Ulaş

6 9 0
                                    

TÜRKİYE....

"Ablamla beraber okul yolunda ilerliyorduk. Ablam sağ yanımda kolu omzumda her zamanki gibi kendi havasında takılıyordu. Bense okulun ilk günü heyecanını yaşıyordum içimde.

Elbetteki ablama hissettirmiyordum heyecanımı. Neden mi? Çünkü onun en büyük hobisi benimle dalga geçmek.

Hem ilerlediğimiz yolda kimse olmadığı için sesi yankı yapabilirdi ve bu onu daha çok güldürürdü. Bende bunu istemiyordum. Bu yüzden de belli etmiyordum heyecanımı."

"Nasıl? Oldu mu şimdi?"

Gülümsedim ve "Hayır! Olabilemedi!" dedim biraz Azeri Türkçesi kullanarak.

"Neresi olmadı. Bence çok güzeldi. Hem çevremi tasvir ettim hemde psikolojik tahlil de yaptım ve bunlar arasında yumuşak bir geçiş sağladım. Neresi olmadı!?" sinirle yolun ortasında durdu. Bende onunla birlikte durdum ve gözlerimi devirerek ona baktım.

Kardeşim Ulaş bu sene liseye başlamıştı. Bunun beraberinde yazarlığa hevesi de bu sene başlamıştı. Bende onun ablası olarak ona adım adım ilerlemesi gerektiğini ve sık sık çevresini, gördüğü olayları anlatması gerektiğini söyledim.

O da sağolsun sözümü dinledi.

"Sana iyi bir okuyucu olarak eleştirimi yapıyorum beni dikkatle dinle"diyerek tekrar adımlamaya başladım. Kolumu tekrardan omzuna attım.

"Öncelikle hani sen dedin ya ablamın en büyük hobisi benimle dalga geçmek diye işte orası güzeldi. Benim karakterim hakkında bilgi veriyordu. Ama yolun tasvirini yaptıktan sonra kendi duygunu yansıtman orada gereksiz bir bilgi. Sen zaten benim seninle dalga geçmemi istemediğini söylediğinde belirtmiştin bu bilgiyi. Ayrıca okuyucuya her ayrıntıyı vermeyeceksin. Bazı şeyleri de okuyucu kendi bulacak birde içinde hafif gizem olacak. "Bu yüzden de belli etmiyordum heyecanımı." dediğin cümle gereksiz bunu okuyucu zaten anlar. Boş ve aynı zamanda laf kalabalığı okuyucu sıkar. Ama sözlerinde "kısa ve öz" gibi klişe de olmayacak. Lafı uzatmadan süsleyeceksin cümleni. Okuyucu hayran kalacak cümlelerine. Tadına doyamayacak. Kendisi değil sen istediğinde kaldıracak kafasını kitabınından. Onu kitaba çekeceksin adeta bebişim! Kapiş!" dedim ve yanağından makas aldım.

"Ya bu ne kadar zor bir işmiş abla!" dedi hayretler içerisinde.

"Ne sandın oğlum? Kolay değil tabii!" dedim kolumla kendime biraz bastırarak.

"Neyse boşverelim bunu da senin muhteşem dörtlün nerede? Onlar neden bizimle gelmedi?" dedi kaş göz yaparak. Şu günlerde çok fazla küstüğümüz için bana laf çarptırıyordu. Ya da öyle bişicikler yaptığını sanıyordu.

"Onlar geç gelecekler." diye geçiştirdim.

"Biz neden onlarla gitmiyoruz?" diye ısrarla sorunca gözlerimi devirdim.

"Çünkü sen 9. Sınıfsın yani çömsün. Erken gitmen gerekir. Oysa ben ve benim tayfa 12. Sınıf yani okulun kıdemlileriyiz. Ama ben seni yalnız bırakmamak için sana eşlik ediyorum. Kıymetimi bil!"

Sözlerimi bititmemin ardından sessizlik oldu ve okula kadar devam etti.

Okulun bahçesinden girip Ulaş'ı yeşil bir banka oturtup kendi çantamı sınıfa koymak için merdivenlere gittim. Üşengeç bir kız değildim. Hani şu kitaplarda erkeklerin en çok hoşlandığı tiplerden yani. Canım isterse fizana bile üşenmeden giderdim. Ama istemeyince yineda yapardım çünkü benden başka kimsenin yapmayacağını bilirdim.

Sahte MükemmeliyetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin