52. Bölüm

525 39 3
                                    

Sabah erkenden kalkmıştım. Annesi de aynı şekilde erkenden kalkmıştı. Hatta o benden daha erken kalkmıştı.

Suga'nın babası ve abisi işe gitmişti. Suga da hala uyuyordu. Uykucu çocuk. Biz de annesiyle Suga'nın ta öğlen uyanacağını bildiğimiz için temizlik yapmaya başladık. Hem temizlik yapıyorduk hemde annesi Suga'nın küçüklük anılarını anlatıyordu. Bu arada annesinin adı Soo jin. Çok güzel değil mi?

Sonunda temizliği bitirip oturduğumuzda Suga da uykulu gözlerle merdivenlerden inmişti.

Suga
"Günaydın."

Soo jin teyze
"Günaydın oğlum."

Ben
"Günaydın."

Suga yanıma gelip oturduğunda Soo teyze ayağı kalkmıştı.

Soo teyze
"Ah kızım senden birşey isteyebilir miyim?"

Ben
"Tabi buyrun."

Ayağı kalkıp Soo teyzeye baktım.

Soo teyze
"Benim alışverişe gitmem gerek. Yoongi'ye kahvaltısını hazırlar mısın?"

Ben
"Olur ben hazırlarım."

Soo teyze
"Tamam kızım. Ben şimdi üzerimi değiştirip geliyorum. Siz mutfağa geçin."

Soo teyzeyi onaylayıp mutfağa geçtik. Ben dolaptan malzemeleri çıkarırken Suga da beni izliyordu.

Suga
"Bana Türk kahvaltısı yap."

Ben
"Seveceğine emin misin?"

Suga
"Menemeni daha önce yemiştim."

Ben
"Nerde?"

Suga
"Bizimkilerle Türk lokantasına gitmiştik. Orda yedik."

Ben
"Tamam o zaman."

Dolaptan domates çıkardım ve tezgaha koydum. Kenardaki dolaptan tava çıkarıp ocağa koydum ve altını yakıp yağı koydum. Kısık ateşte dururken hızlı bir şekilde yeşil biber ve soğan doğradım. Onları tavaya koydum.
Onlar kavrulurken domateslerin kabuklarını soymaya başladım. Suga hala yanımda beni izliyordu. Bu da benim gerilmeme sebep oluyordu.

Domatesleri soyduktan sonra küçük küçük doğramaya başladım. Of lanet. Saçımı dağınık topuz yapmıştım ve kenarından çıkanlar gözümün önüne geliyordu.

Derin bir nefes alıp yukarı doğru üfledim. Amaç saçımın çekilmesi. Ama olmuyordu. Ben uğraşırken Suga'nın hareketlenmesiyle ona döndüm.

Sol eliyle önüme gelen saç tutamını geriye doğru itip kulağımın arkasına sıkıştırdı.
Bakışlarımı ondan çekmek istiyordum ama olmuyordu. Tutulmuş gibiydim.

Uzun uğraş sonucu gözümü ondan çekmiştim.

Doğradığım domatesleri tavaya koyup kapağını kapattım. Altı zaten kısıktı.

Biraz piştikten sonra dolaptan iki yumurta çıkarıp tavanın kapağını açtım. Yumurtaları kırdıktan sonra tuz ekleyip  kapağını tekrar kapattım.

O sırada Soo teyze çoktan gitmişti. Bende hemen masayı hazırlayıp tava altlığını alıp masaya koydum. Tavayı da üzerine koyup kapağını açtım ve Suga'ya döndüm.

Ben
"Sen başla ben üzerimi değiştirip geliyorum."

Suga
"Çabuk gel ama."

Ben
"Tamam."

Odaya çıkıp eski kıyafetlerimi giydim. Saçlarımı da yandan örüp aşağı indim.

Suga'nın yanına oturup bende yemeğe başladım. Temizliğe başlamadan önce bir şey yememiştim.
Bu yüzden bende acıkmıştım.

Suga
"Bugün annem bizi gezmeye götürecekmiş. Akşam da Seul'e döneriz."

Ben
"Tamam."

Suga
"Buraya geldiğinden birilerinin haberi var mı?"

Ben
"Oliks ve Deniz'in var. Zaten haberi alır almaz Deniz'i evine gönderdim. Bana senin buraya geldiğini Oliks söyledi zaten."

Suga
"Bu Oliks neyin nesi? Yani hikayesi ne?"

Ben
"Bak şimdi. Hani benim özel gücüm var ya? Benim özel gücüm Oliks'in Rüzgarı. Bu güç dünyadaki en önemli ve en kuvvetli güç. Bu gücün gerçek sahibi Oliks. Oliks'te 17. Yüzyılda doğup büyüyen bir Koruyucu Melekmiş. Yani şuan 400 yaşında. Ama o zaman intihar ederek öldüğü için şuan ona ve sevdiği kıza bir şans daha verildi."

Suga
"Peki şu bizi kaçıran adamlar neydi?"

Ben
"Onlarda benim gücümü ele geçirmek isteyen Kötü ruhlar."

Suga
"Bir şey daha. Neden Oliks'in gücü sende?"

Ben
"İşte bunu ben de bilmiyorum. Oliks 17. Yüzyılda doğmuş büyümüş ve ölmüş. O kadar yıl geçmesine rağmen gücünü kimseye vermemiş. En sonunda 17. Yüzyılda belli olup Koruyucu Melek olan bana vermeye karar vermiş."

Suga
"Neden acaba? O kadar kişiden neden sana vermiş ki?"

Ben
"Bilmem. Ama en yakın zamanda öğreneceğim."

Beni onaylayıp yemeğini yemeye devam etti.

Biraz sonra doyduğumu hissedip arkama yaslandım.

Suga
"Sen otur ben buraları kaldırırım."

Ben
"Ben yapa-"

Suga
"Ben hallederim dedim. O kadar da beceriksiz değilim heralde."

Gülerek söylediği şeyle ben de gülmüştüm. Toplasın bakalım. Önce kalan menemeni bir tabağa koydu ve streç filmle sardı. Onu dolaba koyup masanın üzerindeki kahvaltılıkları alıp dolaba yerleştirmeye başladı.

Bu sırada ben de onu izliyordum. Neden onu izlemek bu kadar güzel ki? Onu izlerken kendimi çok mutlu hissediyorum. Sanki onu ne kadar izlersen izleyeyim hiç sıkılmayacakmış gibi hissediyorum. Onu seviyor olabilir miyim? Yoksa sadece etkilenme mi?

Şimdi bunu kızlara sorsam dillerinden kurtulamam. Babama zaten soramam. Deniz'e belki. Ama yok ya. Denizde dalga geçer. Oliks'e mi sorsam acaba?
En iyisi Oliks'e sormak. Hem 400 yaşındaki birinden akıl almak iyi olabilir.

Suga
"Bak hallettim işte. Ben şimdi üzerimi değiştirip geliyorum. Birazdan annem de gelir zaten."

Onu onaylayıp gidişini izledim.

Sana aşık olmayı çok istiyorum Min Yoongi. Belkide çoktan olmuşumdur. Ama eğer hala olmadıysam gerçekten olmak istiyorum.

Koruyucu Melekler¹ || Min YoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin