2. Bölüm-Leonard O'Brien (Part I)

35 14 15
                                    

Dünyayı sessize aldıysanız başlayabilirsiniz, aslında bir bardak çay veya kahve de iyi olabilirdi🍵

* * *

   Genç adam kapının dışında kalmış çalışanların yüzlerinde gezdirdi bakışlarını; istisnasız hepsinin yüzünde merakla harmanlanmış yalvaran bir ifade yer edinmişti. Bugüne dek hiçbiri girememişti bu odaya. Satler boyu burada ne konuşulduğunu, neler döndüğü hiçbiri bilmiyor; dolayısıyla öğrenmek istiyorlardı. Hatta birkaçı en başlarda büyük bir suça bulaştıklarını, o odada da bu işten sıyrılıp diğer çalışanları suçlamak için çeşitli planlar yaptıklarını düşünmüştü. Zamanla bu fikirler buhar olup havaya karışsa da kimse hâlâ sorularına bir cevap bulamamıştı. Ama artık Martin'in ve diğerlerinin onları yüzüstü bırakmayacaklarına eminlerdi.

  Martin, onların yüz ifadelerine ufak bir bakış attıktan sonra başını iki yana sallayarak kapıyı kapattı. Onları içeri alamayacağının farkında olmaları ve ısrar etmeyi bırakmaları gerekiyordu.

   İçerideki kapı koluna değen parmaklarıyla kapı sistemi devreye girmiş ve ufak bir sinyal sesinin ardından kapı kendiliğinden kilitlenmişti. Sistem gereği odaya girerken yüz tanıma sistemi devreye girer, sizin içeri girmeye izinli kişiler -Martin de dahil olmak üzere 14 kişi- olup olmadığınız incelenirdi. Dışarı çıkarken veya içeriye girerken özel bir şifreyi yazmak zorundaydınız; ancak siz içerideyken kapıyı kapatacaksanız kapının kulbunu tutmanız yeterliydi. Kapı sizin parmak izinizi tanıyacak ve kapıyı kilitleyecekti.

  Martin olumsuz anlamda başını sallamaya devam ediyordu. Onların her defasında ısrar etmesi ve onun da her seferinde reddetmek zorunda kalması onun için de zordu. Size de yüzlerce kişi sürekli olarak birşey için ısrar etse siz de bir süre sonra bıkardınız elbette ki.

  Arkasındaki masaya oturmuş gruba dönecekken gözü sol yanındaki -siyah duvarda âdeta kamufle olmuş- büyük ekranı buldu. İstemeden de olsa birkaç saniyeliğine yansımasını incelemeye başlamıştı, ellerini ceplerine koyarken:

   Siyah pantolon, kapüşonlu ve ters taktığı şapka; beyaz t-shirt ve spor ayakkabıyla siyah-beyazın uyumundan yana olduğunu belli etmişti. Şu an üzerinde farklı renk bir şey varsa o da griye dönük mavi gözleriydi. Işıl ışıl yanan mavi bir çift göz... Bu hâliyle bir patrondan çok dışarıda rahatlıkla karşılaşılabilecek sıradan bir insandı. Gardırobundaki çoğu kıyafette böyleydi zaten: Spor tarzda, siyah ve beyaz ağırlıklı gri, kırmızı renklerde. Patron olmak için takım elbiseye veya kravata ihtiyaç duymanın yalnızca kendini kandırmak olduğunu; bunu, hissettirdiği 'Ben sizden üstünüm!' baskısıyla yapabileceğini düşünmüştü her zaman. Yanlış da düşünmüyordu hani...

   Gözlerini siyah ekrandaki yansımasından çekti ve masaya doğru ilerleyip diğerleri gibi gri ofis koltuğuna oturdu. Onun koltuğu, toplantıyı yöneten kişi olarak uzun elips* şeklindeki masanın baş köşesindeydi. Tam karşısındaki diğer uçta da William -Nâm-ı diğer Willy- vardı. Diğerlerine baktığında toplantı için son hazırlıklarını tamamlamış, bir an önce başlamasını bekliyor olduklarını gördü.

   Martin'in karşısında oturan kişileri -sağdan başlayarak- anlatacak olursak sıralama şöyle gidiyordu: Asistanı Eveanna toplantı başlayınca not almak için önündeki laptopta bir Word Dosyası açıyor, Rickon elindeki kalemi dalgın bir surat ifadesiyle çeviriyor, Jacob telefonunu yatay bir şekilde tutmuş oyun oynuyor, Charles önündeki kâğıda bir şeyler karalıyor, Erin -her zamanki gibi- telefonuyla uğraşıyor, Dennis ve Lucas Stefan ile uğraşırken William, Fiona, Bruce, Helen ve Açelya'da onları gülerek izliyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 15, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KARANLIK GEZEGEN: GRANOYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin