemedi. Ayağa kalkmak istiyordu. Ailesinin yanına gitmek istiyordu. Bu çatıda acınası bir halde kalmak istemiyordu. Vücudunu kendisine ihanet etmişti. Tüm gücüyle kalkmaya çalıştı. Gözlerini açmaya çalıştı. Her nefes alış verişinde inanılmaz bir acı çekiyordu. Son bir gayretle ayağa kalkmaya abisine kardeşine ailesine seslenmeye çalıştı. Sesi kısık ve cansız çıkmıştı. "Yardım edemedim özür dilerim" sözlerinin bitmesiyle son enerjisinide harcayarak gözlerini yumdu.

İstila İstanbulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin